Medyayı doğru okumak

Gerçekleri öğrenmek istiyorsak “Medyayı Doğru Okumayı” öğrenmeliyiz.
Medyadaki haberlerin hangisinin doğru, hangisin yanlış olduğunu anlayabilecek tekniklere sahip olabilmek, olayları doğru bir şekilde algılamamıza ve anlayabilmemize çok yardımcı olacaktır.

Belki de bu kavramı Amerika Birleşik devletlerinde olduğu gibi daha ilkokullardan başlamak üzere okutulacak dersler arasına koymalıyız.
Çocuklarımız ve gençlerimiz, şimdilerde yetişmek aşamasında olan geleceğin yöneticileri bu konunun veya bu kavramında diyebiliriz, eğitimini almalı.
Her yazılana inanmak yerine, yazılanların doğruluğunu araştırmak yetisine sahip olmalılar.

Manipüle edilmiş bilgilerden, yapay olarak yaratılmış haberlerden uzak durabilmeyi öğrenmeliler, her yazılana körü körüne inanmak zorunda olmadıklarının bilincinde olmalılar.

Geçmiş yıllarda medyada yer alan ve özellikle de “manipüle edilmiş” veya okuyucuların körü körüne inanmasını sağlayacak şekilde hazırlanmış haberler, gerçekten de görevlerini layıki ile yerine getirmişlerdi.

Bunun en güzel örneği Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in kötü adam olduğu imajının dünyaya başarılı bir şekilde yayıldığı haberi idi.
Buna karşın aynı yılarda yer almasına rağmen hiçbir medya kuruluşu dönemin ABD Dış İşleri bakanı Madlen Albright’ın önerisi ile BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan bir karar ile Irak’a korkunç bir ambargo uygulandığını ve bu ambargonun neredeyse bir milyon Irak’lının ölmesine neden olduğunu yazmadı veya yazamadı.
ABD’nin Irak’a saldırısında kullanılan radyoaktif kimyasallara bulanmış mermilerin, neredeyse bir milyon Irak’lının kan kanserine yakalanmasına neden olduğuna ve Irak’a uygulanan ambargo nedeni ile de hiçbir zaman kan kanserinin tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçların aynı anda birbirlerini tamamlayıcı ilaçlar serisi olarak Irak’ta bulunabilmesine engel olduğuna kimse değinmedi.
Silahlarla öldürülen insanlar medyada yer alırken, ambargo nedeni ile çaresizlik içinde ölenler, perde arkasında kaldı.
Gerçekte de hiç birimiz bu gerçekleri bulmak zahmetine katlanmadık.

Kuzey Kore’nin nükleer deneme yapması nedeni ile günümüzde tüm batı medyası, bir diğer tanımla da dünyadaki tüm ajanslara haber kaynağı görevi yapan medya Kuzey Kore’yi “Tehlikeli ülke” olarak bizlere tanıttı.
Tehlikeli ülke, Terörist ülke gibi tanımlar takıldı Kuzey Kore’ye ve hepimizin gözünde öcü durumuna sokuldu bu minik ülke.
Gerçekler öylemi acaba?

Hiçte öyle değil.
Kuzey Kore’nin silahlanmaya ayırdığı parasal miktara “1 Birim” değerini biçersek, Kuzey Kore’nin hemen güneyindeki Güney Kore’nin, yani hepimizin bildiği “Kore”nin silahlanmaya ayırdığı pay tamı tamına “30 Birim”, biraz doğusundaki Japonya’nın silahlanmaya ayırdığı pay tamı tamına “45 Birim” ve dünyanın jandarmalığına soyunmuş ABD’nin silahlanmaya ayırdığı pay tamı tamına “300 Birim”.
Şimdi lütfen çıksın birisi ve bana desin ki “Kuzey Kore” bir “Terörist ülke”dir ve ben de ona bu rakamları okuduktan sonra inanmış olayım.
Hemen güneyindeki Kore, Kuzey Kore’nin 30 misli, Japonya’nın 45 misli ve ABD’nin de 300 misli Terörist devlet olması gerekmektedir eğer silahlanmaya ayrılan para baz olarak alınırsa.

Birileri kendi çıkarları doğrultusunda bizlere, yani dünyanın kamu oyunu oluşturan tüm insanlara, bilerek ve isteyerek “Yanlış Bilgiler” enjekte edilmesini sağlamaktadır.
Sırada İran var.
İran ile ilgili olarak uzun zamandır “Terörist Devlet” olduğu bizlere aşılanmaktadır.
Artık emin değilim İran’ın “Terörist Devlet” olup olmadığına.
İran’ın ekonomik durumunu ve sosyal durumunu iyice çok yönlü olarak incelemeden İran konusunda bana enjekte edilmek istenen bilgileri almayacağım.

Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com

657860cookie-checkMedyayı doğru okumak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.