Mustafa…

Mustafa belgeseli Türkiye’nin eleştirel “hazımsızlık haritası”nı ortaya koyuyor.
Tam olmasa da belli ölçekte.
Can Dündar bana göre iyi bir belgeselci.
Meslekdaşım olduğu için söylüyorum, gazetecilikte de belki çok başarılı olabilirdi ama muhabirlikten yöneticiliğe giden yolda para kazanamazdı.
Yani fakir kalırdı.
Hemen parkur değiştirdi.
Mehmet Ali Birand’ın müridleri arasına karıştı.
Sadece o değil, onlarca gazeteci Birand’ın 32. Gününde yetişti.
Can ise kısa süre sonra kendine başka bir rota çizdi.
Belgesel konusunda kafa yormaya başladı.

Türkiye’de belgesel yapmak kolay sanılıyor.
Bırakın belgeseli, eğer devletle ilgili bir araştırma, bir master, bir doktora  yapmak istiyorsanız yandınız demektir.
Bu sorun ayrıca yazı değil, tefrika yapılacak düzeyde bir alan.

Can Dündar’ın son yıllarda belgeseller konusunda bir çok esere imza atması, öte yandan köşe yazarlığında popüler hale gelmesi haklı olarak bazı çevrelerde iyi karşılanmadı.

Hele hele Mustafa gibi iddialı bir belgeselden sonra  topun ağzına geleceği belliydi.
Çünkü Can Dündar “Çok ileri” gitmişti ulusalcılara göre.

İlk tepki CHP’den geldi. Can Dündar’ın fazlasıyla inandığı ve yan tuttuğu partiden.,
Atatürk ilkelerini CHP amblemine koyan ama o ilkeleri nedense görmeyen ve hayata geçirmekte zorlanan CHP’nin lideri Baykal verdi veriştirdi
Atatürk’ün 70 yıldır konuşulan, halk arasında doğru-yanlış tartışılan bazı “insani” tavırlarına, yaşanmışlıklarına ilişkin kesitleri, gerçeğe yakın biçimde ortaya koyan Can Dündar bundan sonra tam da arslanların önüne atılmış oldu.
Bütün ulusalcılar koro halinde belgeseli karalamaya başladılar.

Ben belgeseli izlemedim. Eleştirilerden  izledim, seyredenlerden dinledim.
Bir de geçen gün Uğur Dündar’un haber programında.
Üniversite gençleri önündeki bir açık oturumda öğrenciler sordu, Can Dündar yanıt vermeye çalıştı.
Öğrencilerin sorduğu sorular tamdı, Dündar’ın verdiği yanıtlar ya azdı, ya yarıda kesilmişti, ya da hiç kullanılmamıştı.

Haberin sonunda “Tüm zamanların enkırmeni” TV’ci Uğur Dündar “Zaman darlığından yanıtlara fazla yer veremedik” dedi. Özür dahi dilemedi. Hatta kışkırtıcı ve gerçek dışı, hatta kurgulanıp gençlerin eline tutuşturulduğu belli olan kasıtlı soruların tamamına nasıl zaman ayırdıklarına hiç değinmedi.

Yani Can Dündar kağıttan aslanlarin önüne atıldı, lime lime edildi.

Üzüldüm.
Can Dündar’a değil.
Hem kanala, hem de Mustafa’nın yani büyük kurtarıcı Atatürk’ün bu ülkeyi emanet ettiği gençlere.
Hala Atatürk’ü anlamamışlar.
Bıraktım anlamayı okumamışlar bile.
Okumayan, araştırmayan, yazmayan, çizmeyen bir gençlik adına çok ama çok üzüldüm.

Can Dündar’ı kutluyorum.
Arşivleri kapalı, belgeleri saklı “ Kapalı kapılar ardındaki Türkiye”de belgesel yapmak kolay değil.
Gerçeğe yakın olanı yapmak ise sihirbazlık ister.
Onun için kutluyorum.
Keşke bir iki tane daha Dündar çıksa.
Sadece Can Dündar gibileri ama.

1625580cookie-checkMustafa…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.