‘MHP tabanını dışlayarak solculuk yapılmaz!’

Doğu Perinçek, 1960’larda öğrenci eylemlerini organize eden bir isimdi. Doğu Perinçek’in devrimcilik ve Maoculukla başlayan siyasi serüveninde geldiği nokta ulusalcılık… Doğu Perinçek ile dünden bugüne Doğu Perinçek’i Açık Gazete Yazı İşleri Müdürü Birsen Altıner konuştu…


– Siz hayatınız boyunca Sovyet yanlısı sola pek sıcak bakmadınız. Buna karşın Mao sizin için çok önemli bir isim. Siz de Maoculukla özdeşleşmiş bir isimsiniz? Hatta zaman zaman Çin Komünist Partisi’yle görüşmeleriniz olduğunu biliyoruz. Maoizmin dünyada yeri nedir? Dünyada sol nereye gidiyor? Bir değerlendirme yapabilir misiniz?
– Mao’yu anlamadan 20’nci ve 21’nci yüzyılı kimse anlayamaz. 20’nci yüzyılın bence üç büyük devrimcisi var. Lenin, Atatürk ve Mao. Bir kere Sovyet karşıtı olmadığımızı söyleyeyim. Biz sadece 1960’lardan itibaren Sovyetlerin geriye döndüğünü saptadık. Sovyetlere değer verdiğimiz için ‘bakın Sovyetler’i yıkıyorlar’ dedik. Bugün haklılığımız ortada. 1960’larda ‘Sovyetler Birliği kapitalizme geri dönüyor’ diyen biziz ve bu dediğimiz de çıktı. Her zamanki gibi buna da saldıranlar oldu ve ‘Vay sen Sovyetler Birliğine nasıl kapitalizme geri dönüyor dersin’ diyerek üzerimize saldırdılar. Sovyetler Birliğinin kapitalizme geri dönüş sürecine girdiğini gördüğümüzde Maoizmin 21’nci yüzyıla damgasını vuracağını da gördük. O günlerde Mao ve 21’nci yüzyıl arasındaki bütün pratik ve teorik köprüleri kurduk. O bakımdan ben diyorum ki, ‘Mao’yu anlayamayan, Mao’nun insanlığa, bilime ve devrimci pratiğine yaptığı katkıları göremeyen 21. yüzyılı anlayamaz’. 21. yüzyılın en büyük uygarlık merkezi neresi; tabi ki Çin. Çin, Mao’nun yaptığı büyük devrim sayesinde dünyanın en yoksul ülkesiyken dünyanın en önde koşan ülkesi olmuştur. Çin’de bir deyim vardır; ‘Maoculuk yoksa Çin’de olmaz’ diye. Ben daha ileri götürüp; ‘Maoculuk yoksa 21’nci yüzyıl olmaz’ diyorum. Mao uluslararası bir insan, bir lider. Yaptığı işlerle insanlığın geleceğini etkilemiş büyük bir devrimci. O sadece Çin’e ait bir lider değil. Ayrıca şunu da belirtmem gerekir ki, biz Maoist değiliz. Maoizm kavramını kabul etmiyoruz. Bu batılıların kullandığı bir kavram. Biz bilimsel sosyalistiz. Çünkü sosyalizm bir bilim. Bilim devamlı insanlığın keşifleri ve pratikleri ile gelişiyor. İşte biz o bilimsel sosyalizmi savunuyoruz. Bilimsel sosyalizmin Marksizim, Leninizm, Stalinizm ve Maoizm gibi insan isimleri ile anılmasını doğru bulmuyoruz.


– 1950’li yıllarda Sovyetleri Birliği’nin kapitalizme geri döneceği tezi vardı zaten. Daha doğrusu o yıllarda bir iktisat profesörü kapitalizmin Rusya’daki uçsuz bucaksız toprakları organize edemeyeceği için, bu işi komünizme bıraktığını, oraların 40 – 50 yıl sonra kapitalizme geri döneceğini söylemişti. Çin için de, oradaki büyük insan gücünü etkisiz hale getirmenin en sağlam yolunun o insanları daha da içine kapatmak olduğunu; bunu da yine komünizmin başaracağını savunuyordu. Gerçekten de sermayeye dayalı kapitalizmi yıkacak tek güç işçi sınıfıdır. Çin nüfusuyla kapitalizmi yok edecek kadar büyük bir güçken, içine kapanarak bu kavgadan uzak duruyor. Çin’de saat tutulsa ve “herkes beşe çeyrek kala zıplayacak” dense dünya yörüngesinden çıkar. Yani Çin nüfus anlamında dünyayı yörüngesinden çıkaracak kadar büyük bir güçken dünyadaki dengeleri değiştiremiyor. Yanlış mı düşünüyorum?
– Yanlış düşünüyorsunuz. Sosyalizm Çin’de insanları içine kapamadı, aksine ufkunu açtı. Dünya nüfusunun dörtte biri kapitalist sistemin dışına çıktı. Bir dev ayağa kalktı, uyandı ve insanlık tarihini etkilemeye başladı. New York liman müdürü diyor ki, ‘Çin ejderhası Amerikan kartalını boğuyor. Bunu kapak yaptı Der Spigel. Liman müdürü ‘Çin’den bize ileri teknoloji malları geliyor, biz ise Çin’e kullanılmış karton kutuları ve kağıt gönderiyoruz. Onlar bu gönderdiklerimizden yeni şeyler üretip tekrar bize satıyorlar’ diyor. Amerika ile Çin arasındaki ilişkide Çin yüksek teknolojiyi temsil ediyor. Çin Amerika’ya büyük sermaye ihracı yapıyor. Amerika’nın 100 milyar dolar bütçe açığı, 800 milyar dolara yakın dış ticaret açığı var. Dış ticaret açığını kağıt satıp, dolar basarak kapatıyor. Amerika’nın devlet tahvillerini, bonolarını en fazla alan ülkelerden biri de Çin Halk Cumhuriyeti. Bu da Amerika’dan Çin’e doğru bir sermaye akışı değil, Çin’den Amerika’ya doğru bir sermaye akışı olduğunu gösteriyor. İşte bu Mao’nun eseri. Yani Mao o sizin dediğinizi yaptı, saat tuttu ve ‘zıplayın’ dedi Çinlilere. Zıplayınca dünya yerinden oynadı.


– Çin’deki uyanış kapitalizmin sonunu getirecek bir uyanış değil ama?
– Çin’in uyanışı yeni bir uygarlığın habercisi. Daha kamucu daha dayanışmacı, insanlar arasındaki rekabete, itiş kakışa dayanan değil, elbirliğine, işbirliğine, uyuma dayalı yeni bir uygarlığın habercisi. Batı uygarlığı 500 yıllık bir saltanattan sonra çöküyor. 15.yüzyılda Macellan’larla başlayan Atlantik çağı, 21. yüzyılın başında çöküyor. Buna karşılık Asya’dan büyük bir uygarlık yükseliyor. Asya’dan yükselen uygarlığın dönemi başlıyor. Kapitalizmin son demlerine geldiğini herkes görüyor.


– Bu son krizi mi kapitalizmin?
– Öyle söylemeyeyim ama, insanı mahveden, doğayı tahrip eden bir sistem yaşayabilir mi? Almanya’da, Fransa’da büyük çoğunluk ruh doktoruna gidiyor. Hollanda’da, Almanya’da kadın kadına, erkek erkeğe evleniliyor. Kapitalizmin insanın kendi cinsiyetini bile terinse  dönüştürüyor. Denizler bitmiş, dünyanın damını delmişler, daha ne olsun?


– Çin’de de doğa tahrip ediliyor?
– Doğru söylüyorsunuz. Çin’de de doğaya iyi davranmıyorlar ama, yapılan hesaplarda Çin’in doğaya verdiği tahribat çok küçük kalıyor. Çinliler de doğa konusunda çok hassas değil ama dünyanın damını delen onlar değil. Atlantik civarındaki ozon tabakasını kimlerin deldiği verilerle ortada. Dünyanın damı delinince yaşayacağınız bir doğa ve içinde bulunacağınız bir iklim kalmıyor. O zaman bu sistemle insanlık devam edemez. İnsanlık bitmeyeceğine göre sistem bitecek. Bu kaçınılmaz bir son. Mehmet Akif’in dediği gibi ‘medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’. Lenin’in tezini İstiklal Marşı’nda taşıyan tek ülke biziz. Bu Lenin’in tezidir ve Mehmet Akif o teoriyi alıp İstiklal Marşı’na koymuştur. Bu teoriyi artık yaşıyoruz. Biten, çürüyen, yok olan kapitalizmin artık tek dişi kaldı.


– Dünyada kapitalizm sona yaklaşırken, Türkiye’de sol ne durumdadır?
– Bir tek İşçi Partisi var. Türkiye’de İşçi Partisi dışında sol yok. Hepsi emperyalizmin uzantısıdır ve emperyalist sistemin orasında burasına eklemlenmiş durumdadır. Türkiye’de İşçi Partisi’nden başka sol olmadığını size ispat edeyim. Şöyle 20 senelik basını tarayın. Her görüşten basını tarayın. İşçi Partisi dışında herhangi bir örgüte yönelik tek bir saldırı bulamayacaksınız. Demek ki sistem için bunlar bir tehdit oluşturmuyor.


– Sol neden bu kadar dağınık, belki sol birleşse sistemin korkacağı bir güç oluşabilecek.
– Aman efendim, bende gideyim, satılayım, emperyalistlerden para mı alayım? Emperyalistlerden para alarak devrim yapabilir misin? Biraz evvel de söylediğim gibi hepsi emperyalizmin bir uzantısı olduğu için bir birleşme mümkün değil. Türkiye’de bizden başka sol yok.


– Yıllar önce sol size karşı birleşmişti, 1978 yılında Aydınlık Gazetesinde “Adım Adım Türkiye’de sol” yazı dizisinde siz solu hedef  göstermiş ve adreslerine varıncaya kadar bütün solcuları açıklamıştınız. O zaman diğer sol gruplar siz karşı birleşip cephe oluşturmuştu.
– O yazı dizisini sıkıyönetim yasaklamıştı, peki bu nasıl oluyor? Ayrıca onlar sol değildi. Biraz evvel teoride ispatladım, şimdi pratikte ispatlayayım onların sol olmadığını. Sol birbirini öldürmeye başlamıştı. Gavur Ali denilen Dev Solcu bir genç Beş Parçacıların lideri Ali Rıza Koşar’ı öldürdü. Dev-Yolcular, Kurtuluşçular, her gruptan insan öldürüldü. Solcular solcuları öldürmeye başlamıştı. Yine Ümraniye’de taşocaklarında 7 tane işçiyi alçak oğlu alçaklar kurşuna dizdi. Biz naptık, bunları ensesinden tuttuk yakalattık. Biz kontrgerillanın sol içindeki cinayetlerini, sol içindeki solu birbirine düşürme faaliyetlerini tek gerçek sol biz olduğumuz için hiçbir şeyden korkmadan açıkladık. Bu rezillik ve alçaklıklara dur dedik. Bugün bu alçaklıkları  yapanları yine afişe ederiz. O yıllarda bu örgütler uyuşturucu işine de bağlanmıştı. TİKKO; MLKP, Dev Sol, Kızılbayrak vs. gibi. TİKKO zaten, ‘bizim liderimiz uyuşturucu işi yapıyor’ diye açıkladı. Uyuşturucu işinde ihaleler başladı. Uyuşturucu karşılığı silah veririm ama sen de şu işi yapacaksın gibi pazarlıklar başladı. Bunlarla kim uğraşacak, tabi ki gerçek solcu ve devrimci olarak biz uğraştık. Lenin’i kim vurdu, sosyalist devrimi vurmadı mı? Lenin kimi devirdi; Kerenski. O sosyalist değil miydi?


– Siz diğer sol grupları emperyalizme hizmet etmekle suçluyorsunuz ama, sizin için de batı tarafından solun içine sokulan bir ajan olduğunuz söylenir.
– Bunu MİT ajanları sorar ve söyler.


– Mehmet Eymür’ün sitesini çok fazla okuduğumdan olmuş olabilir mi?
– Hah işte, kim Mehmet Eymür, MİT ajanı. MİT’in içindeki CİA’nın bir numaralı adamı. Atin sitesi ne, Doğu Perinçek’le mücadele sitesi.


– O zaman şöyle sorayım müsaade ederseniz. CİA’nın sizden alıp veremediği ne? Neden sizin aleyhinize siteler kuruyor?
– Adamlar internette ‘aydınlık’ı bile satın almışlar. Aydınlık.gen.tr, aydınlık.com.tr bizden evvel almışlar. Google’dan aydınlık yazıp arayın Mehmet Eymür çıkıyor karşınıza. Mehmet Eymür, kontrgerillanın Türkiye’deki merkezi, en önemli adamı. Bu da şunu ispatlıyor, Doğu Perinçek’le İşçi Partisi CİA ile cebelleşen, savaşan Türkiye’deki tek sol örgüt.


– Soldaki bu kavgalar, dövüşler insanların gözünde solun imajını zedeliyor. Bundan sizde zarar görüyorsunuz.
– Kavga falan olduğu yok.”


– Öyle demeyin ama, siz bir televizyon programında neredeyse Ertuğrul Kürkçü’yle yumruk yumruğa kapışacaktınız…
– Kim Ertuğrul Kürkçü? Bir milyon Avro alıp BİA’yı kuran adamdan solcu olur mu? Bir milyon avro, 2 trilyon lira demek. Emperyalistlerden 2 trilyon para alan adam nedir? Alçak ve dönektir. Ben falanca adam alçak ve dönektir demiyorum, sadece emperyalistlerden 2 trilyon lira para alan adam alçak ve dönektir diyorum. O dönek ve alçakların baş düşmanı da Doğu Perinçek’tir.


– Bu kavgalar sizi yalnızlığa doğru sürüklemiyor mu?
– Neden sürüklesin? Yalnız kalan adamın böyle kocaman bir televizyonu, kocaman bir partisi olur mu? Türkiye’de kendine sol diyen herkesi topla bir İşçi Partisi etmez. Lenin yalnız mı kalmış, Mao yalnız mı kalmış.


– Biraz evvel kontrgerillayla mücadele eden tek sol olduğunuzu söylediniz. Siz son günlerde özel kuvvetlere de sempatiyle bakıyorsunuz.
– Çok doğru. Kontrgerillayla mücadele eden, ortaya çıkaran, bu kavramı Türkiye siyasi hayatına getiren biziz. Türkiye bizden kontrgerillayı öğrendi. Bizden önce kimse bilmiyordu. Fakat 1996’dan sonra şöyle bir değişim oldu. Amerika Irak’a saldırıyı planladığı zaman Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir tedirginlik başladı. Irak parçalanırsa Türkiye’nin de parçalanacağını gördüler. Bunun üzerine TSK’da 1996’dan itibaren Amerika’ya karşı bir duruş başladı ve net bir şekilde Özel Kuvvetler komutanlığı belirmeye başladı. Hatırlayacaksınız Donald Rumsfeld 2003 yılı temmuzunda Tayip Erdoğan’a bir mektup yazdı. Dedi ki, ‘Kuzey Irak’ta sizin Türk Silahlı Kuvvetlere bağlı özel kuvvetleriniz bize karşı silahlı operasyonlar yapıyor, onun için biz bunların kafasına çuvalı geçirdik’. Amerika kimin kafasına çuvalı geçirdi? Özel Kuvvetler’in. Eskiden Özel Kuvvetler Amerika hesabına bizim kafamıza çuvalı geçiriyordu, şimdi Amerika özel kuvvetlerin kafasına çuvalı geçirdi. Bu neyi gösteriyor, Özel Kuvvetler ile Amerika arasında bir çatışma var. Bu çatışma başlayınca bizim de Özel Kuvvetler konusundaki değerlendirmelerimiz değişti. Özel Kuvvetler Amerika’ya direnen, millileşen bir sürece girdi. Sonra ne oldu, Amerika CASA uçağını düşürdü. Kim vardı CASA uçağının içinde? Özel Kuvvetler mensupları… Özel Kuvvetler şu anda Türk ordusunun en ulusal diyebileceğim operasyon kuvveti haline geldi.


– Peki askerin Avrupa Birliği’ne sıcak bakmasına ne diyorsunuz?
– Asker Avrupa Birliğine soyunmakla hayatındaki en büyük hatayı yapıyor. Atatürk’e bağlıyım diyen Atatürk’ün çizgisinden devam ettiğini söyleyen hiç kimse, hiçbir kurum Avrupa Birliği’ne girmeyi savunamaz. AB sürecinin ne olduğu belli. AB Parlamentosunun kararlarına bakarak bunu anlayabilirsiniz. Kürtler azınlık olacak, Aleviler azınlık olacak, Kıbrıs’tan Türk ordusu çıkacak, Irak’taki oluşum genişleyecek, patrikhane ekümenik olacak, Türkiye ekonomik bakımdan batıdan yönlendirilecek… Bunları bile bile Avrupa Birliği’ne girmeyi savunmak olmaz. Türkiye bugün kanunlarını yapamıyor, dışarıdan kanun ithal ediyor. Avrupa kapısında Türk devleti tasfiye oluyor, Türkiye’nin milli bütünlüğü cemaat, tarikat ile etnik gruplara bölünüyor. Vatansızlaşıyoruz, topraklar elimizden kayıp gidiyor, kendi toprağımıza ne ekeceğimize bile karar veremiyoruz. Türk ordusu kriz bölgelerine müdahale gücü haline getiriliyor. Atatürk devrimi yok ediliyor. Amerika, Türkiye’yi Avrupa kapısına bağlayarak Asya’ya, Avrasya’ya kaymamızı engellemeye çalışıyor.


– Avrasya projesinin dünyadaki fikir babası sizsiniz değil mi?
– Evet benim ve Avrasya projesi bugün gerçekleşiyor. Şu anda Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan ve İran yani Asya’nın beş nükleer gücü Amerika’nın nükleer gücüne karşı Şanghay’da toplandı. Bu birleşme dünyanın kaderini değiştirecek. Türkiye’de Avrasya’da yerini alacak. Çünkü Atlantik’te boğuluyor. Er ya da geç Atlantik’te boğulmamak için Avrasya’ya sıçrayacak.


– Şu son zamanlarda birbirleriyle karışan kavramlara bir açıklık getirelim isterseniz.  Vatanseverlik, yurtseverlik, milliyetçilik, ulusalcılık birbirinden farklı kavramlar mı?
– Herkes başka şekilde içini dolduruyor. Mesela MHP’nin anladığı  etnik grup, küçük millet ruhu psikolojisi.Onlar 1960’lardan itibaren Amerika’nın güdümünde Alpaslan Türkeş, Devlet Bahçeli’nin liderlik ettiği bir milliyetçilik geliştirdiler. Onların ki  CİA’nın ve MİT’in kontrolünde bir milliyetçilik. Bir de yurtseverlik ve Atatürk’ünki gibi devrimci milliyetçilik var. Türk milliyetçiliği nedir? 200 yıldır savaşan bir milliyetçiliktir. Dünyada 19’ncu ve 20’nci yüzyılda tam 200 yıldır emperyalizmle savaşmış Türklerden başka millet, bir de Çinliler var.  Bu Türk milliyetçiliğinin içini dolduran olaydır. Amerika bu Türk milliyetçiliği gerçeğini aldı, Alpaslan Türkeş üzerinden küçük etnik grup milliyetçiliğine dönüştürdü. Kendi komşuları ve kendi halkına karşı kullandırmaya başladı. Özellikle bu gücü solun üzerine sürdü, tetikçilik yaptırttı, Türkiye’yi istikrarsızlaştırma operasyonunda kullandı. Bizim ki ise devrimci milliyetçilik, buna yurtseverlik demek daha doğru olur. Kendi  milletinin bağımsızlığını, egemenliğini savunmak ve başka ülkelerle de  barış içinde yaşamaya çalışmak. Ben kendi adıma hiçbir yerde ‘milliyetçiyim’ lafını etmedim. Hep ‘yurtseverim’ dedim. Atatürk’ün devrimci milliyetçi tanımına ve 1931’deki Halk Partisi programına uyan milliyetçiliği benimsemiş biriyim.


– Buradan Kızıl Elma hadisesine geçelim isterseniz. Nedir Kızıl Elma? Hayali bir şey midir?
– Kızıl Elma kadar büyük ve gerçek bir şey yok. Kızıl Elma dediğiniz şey şu. (Yerinden kalkıyor ve duvarda asılı duran bir fotoğrafın önünde geliyor. Fotoğraftakileri göstererek konuşmasına devam ediyor) İşte bu, kim var burada. Rauf Denktaş, Mehmet Gün, Vural Savaş, Kemal Alemdaroğlu, ADD Başkanı, Doğu Perinçek vs. Kızıl Elma dediğiniz olay anti emperyalizm demek. Hiçbir zaman MHP ve İşçi Partisi yan yana gelmedi. Sadece Kızıl Elma mitinglerine ülkücü gençler geldi. Devlet Bahçeli’ye isyan ederek, onlarla savaşarak geldiler. Kızıl Elma’nın en büyük düşmanı Devlet Bahçeli’dir, MHP’nin yönetimidir. Ama MHP’nin tabanında bir sürü, ilerde bu millet, bu vatan için çarpışacak insanlar var. İşte onlar MHP’den kopuyor, mitinglere geliyor. Devlet Bahçeli’de Doğu Perinçek’in üzerine bir takım silahlı adamlarını saldırtıyor.


– Kızıl Elma ismini siz mi verdiniz?
– Kızıl Elma adını ben bulmuş ve benimsemiş değilim. Bu adı Amerika taktı. Olsun taksın. Kızıl çok güzel bir renktir, elma da meyvelerin içinde en güzel olanıdır. İsim babası değilim ama fikir babasıyım. Kızıl Elma’yı kimse yok edemez. Çünkü Türkiye’nin, Türk halkının emperyalizme karşı duruşudur Kızıl Elma. Emperyalizme karşı birlik ihtiyacı olduğu sürece de Kızıl elma var olacaktır. Bunları bölme falan olamaz, ama gidiş dönüşler olabilir.


– Sizin daha evvel, yanılmıyorsam 1978 yılında yine Aydınlık Gazetesi’nde “ülkücü kardeşe mektup” diye bir çağrınız olmuştu.
– O bambaşka bir nedendedir. Biz o zaman üniversite şebekesi olan herkes okula gitsin istiyorduk. Ülkücüsü de gitsin, solcusu da… Üniversiteler bölünmesin. Ülkücüler solcuları okula almazdı, solcular da ülkücüleri. Olmaz öyle şey. Bu uygulanırsa bundan solcular zararlı çıkacaktı. Solcular okul kapısının dışında kalacaktı. Amerika’nın kullandığı ülkücülere karşı solcular onları okula sokmayacağım diye bir savaşa girseydi, kaybedecekti. Biz neyi savunduk, dedik ki, herkes değişik fikre sahip olabilir ama, üniversite öğrencisi birbirine silah sıkmamalı, taş atmamalı, yumruklaşmamalı. Hala daha bunu savunuyoruz.


– Fakat Kızıl Elma’da herkes bizimle yan yana yürüsün, MHP’de yürüsün diyorsunuz. MHP’nin çok kanlı bir tarihi yok mu? Bu kanlı tarih zaman aşımına mı uğradı sizin gözünüzde?
– O geçmişte kaldı. Şimdi ülkemiz çok büyük tehlikelerle karşı karşıya. Büyük tehditlere büyük kuvvetlerle karşı konulur. Bizimle beraber yürüyen o insanların kanlı tarihi 80 öncesinde kaldı. Bugünün 25 – 27 yaşındaki çocuğunun  bunlardan haberi yok. MHP yüzde 20 oy aldı. Ben ülkenin beşte birini oluşturan bu emekçi ve yoksulları dışlayamam. MHP’nin tabanı yoksul bir tabandır. Onları dışlayarak solculuk yapamam, yapılmaz zaten.


– Peki kanlı tarihlerini bir tarafa bırakalım, sizce bu taban değişim geçirdi mi?
– Hem de çok. Irak ve İran olayında beni bile şaşırtan değişim sergilediler. Devlet Bahçeli halen Amerikan planının içindedir ama, MHP tabanı Irak’ın da İran’ın da toprak bütünlüğünden yana. Kerkük’ü alalım fikri yüzde 60 – 70’i tarafından terk edildi. Bu da MHP’nin içinde büyük oranda bir değişim olduğunu gösteriyor. Komşularımız parçalanırsa biz de parçalanırız demeye başladılar.


– Devlet Bahçeli’siz bir MHP’den söz ediyorsunuz siz. Bu mümkün mü?
– Alpaslan Türkeş’in Devlet Bahçeli’nin MİT görevlisi olduğunu yazdığı bir mektubu var. Gerçekten de Devlet Bahçeli’nin belli bağlantıları çeşitli sabıkalarıyla ortaya çıktı. Amerika Türkiye’yi erken seçime götürürken Devlet Bahçeli’yi ve Kemal Derviş’i kullandı. Vatanını seven birisi Türkiye’yi Avrupa kapısına bağlar mı? Kendi ülkende pancar ekemezsin, tütün dikemezsin, böyle milliyetçilik olur mu? Batıdan gelen emirlerle çiftçiye tütün diktirmeyen, pancar ektirmeyen, Merkez Bankası’nı tasfiye eden, uyum yasalarını çıkaran, Kıbrıs’ın, Ege’nin verilmesine ön ayak olan hep MHP oldu. İkiz yasalar 2003 yılında AKP hükümeti tarafından hayata geçirildi ama, ondan önceki Ecevit hükümeti zamanında MHP tarafından kabul edildi o yasalar.


– Ümit Özdağ için ne düşünüyorsunuz peki?
– Ümit Özdağ, Yeni Çağ’da bir yazı yazmış. Diyor ki, ‘Amerika ile beraber İran’ı parçalayalım’. Benim için bu yazıyı yazan adam Türkiye düşmanı demektir. İran’ı parçalayan Türkiye’yi parçalar. İran’ın bütünlüğü, Irak’ın bütünlüğü, Suriye’nin bütünlüğü, Türkiye’nin bütünlüğü hepsi bir. Bir camda çatlama olursa onu durdurmak imkansız hale gelir.”


– Peki ehven-i şer kim MHP içinde?
– Ehven-i şer diye bir şey yok. İşçi partisi var ve MHP’nin içinde vatanını seven yurttaşlarımız var. Zaten onlar teker teker ayrılıyor ve İşçi Partisi’ne katılıyor.


– Her MHP’li günün birinde İşçi Partili olacak yani…
– Oluyor zaten. 4 Haziran günü İşçi Partisi’ne 253 kişi katıldı içlerinde MHP’liler de var. Servet Bora katıldı, Gaziantep İl Başkanı katıldı. CHP’den, DSP’den; MHP’den her taraftan katılanlar var İşçi Partisine.


– AKP’den nasıl kurtulacak Türkiye?
– Amerika kurtaracak. Yeni alternatifler arıyor Amerika. AKP camiden çıktı ama artık camiye bile gidemiyor. Sırayla sayarsak, AKP orduya hükmedemiyor, üniversiteye hükmedemiyor ve ekonomi çöküyor. Demek ki AKP kullanılacak beygir olmaktan çıktı. Amerika at değiştirecek.


– Amerika kimin üzerine çalışıyor sizce?
– İran’ı bölecek sahte milliyetçi, sahte laik adaylar hemen sahneye çıktı zaten. Devlet Bahçeli ‘BOP projesinde beni tercih edin’ diyor. Mehmet Ağar ise Apo’yla önemli işler yapılacağından söz ediyor.


– Türk Solu diye bir grup var. Bir zamanlar bunlar sizinle birlikteydi, ne oldu da ayrıldılar sizden…
– Onlar ayrılmadı, biz onları attık. Onları takip ettik, izledik ve bazı bağlantılarını saptadık. Şeflerinin ajan provokatör olduğu ortaya çıktı. Zaten söylemlerini takip edenler bunu hemen anlar. Ne diyorlar ‘Kürt sorunu yoktur, Kürtlerin kendisi sorundur’. Bunlar Amerika’nın ajan provokatörleri olduğu için Kürt-Türk çatışması çıkarmayı amaçlıyorlar.


– Bazen MHP’den daha öte söylemleri var…
– MHP hiçbir zaman söylemez bunları. Bunları ancak ajanlar söyler. MHP, tabanı olan büyük bir parti. Onlar ‘Kürtlerin kendisi sorun onları Mersin’e sokmayın’ gibi sözler söylemez. Bu ne demek? Sınırı çizin ve Türkiye’yi bölün demek. Kürtleri Mersin’e sokmayın, Türkler, Diyarbakır’a giremesin, O zaman gelin ortadan çizgiyi çekelim, ayrı devletler kuralım. Kürtlerin çoğunluk olduğu topraklarda 4 milyon Kürt yaşıyor. Diğer bölgelerde 8 milyon Kürt var. Onları ne yapacağız? Biz Türk’üz, onlar da Kürt. Olmaz böyle şey. Hepimiz Türk milliyetçisiyiz. Bunlar Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için söylenen Amerika merkezli söylemler.


– Peki ÖDP’nin birlikte yaşam projesine nasıl bakıyorsunuz? Siz “ÖDP’nin Kimliği” diye bir kitap da yazmıştınız…
– Ölülerin arkasından fazla konuşmamak lazım. Ölülerin arkasından kötü konuşulmaz.


– Siz 2000’e Doğru dergisi adına Abdullah Öcalan’la röportaj yaptınız ve o olay sizi çok yıprattı. Pişirip pişirip önünüze getiriler bu röportajı.
– Son 50 yılda Türkiye’de en çok basılan fotoğraf herhalde benim o fotoğrafımdır. Orda sizin benimle röportaj yaptığınız gibi ben de Abdullah Öcalan’la röportaj yapıyorum. 2000’e Doğru dergisinin genel yayın yönetmeniydim o zamanlar. Bütün genel yayın yönetmenleri yaptı, ben yapınca olay oldu.”


– Amacınız neydi? Neden röportaj yaptınız Abdullah Öcalan’la?
– Körfez savaşı öncesi Amerika’nın Kürt kartına oynadığını gördük. Kürt’ümüzü bizim elimizden almaya çalışıyorlardı. Karşı koyan Kürtlerin hakkını hukukunu savunmak lazım. Bunu en önde biz savunduk ve çok doğru da yaptık. PKK’yı Amerika’ya alet olmaması konusunda ikna edebilirsek bu büyük başarı olurdu. PKK’yı Türkiye’nin yanına çekmek amacıyla görüştüm.”


– Talabani’yle de görüştünüz?
– Onu nerden biliyorsunuz? Bana hayatımda ilk defa Talabani’yle görüştüğüm soruluyor. Talabani’yle görüştüğümü bir ya da iki kişi bilir. Evet, onunla Paris’te görüştüm. Paris’te Kürt konferansına çağrılmıştım. O sırada görüştük Talabani’yle.


– Geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçiminde Talabani “Doğu Perinçek cumhurbaşkanı olsun” demişti. Şimdiki Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ne düşünüyorsunuz?
– Ben önem vermiyorum bu duruma. Tayip Erdoğan olursa Yüce Divan’a gider indiririz. Tayip Erdoğan oldu diye Türkiye’ye bir şey olmaz. Yeni bir oluşum çıkar ve onu Yüce Divan’a gönderir. Yani bu ülke Tayip Erdoğanlar’a kalmaz.


DİĞER AYAKÜSTÜ SOHBETLER:


– ‘Tek dileğim iki dengeli bir dünya…’
– ‘Beni en çok korkutan: Google’
– ‘Sorunumuz Yahudiler’le değil, siyonizmle’
– O bir ‘peynir avcısı’
– ‘Çernobil’den ders çıkarmadık’
– Bir kültür taşıyıcısı: Aydın Çukurova…
– Afşar Timuçin ile insana dair ne varsa…
– 12 Eylül iddianamesine ne oldu?
– Akın Birdal: Evren yargılanmalı!
– Hitler ile söyleşi…
– ‘Baş örtüsünü ilk kez Sumerliler taktı’
– ‘Türk solu titreyip kendine gelmeli’ 
– ‘Hepten pusulasız olmadığımız kanaatindeyim…’
– ‘Siyasi güç, her zaman kendi hukukunu yaratır’
– ABD işdünyasında çöküş
– ‘ABD Anayasası Patara’dan’
– Çocuklar öldürülmesin!
‘- ‘Bir Gün Mutlaka’
– ‘Derin devlet sorunları çözmek istemiyor’
– Kaş’taki gözyaşı
– ‘Son 15 yılda bilinçte sıçradık’
– Piref. H. Ökkeş ile ‘dörtköşe’ sohbet…
– Sorgun Ormanı’nı kurtaralım
– Devrim Bize Yakışırdı!
– G-8 protestosundan gözlemler…
-Başkaların hayalleri…
– Hurafeler gölgesinde Gelibolu…
Çokuluslu tekellere karşı ‘Adil Ticaret’
– Kuzey çikolata, Güney ekmek derdinde
– Fokları, katliamdan kurtaralım!
– Nükleer denemelerin faturası: Doğal felaketler
-Türkiye’de de nükleer silah istemiyoruz!
– Çocuk işçiler
– İsrail dünyanın 6’ncı büyük nükleer silahına sahip!
– Faşizm neden Almanya’da kök saldı? 
– Demirel davasında tekelci medya da suçludur


 

730130cookie-check‘MHP tabanını dışlayarak solculuk yapılmaz!’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.