Nasıl yorumlamalı?

Bu hafta bir kısım yazılı medyada çıkan ve üzerinde fazla durulmayan bir haber üzerine çeşitlemeler yapmak istiyorum. Haber biraz ilginç, hatta garip olduğu için, yorumum da farklı açıları irdelemekten öteye geçmeyecektir.

Medyanın verdiği haber şu: Başbakan Erdoğan iş insanlarına ABD vatandaşı olmalarını salık vermiş. Geçen hafta ABD’ye yapmış olduğu kısa ziyaret esnasında böyle bir beyanatta bulunmuş olan Başbakan’a bu konuda ne kimse bir şey sordu, ne de Başbakan, sözlerinin yanlış anlaşıldığı ya da yanlış yorumlandığı gibi bir açıklamada bulundu. Kısacası, haber karabatak gibi, bir çıktı ve anında söndü, belki de söndürüldü. Basında habere bir düzeltme vs gelmediği için, bu haber üzerine konuşabiliriz.

Çeşitli olasılıklara geçmeden, önce ABD vatandaşı olmanın ne anlama geldiği üzerinde birkaç söz söylemek gerekir. ABD vatandaşı nasıl olunur, vatandaş olmanın koşulları nedir, bunu bilemem ama, bildiğim bir şey varsa o da, ABD vatandaşı olmaya aday kişilerin, galiba bir yargıç önünde sağ ellerini kaldırarak, her yer ve koşulda ABD’nin çıkarlarını savunacağına söz vermesi ve buna yemin etmesi gerekmektedir. Eğer bu bilgi doğru ise, Türkiye ile ABD’nin herhangi bir konuda ulusal çıkarları farklı olursa, ABD vatandaşı olan bir kişi böyle bir durumda nasıl davranacak, hangi ulusun çıkarını koruyacaktır?

Bu ham bilgileri akılda tutarak, birinci ve ilk elden yapılacak yorum olarak, iş insanlarının işleri dolayısıyla ABD’ye giriş çıkışlarının kolay olabilmesi, vize sorunlarının aşılabilmesi için böyle bir öneri getirilmiş olabilir, diye düşünüyorum. Ancak, fazla bilgi sahibi olmamakla beraber, acaba sadece “yeşil kart” bu iş için kifayet etmez mi! Ayrıca, iş insanlarının iş dolayısıyla yaptıkları seyahatlerde sanırım vize uygulaması biraz daha farklı ve yumuşak olabilir. Diyelim ki, ABD vatandaşlığına geçildi ya da çift vatandaşlık (nasıl oluyorsa!)  uygulanıyor. Bu durumda ticarî ilişkide bir ihtilâf çıktığında bu vatandaş nasıl davranacak ve hangi tarafın yanında olacaktır?

Diğer bir olasılık ise şu olabilir. ABD ile İsrail arasındaki ilişki gibi, ABD içinde ABD vatandaşı bir Türk lobisi oluşturarak, Türkiye-ABD ilişki ve işbirliğini stratejik (bilemiyorum, gerçekten böyle mi!) olmanın ötesinde, birliktelik kabına dökerek, bundan böyle arada hiçbir ihtilâfa ve sürtüşmeye mahal vermeden, uluslararası alanda ilişkileri sürdürmek ve ülkeler arasında sıkı ekonomik bağ oluşturmak. Ekonomik kalkınmasını yabancı sermayeye bağlamış olan ağır borçlu konumdaki bir ekonomi belki de kendisine güveni sarsıldığı zaman böyle bir liman arıyor olabilir. Sığınılan bu liman sığınmacıya nasıl davranır orası meçhul!

ABD vatandaşı olan bir iş insanı ağırlıklı olarak ABD’de ikâmet edecek ve orada iş kuracaktır. Bu insan, bir ülke vatandaşlığından çıkıp, ABD vatandaşlığına girmiş olduğuna göre, ekonomik birikimlerini ne diye vatandaşlığından çıkmış olduğu ülkeye göndersin ki! En kabadayısından, eski ülkesi ile ilgili lobi faaliyetlerinde aktif olabilir, o kadar.

Tüm kalbur üstü iş insanları ABD vatandaşı olup da, ABD’de yerleşip, iş tutarsa, Türkiye’nin konumu nasıl bir veçhe kazanır! Acaba, bugün bu sözü söylemede bir beis görmeyen bir başbakan, o zamanki Türkiye’ye başbakan olmak ister mi! Öyle bir Türkiye’nin o zamanki başbakanı ABD’ye gittiğinde, iş konseyinde başbakanı dinlemeye gelen devşirme ABD vatandaşı Türkler, başbakanın Türkiye’ye yatırım yapma isteğini ne kadar olumlu karşılarlar ki! Doğu kentlerinden İstanbul’a veya diğer batı kentlerine göçen Türkler kendi kentlerine yatırım yapıyorlar mı?

Bir üçüncü, biraz da karikatürize yorum da şu olabilir. ABD vatandaşlığına geçen Türk iş insanları, yeni kimliklerini paravan olarak kullanarak, bir yandan ABD’nin iş dünyasını ele geçiriyor, diğer yandan da İslâm’ı önce ABD’de, ABD dünya imparatorluğuna oynadığına göre, tüm dünyaya yayma işlevi görürler. Bu komedi, bir zamanların Enver Paşası’nın pan Türkizm teorisi ya da Musevilerin inandığı ileri sürülen, Yahudilerin tüm dünyaya hakim olacağı görüşünün kara mizahı gibi geliyor. Belki de, ABD’deki tarikat şefleri, müridlerine verdiği yönlendirici direktiflerle, dünyaya hakim olma hayalleri kurmakta ve memleketlerinden uzakta dayanılmaz hasret duyguları içinde kıvranmaktadır!

İslâm dinini tüm dünyaya yayma düşüncesine dayanan üçüncü yorumu fazla yabana atmamak lâzım. Zira, ancak bu yorumla, Erdoğan seçmen tabanına ABD vatandaşı olma önerisini oy kaybetmeden, hatta belki de kazanarak, anlatabilir.

Yukarıda da belirttiğim gibi, haber garip olduğu için yorumlar da garip. Ancak, ne olursa olsun, bir ülke başbakanının kendi vatandaşlarına başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmesini önermesi ne politik ne de atik görüşle bağdaşır. Umalım ki, bu haberde bir yanlışlık vardır! Yoksa, durum gerçekten vahim demektir; böyle bir durumda belki de son yorum şu olabilir: Siyasal işlev ülkeyi ABD mandası altına sokmak, halkı da yabancılaştırmak! Acaba ABD tüm halkı kendi vatandaşı olarak ister mi, alır mı! Eğer seçimi ABD yapacaksa, durum daha da vahim demektir!

1594220cookie-checkNasıl yorumlamalı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.