Milli maç destanı (!)…

Avrupa Şampiyonasına giden yolun tek ve son engeli olan Bosna Hersek maçını, takımımızın 1-0 kazanmasından hemen sonra yazdım
Ancak bu yazı gecikmeli olarak yayınlanmak zorundaydı. Çünkü soldaki boşluğun nasıl doldurulacağı sorunu, bence daha önemli ve öncelikliydi de ondan.
Maçtan hemen sonra duygularımı sıcağı sıcağına kelimelere dökmeyi ilk defa tercih ettim.
Bu yorum, sıcağı sıcağına aktarılmış olmasa da, futbolcu geçmişim ve spora yönelik genel bilgilerime dayandığı için önemli.
Gelelim Bosna zaferine veya destanına (!)
Türk Milli Takımı belki yeni ve genç isimlerle desteklendi ve değişik tertiple sahaya çıktı ama bana göre bir Avrupa takımından uzak profil verdi.
Bosna-Hersek’in grupta hiç iddiası yoktu.
Yoktu lakin minnacık ve çiçeği burnundaki bu ülkenin 11 evladı, canları bahasına mücadele vereceklerini maçın başında belli etmişlerdi.
Bizim takıma, futbolculara tek tek baktığımız ve analiz yaptığımızda, her biri Avrupa’da oynayan futbolculardan geri kalır yanları yok.
“Hangi açıdan?” diyenler çıkabilir.
Hemen yanıtım hazır:
“Aldıkları paralar açısından bir İngiliz veya Alman futbolcudan geri kalır yanları yok”
Ya oyun, başaı  ve yeteneklere göre skaladaki durum nedir?
İşte orası tartışmalı.
Avrupa’da oynayan üç futbolcumuz Emre Belezoğlu, Nihat Kahveci ve Alamancı evladımız Hamit dışında kalan yerlilerimiz Bosma maçında da hiç de umut vermediler.
Averaj takımı Malta’nın biraz ilerisinde futbol oynayan ama geleceğin milli takımını deneyen grubun iddiasız  takımı Bosna- Hersek,  eğer ilk 25 dakika içinde bir gol atsaydı bu  gruptan zor çıkardık.
İyi ki ilk yarıda golü biz attık.
Ya sonrası?
Orasını maçı seyredenler bilir.
Yüreği ağzında maçtan keyif alanlara bir diyeceğim olamaz.
Kimse Avrupa’ya gidiyoruz diye caka satmasın.
Bu takım Avrupada kevgire döner.
Daha ilk maçında pulumuz dökülür, makyajımız ortaya çıkar.
Bana göre Malta gibi Bosna-Hersek de Türkiye ikinci liglerinde oynayan herhangi bır takımımızdan farklı bır yapıda değildi.
Oysa Türkiye her iki takımı da geçmekte zorlandı.
Malta şovalyelerine karşı Fatih Hocanın düştüğü durumu hatırlayın .
Şimdi Fatih Hoca “Ben yine varım” diyor.
Yani istifa etmeyeceğini söylüyor.
Ne yani, bu takımla sonuç alacağını mı sanıyor?.
Bu takıma istediği kadar eklemeler-püklemeler yapsın, olumlu sonuç alınacağına dair bir bir duygu aşılayamaz bana.
Bu takıma ruh lazım.
Bu takıma gol yollarında özgüveni olan futbolcular lazım.
Bu takımın, takım oyunu yanında ferdi maharetleri olan futbolcuya ihtiyacı var.
Beş-altı değil, iki tane özgüvenli futbolcu bu takımı yarı finale kadar sürükler.
Hatta özgüvenli, lider nitelikli tek bir futbolcu çıkarsın ortaya yeter.
Saha kenarında değil, takım içinde virtiöz gerek.
Maç saha kenarında değil içerde kazanılıyor, ya da kaybediliyor.
Fatih Hoca’nın sihri bozuldu.
Artık eski günler gerilerde kaldı.
Bence yeni heyecanlar lazım.
Yeni heyecanlar, yeni liderler, yeni futbolcuları ateşler.
Ruh kazandırır.
Yeni bir milli takıma ihtiyacıumız olduğunu, bu tertiple bir yere varamayacağımızı sağır sultan duydu
Bizimkiler duymuş değil.
Bosna-Hersek galibiyeti, Siirt Yol-Su-Elektrik Spor maçından alınan galibiyet kadar değerli bence.
Tantanaya bakarsanız tam tersi.
Sanki İtalyanları dize getirdik.
Sanki Barselona’yı yenmişiz gibi zafer  çığlıkları atabilirsiniz ama yendiğiniz takımı düşünün.
O zaman zafer mi elde ettik, destan mı yazdık, yoksa ruhsal hezimete mi uğradık daha iyi anlarsınız beyler, beyefendiler.
Dost acı söylermiş.
Bizim dostluğumuz kavidir, kavi…
İsmine tav olabilirsiniz ama Fatih Hocayla Avrupayı fetih zordur.
Kendimizi kandırmayalım…

 

1624100cookie-checkMilli maç destanı (!)…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.