Muhalefetten muaf…

Çünkü bazen, hücum oynarken arka saflarda o kadar boş alan bırakıyorlar ki, zeki bir muhalif, o boşluklardan sıyrılıp rahatça pozisyona girip, kontra atakla saldırabilir. Ama muhalefet önce kendine muhalif bizim ülkede…


Oysa halkımızın en çok prim verdiği uslup, “ taşı gediğine oturtma “ türü hicivdir… Kemikleşmiş ya da güdümlü oylardan değil, yüzer oylardan, yani “kararsızlar partisinden“ bahsediyorum ki % 25 le iktidar belirleme gücüne sahiplerdir tek başlarına… Getirirler de, götürürler de… İktidarın, taban koruma alan savunmalarına, atak oynayarak cevap verilmeliydi  kararsızlardan pay kapmak için… 


Hatırlayın, başımıza kararsızların tepki oylarıyla geldiler… Sağlam kazıklar çaktılar, ikinci gelişleri mutlak iktidar nimetlerini kullanarak oldu. Kazıklar sağlamlaştıkça, ülkenin tersanelerine girildikçe, kazıklar derin izler bırakmaya başladı… Kan emildi, damarlarda asil kan oranı azaldı… Normal bir ülkede, sadece fener bile yeterdi karanlıktan kurtulmaya… Bağdat Caddesi’ndeki oy toplama dükkanlarında içerden dışarısı gözüküyor ama dışardan içerisi gözükmüyor… Özetlemişler kendilerine yakışan tarzlarını… Halkı böyle kucaklıyorlarmış… Dükkanda işler kesat…


Miyadları aşikar biçimde dolmakta. Bu halkın tekamül süreci aslında. Denenmeleri lazımdı, denendiler, donandılar, dönüşe geçtiler, dinlenecekler… Akla kara çıktı ortaya… Artık mahalleli birbirini daha iyi tanıyor, yardım alamayanlar, yardım alanlara ve yardım verenlere gıcık… Kirli bağış kazancından çok, kırılmış, küsmüş gizli kayıplar yarattılar tabanda, yanlış ve çok maliyetli bir metodla… Tabanları yağlamaları da yetmeyecek…


Değerleri DİNamitlediler, karşıtların ceplerini DİNliyorlar, halkın dertlerini DİNlemiyorlar, DİNginliklerini kaybettiler, yaraları DİNdiremiyorlar, DİNazorlaşmadan artık DİNlenmeleri gerekiyor… Çünkü DİNi ucuzlattılar… Daha da dönecek halleri kalmayacak, çünkü bütün barutlarını harcıyorlar… Osmanlı hanedanı gibi kuzu kuzu da gitmezler, gelmeleri gibi, gitmeleri de kaldıramazlar… Felekten torpilliler, kafadan alacaklılar…


Polemik üstadı eski babalardan sonuncu Süleyman, son kez tahta çıkmasından önce politika kürsülerinden dersler verirdi, “halkın anlayacağı dilden nasıl muhalefet yapılır “ diye… Ecevit iktidarda, Deniz Baykal Maliye Bakanı, ülkenin en büyük sorunu % 120 lere dayanmış olan enflasyon ve hayat pahalılığı…  “ Halkımız bizi muhalefete seçmiştir… “ diyen Demirel çıktı meclis kürsüsüne “ Ben size “ dedi, “pahalılığı nasıl önleyeceğinizi söyleyeyim” !!! CHP’liler dört kulak dinliyorlar… “ enflasyonu düşürün, hayat pahalılığı biter “ deyince bütün meclis kahkahalarla gülmüştü… CHP’den zamane sazanları oltaya geldiler… “ kih kih, hah… nasıl? “ … “ Eh “ dedi baba, “ onu da mı biz söyleyecez, siz napçeniz? Onu da bilmiyosanız niye iktidar oldunuz, binaenaleyh? “


Bu ince bir zeka işidir ve 7 kere gönderilmiş babayı 8 kere getirip, zirveye kadar götürmüştür bu halk ağzı ve pratik zekası ve de hafızası ve dahi vefası… Ki baba çoban olmasına rağmen halkın yarısı yumuşak başlı koyun değildi o zamanlar…


Muhalefete seslenip, “ işsizliğe çare bulun, politikayı bırakırım “ diyen Başbakan’a,          “ çareyi siz bulamayacaksanız , niye o sorumluluğu aldınız?” diye sorabilecek, yepyeni bir lider lazım muhalefetin başına… Sempatik, empati kurabilen, ince esprili bir lider modeli bu ülkede çok iş yapar…  O zaman kalkıp Başbakan’ın işsizliğe çare dilemesine, 7 maddelik klişe demogoji ile cevap verilmezdi… “ in ordan, göstereyim, sana da iş bulurum “ denirdi kendine güvenle…  Kılıçdar’ın Topbaş’tan oy istemesindeki ince zeka gibi… Halk, başbakanın da da işsiz olduğunu görünce rahatlardı… AKP ile CHP’nin durumunu, FB yenildikçe, GS’nin de yenilmesine benzetiyorum…


Neyi yerse, kendisini resimliyor aslında bu aralar… Bunlara yapılacak en tesirli muhalefet, göstermelik modernliklerini ve yeni sınıf görgüsüzlüklerini tiye alıp, iyotlamak…


Muhalefetten muaf olunca, ekmeklerine tereyağ sürülüyor… Tereciye tere satılıyor, zeytinyağ gibi üste çıkıyorlar… Ama küflüler, kayganlar, katkılılar… Ve tereyağdan kıl çeker gibi erir giderler, halkın gözünde, atık yağcılarıyla beraber… O kadar kendine muhalif vekil olacağına, 3 tane Kılıçdar olsaydı yeterdi kemale ermelerine…


Tam saha markaja gelemiyorlar, hemen panikliyorlar, suçluluk gocunmaları üzerine sol kanattan bindirme yapıp, akın tazelense, rutin savunma oyunları bozulacak… Tek adama dayalı oyun sistemleri çökecek… Ama CHP’liler onlara kontraatak şansı veriyor, hep deplasmanda gibiler, sahayı benimseyemiyorlar, çamur sahalarda nizami olmayan şarjlarına, favullerine, seyircileri kafalamalarına, hatta hakemleri yanlarına almalarına, tartan pistine iskarpinle çıkmalarına, yeşil sahaya Sikorski ile inmelerine, devletin gücü ile seçim propogandaları yapmalarına, halkın cebinden tabana yardım dağıtmalarına karşı çıkan ses az… Bunda tavşana kaç tazıya tut diyen medyanın payı büyük… Seyir zevki vermiyorlar taraftarlara… Doğan grubu bunlar palazlanırken, yanlarında olmasaydı, şimdi başka bir Türkiye’de yaşıyorduk.


Bir de oyunun gidişini okuyabilme pratiğimiz yok…  Skibbe gibi, Aragones gibi yabancıyız toplumumuza… Muhalefetten muafız… Meydan hala boş…

714860cookie-checkMuhalefetten muaf…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.