Moskova’da, müzik, dans ve tarih

İSMAİL BAYER – Bir müzikal. Bu sahneleme için kurgulanıp, düzenlenmiş. Gösteri de orkestra yok yalnız. Müzik banddan veriliyor. Dans, bale ve folklorik özellikler harmanlanmış. Rusya’nın tarihine size bir yolculuk yaptırıyorlar. Rus Ulusal Dans Gösterisi. “KOSTROMA”
Moskova’da, geçtiğimiz yıllarda yeni inşa edilmiş bir gösteri merkezi. Sanki bu gösteri için özel olak yapılmış bir salon. Geniş bir sahne. Oturma düzeni yarım daire şeklinde, salon yukarıya doğru yükseliyor. İzleyiciler her koltukdan sahneye hakim, görerek izleyebiliyorlar. Gösteriyi izlerken, başlarını sağa sola çevirmelerine gerek yok.  Balkon ve localarda, ihmal edilmemiş. Mimari ve iç salon düzenlemesi ile dünyanın herhangi bir yerindesiniz. Moskova ve özellikleri, sizi kucaklayan ve tarihe götüren bir salon değil. Ama güzel bir salon diye de belirtelim.
Sizlere, sahne de tarihsel bir yolculuk yaptırıyoruz işte diyebilirler.
Salon da benzer ve farklı gösteriler programa alınmış. Bir anlamda turistik gösteriler merkezi gibi de diyebiliriz. Bizim izlediğimiz akşam, İtalyanlar’dan, Filipinliler’e, Almanlar’dan Amerikalılar’a, İspanyollar’dan, Koreliler’e, Güney Ameraklılar’dan, Hindistanlılara, İngilizler’den Çinliler’e uzanan, bir dünya vatandaşları bileşkesi vardı salonda. Ehh çok az da olsa, Rus da vardı sanırım.
İki bölüm halinde ki gösteri de, sahne gerisine yerleştirilen sinema perdesi de kullanılarak, kısa film, sayt ve görüntüler, dans sırasında gösterinin bütünlüğü içinde yer alıyor. Bir çok görsel malzemeler de kullanılmış.
Genç balerin ve baletleri anlatmağa gerek yok sanırım. Bu sanat adeta, Rus’lar için diyor insan. İki saate yaklaşan tüm gösteri boyunca dans, sahne de müthiş bir devinim içinde sizi asırlar öncesinden, coğrafyanın değişik renk ve tınıları arasında size bir yolculuk yaptırtarak, günümüze ulaştıryor. Giysiler, dönemin ve coğrafyanın özelliklerine göre değişiyor. Renkler ve parıltı, görkemlilik ön planda.
Bu tarihsel yolculuğu yaparken coğrafyanın, ülke insanlarının, değişik kültürel yapısına uygun, bütünleştiren, yoğuran bir müzik ve dans gösterisi ile karşı karşıyayız. Bunu gösteri boyunca, ayrılıkçı ya da ötekileştirici değil, coğrafyanın ve kültürün zenginliği içinde, bütünleştirerek size ulaştıryorlar.
Sibirya’nın buzullarında da dolaşıyorsunuz, Tataristan’a gidip bozkırlarda da geziniyorsunz, Kazaklar ile birlikte coşku içindeyken, Volga’nın suları üzerinde adeta bir aşk yolculuğuna da çıkıyorsunuz.
Kışın soğuğunu, gecenin karanlığını, şafağın aydınlığını, güneşin sıcaklığını, kuş misali uçar gibi yaşıyorsunuz. Sisler içinden alıp, bulutlar üzerinde gezdirip, bir ırmağın kıyısında coşkulu bir düğünde de hissediyorsunuz kendinizi. Savaş’ın çığlıkları arasında da.
Rus toplumunun tarihsel yolculuğu, adeta vikinglerden başlatılıyor. Gece, sisler içinde kayık karaya yaklaşıyor. Kuzey’de başlıyan yolculuk, Asya ve Avrupa’ya doğru yayılıyor. Karadeniz’e Hazar’a iniyor. Çin’e dayanıyor. Okyanusu kucaklıyor.
Savaşlar, ülkeler, barış ortamları, üretim süreçleri, Çarlık Rusyası’nın göz kamaştıran tabloları, köylüler, halk, herşey güzellikler içinde aktarlıyor. Dansın ritmi ve coşkusuyla.
Ekim devrimi öncesi, komünist gösterlerden, 1917 ve Lenin de sahneye geliyor. Stalin’de. Uzaya da gidiyorlar. Asırlara uzanan bir tarihsel yolculuğu, geniş cogafyanın zenginliği içinde sunuyorlar.
Biz de Mustafa Erdoğan’ın yaptığı, Anadolu Ateşi gibi de değerlendirebilirsiniz. Ancak çok farklı. Folklorik özellikler, balenin içinde yoğrulmuş.
Kızılordu’yu bir kaç kez, Türkiye’de değişik sahneler de geçen yüzyılda izlemiş ve dinlemiştim. Korro’da ki subayları seslerinin güzelliği ve sevimliliği, sizlerin ilgisini sürekli tutuyordu. Hiç bir Kızılordu konserinde sıkılmadım. Hep coşku ile ayrıldım. Bizden bir kaç örnek sunmalarından, kuş seslerine kadar, değişik tınılarla sizi sarıp, sarmalıyorlardı. Evet bir politik yapılanma ve süreç, müzikle size aktarılıyordu Yaşam ve kültür bileşkesi olarak. İçinde tabi propaganda da vardı. Ama kaba slogana dayalı değil, müziğin  ve seslerin güzelliği ile yapılan bir sunum.
Bu gösteriyi de büyük bir ilgi ile izledim. Kareografi, müzik, dancılar, giysiler, görsel malzeme, herşey herşey son derece güzel. Ama son da biraz buruk ayrıldım diyebilirim salondan. Bu benim içinde bulunduğum bir durum da olabilir. İş buraya kadar gelmemeliydi böyle sonlanmamalıydı diye, düşüncemde gelişen bir buruluk oldu bu. Başkaları bunu beğenip, daha güzel ve çok anlamlı da bulabilirler. Bu görüşleri de de saygı ile karşılarım.
Ama ben, son sahne de biraz buruk ayrdım salondan, bunu gerçekliği kabullenememe ve geride kalma olarak da değerlendirebiiirsiniz.
Rusya’nın tarihi, günümüze gelindiğinde, özgürlükler ve yaşam bir diskoda danseder gibi sonlanmamalıyd diye de düşünmekten, o akşam ve bu satırlar yazarken de kendimi alamıyorum. Müzik ve danslar değil benim eleştirmeğe çalıştığım. Cografyanın, tarihsel ve kültürel zenginliğin, kendi özünü ve geçmişini koruyarak, günü yorumlamalıydı diye düşündüm. Burukluğum da ondan.
Moskova’ya yolu düşenler, bu salonda ki programa göre diğer gösterilerden birini de izleyebilirler. Memnun kalacaklardır umraım. Bu izlediğim gösterinin Türkiye’de izelnmesi olanaklı olabilir mi bilemiyorum. Ancak orada aldığım bilgiler, diyalog ile bir çok maddi sorun da çözümlenerek, bu gösteri Türkiye’de de izlenebilir düşüncesindeyim. Bakalım gelecek ne gösterecek.
Salondan çıkınca, gecenin ışıklandırması ile sizin ilginizi çekecek bir başka yapı daha var. Mimari, size biraz dikkatli bakınca yabancı değil. Özellkle kubbeler ve çevresi, kullanılan malzemeler.
Bu bir cami. Ama Rus kilise mimarisinin özellikleri, bizim kubbe ve minare yapılanmasına göre yeniden dizayn edilmiş. Beğendiimi hemen belirtmek isterim. İşin içine kültür ve sanat girince, ortaya güzel bir eser çıkıyor.
Sadece parayı düşünüp, çirkinliklere karşı açıkca sözümü esirgemediğim için, yine belirteceğim. Saraybosna’da, Arabların yaptırdığı diye belirtilen, içi görülen fiberglasdan minareyi görünce, gerçekten çok üzülmüştüm. Estetik diye bir kavramdan, bu kadar uzak bir yapı olabilir diye düşünmekten kendimi alamamıştım.
Moskova’da onu düşündüm. Karşılaştırma yapmak bile saygısızlık olur. Ancak, Rusların yaptığı bu cami ve minarelerin çok değişik ve güzel olduğunu, gece de iyi ışıklandırılmış olduğunu belirtmek isterim.
Yolumuz yeniden bir Moskova’ya düşerse, bu salonda yeni bir gösteri izlemek de isterim Ve hatta iki-üç saat daha erken gelerek, caminin içini de görmek ve izlenimlerimi de yine paylaşmayı dileyerek, noktayı koyalım.
Rusya seyahati ve izlenimleri ile sizlere en az üç hafta misafir olacağımı, şimdiden belirtebilirim.
__________________
MOSKOVA.  1 Ağustos 2016. Pazartesi.  [email protected]
2001570cookie-checkMoskova’da, müzik, dans ve tarih

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.