Memleket izlenimleri (V-SON)

Memleket izlenimleri sürüyor… Türkiye’deki dostlarım “Londra’yı özlemedin mi” diye sorduklarında “Özledim” diyorum. Ömrümün yarıdan fazlası geçen Londra’dan kopmam çok zor görünüyor. Bu yaz Türkiye gezimde “emekli olduğumda geçirebileceğim huzurlu bir köşe” de arayışındaydım hani. Bu gezi, huzurun insanın içinde olduğunu, memlekette öyle bir mekan olmadığını ya da kalmadığını düşündürdü.

Geçen hafta dostlarım Faruk ve Ahu Akbaş ile Tuz Gölü turundan Fethiye’ye yol alırken (İkinci kez uğradığım) Akşehir’in güzel konaklarından Akşehir Evi’ne bağlı Hasan Muallim Konukevi’nde kaldık. Dostlarımla Kastamonu’dan sonra tarihi Rum evleriyle ünlü Akşehir’i turladık. İlkokulumun bahçesinde bulunan onarımdaki Ermeni Kilisesi’ni ziyaret ettik. Dünyada birkaç turistik mezarlıktan biri olan Nasrettin Hoca Mezarlığı’nı gezdik. Aile kabristanında mezar taşlarını öptüm. Faruk kuruyan Akşehir Gölü’nü fotoğraflamak istedi. 12 Eylül yönetiminin adını “Gölçayır” diye değiştirdiği Yasiyan köyüne gittik. Yolun sonunda insan boyunu geçen sazlıkla karşılaştık. Akşehirli dostlarımı telefonla arayıp, “Göle geldik, göl yoktu” diye sorduğumda, “Göl gitti. Sizlere ömür” yanıtını aldık. 350 km²’lik gölden geriye sadece sazlık kalması içimizi acıttı. Nasıl acıtmasın ki yanlış politikalardan dolayı göl o güzelim oynak sazan ve yılan balıkları, o güzelim flamingolarıyla çekip gitmiş, geriye de farklı bir eko sistem ve sivrisinekler bırakmış…

Akşehir’den sonra konakladığımız Fethiye’yi turistik, çok rutubetli ve aşırı sıcak buldum. Günebirlik turumuzda da Bodrum’u çok kalabalık, çok sıcak ve çok pahalı gördügümü yazmalıyım. Bodrum’un komşusu Milas’ın Iasos köyünde dostlarım Hayri ve Rabia Oğuz’un misafiri olduk. Hayri ve Rabia’nın Milas’ta hayatı dostlarıyla paylaşması ve sanat ağırlıklı yaşamaları içimizi ısıttı. Komşusu Reading’li Philip ve onun arkadaşı Sheffiled’li Nick ve eşleriyle birlikte kahvaltı yaptık. İngiliz komşular Türkiye’de yaşamaktan, Türklerin misafir severliğinden memnun olduklarını söylediler. Arkadaşlarının önerisiyle yıllar önce aldıkları evlerinde mutlu olsalar da sitenin çürük alt yapısı ve site yöneticilerinin görevini yapmamasından şikayetçilerdi. Her ikisi de bölgedeki Türleri hırçın bulduklarını ve bazen anlamakta zorlandıklarını da sözlerine eklediler. Philip sürücülerin çok kötü araç sürdüklerini belirterek Türkiye’de ehliyet sınavı olup olmadığını sordu. Söz dönüp dolaşıp günlük politikaya gelince İngilizler AKP ve RTE hakkında yorum yapmaktan kaçındılar ama özgürce Boris Johnson ve Brexit manevralarını eleştirdiler…

Bodrum’a kıyasla Milas ve Güllük civarı daha sakin görünse de siyasilerin kapattığı koylar, traşlanıp villa yapılan dağlar, ormanlardaki maden gedikleri, zeytin ağaçlarının üzerinde gri toz tabakası bırakan çimento fabrikaları, kirlenen sahil ve inşaatı yarım kalmış villa mezarlıkları sizi bekliyor. Böylesi bir cenneti hoyratça katleden mantığı anlamakta zorlanıyorsunuz.

Farruk Eskioğlu (Fotoğraf: Faruk Akbaş)

Köylerden geçerken tezek kokularını koklasanız, hayvan güden köylülere rastlasanız da otantik köylerin o eski Türk filmlerinde kaldığını anlıyorsunuz. Büyük tahta kapılı kerpiç evlerinin yerinde artık rant imparatorluğunun eciş bücüş beton evleri, o güzelim örgü çalı duvarların yerinde de Aşiyan Mezarlığı’nı andıran yüksek dökme beton duvarları görüyorsunuz. Buralarda sanki “doğayı ve yaşanılacak mekanı nasıl çirkinleştirebiliriz yarışması” yapılmış, merkezi ve yerel yönetim de cömertce ödüller dağıtmış gibi…

Milas İasos'ta villa mezarlığı
Milas İasos’ta villa mezarlığı

Bu duygularla 3 Eylül’de Milas Otogar’ında Kamil Koç’un 19.30 Çanakkale otobüsünü bekliyorum. Araç gelmeyince 19.37’de firmanın garajdaki kadın görevlisine soruyorum. Kadın aracın garaja girmeden gittiğini ve benim biletimde Milas yazmasına karşın önceden gidip onu uyarmam gerektiğini iddia ediyor. İşin en acı yanı da görevlinin benden özür dileyip sorunu çözmesi gerekirken car car beni suçlaması. Aklın ve mantığın durduğu bu noktada taşlar yerine oturuyor. Memleketin bu cennet köşesinin bu hale nasıl geldiğini anlıyorsunuz. Bir de doğa aşkına Türkiye’de tutunmaya çalışan zavallı Philip ve Nick’in bizimkileri bir türlü anlayamama hallerini düşünüyorum.

Sanırım memleketimizde turist kılındık. Siz olsanız Londra’yı özlemez misiniz?

2332430cookie-checkMemleket izlenimleri (V-SON)
Önceki haberYerel tohumlar artık devletin malı olacak!
Sonraki haberCanan Kaftancıoğlu’na ceza yağdı!
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

1 Yorum

  1. Faruk abi merhaba nasılsın?
    Yıllar seni hiç değiştirmemiş, takip ettiğim kadarıyla aynı tutkuyla gazeteciliğe ve yazılara devam.
    Umarım tekrar birgün karşılaşırız.
    İstanbul’a gelince haber et, görüşelim.
    Kimbilir çoçukların ne kadar büyümüştür.
    Sevgiler asude

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.