Üçüncü Dünya Savaşı başladı (IV)

Rusya ve S. Arabistan’ın Rolü Çerçevesinde Panama Belgeleri

Üçüncü Dünya Savaşı üzerine kaleme aldığım yazı dizisinin dördüncü makalesi, hızla şiddetlenen ve daha geniş bir coğrafyaya yayılan küresel savaşın iki önemli aktörü üzerine olacak. Bu önemli aktörler, Rusya Federasyonu ve Suudi Arabistan’dır. Türkiye üzerine değerlendirmelerim ise makale dizisinin son yazısının konusunu oluşturacak.

Bu makale, Türkiye ve Rusya arasında gerginleşen ilişkileri, Rus uçağının düşürülmesine bağlayan “sığ” yorumlara da yanıt olacaktır. Küresel finans güçleri (CIA ve küresel finans gücünü oluşturan banka ve borsa sermayesi) ile ABD milli güçleriyle ittifak yapan İngiltere, İran ve diğer ülkeleri içine alan kampın arasında gelişmeye ve genişlemeye devam eden Üçüncü Dünya Savaşında yeni iki aktörün hızla savaşın içine sokulduğunu görüyoruz. Bu aktörler, Rusya Federasyonu ile Suudi Arabistan’dır. Türkiye ise iki kamp arasında salınmaya ve kendisine iki kamptan birisinde sağlam bir yer alma çelişkisi içinde yalpalamaya devam ediyor.
Rusya’nın enerji kaynakları ile AB ve özellikle Almanya’yı kontrol ettiği bir süreçte, Katar doğalgazı ile etkisizleştirilme süreci içine girilmesi, Suriye’deki Rus askeri varlığını getirmişti. Rusya, Suriye rejimi üzerindeki etkisi yanında, rejimin muhalifleri olan güçlerle aktif savaş içine girişmekle kalmadı, muhaliflerin destekçisi olan Türkiye ile ilişkilerine de yeniden biçim vermek durumunda kaldı. Bu strateji doğrultusunda hareket eden Rusya, Türkiye ile ilişkilerini yeniden formüle edecek bir bahane arayışına, Rus uçağının düşürülmesi ile kavuşmuş oldu. Bu bahane, Rusya’nın defalarca Türk hava sahasını ihlal etmesi ve Türkmen bölgelerine yoğunlaşan bombardımanı ile Türkiye’yi böylesi bir hareketin içine zorunlu olarak itmiştir Diğer yandan, bu gelişmenin kaçınılmaz olduğu, Rus uçağı düşürülmemiş olsa bile başka bir provokasyon ile Türk-Rus ilişkilerinin gerginleşeceği ise eşyanın doğası kadar kaçınılmazdı.

Rusya’nın ABD milli güçleri ve İngiltere kampına aktif olarak katılımı ile Üçüncü Dünya Savaşı sürecinde bir aşama daha atlanmış oldu. Gerek Gürcistan ve Ukrayna krizi, gerekse de enerji kozunu kullanarak AB’ye egemen olma hedefi ile Rusya, savaşa başından beri taraftı. Ne var ki, silahlı müdahale anlamında bu politika, Suriye’deki iç savaşa aktif katılım ve Türkiye ile gerginleşen ilişkiler biçiminde kendini göstermiştir.

Suudi Arabistan’ın sahneye çıkması ise ABD içindeki kavgayla doğrudan bağlantılıdır. Küresel sermayeye kalbinden verilen mesaj olarak görülmesi gereken 11 Eylül saldırıları, ABD’nin WASP [White (Beyaz) Anglo-Sakson Protestan] kontrolündeyken gerçekleşmişti. Bunun sonucu ise CIA ile FBI/Pentagon savaşının sertleşmesi biçiminde gerçekleşti. Bu savaş, son günlerde yeni bir boyut kazanarak Panama belgeleri ile dünyanın gündemine oturdu. Panama belgeleri, küresel güçlerin karşısındaki ittifakta yer alan milli güçlere yönelik önemli bir operasyon olarak yorumlanabilir. Bu operasyon; İngiltere, Rusya ve Arabistan başta olmak üzere, küresel güçlere karşı olan cephenin bütün unsurlarını hedef almaktadır. İngiltere Başbakanı, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Suudi Arabistan Kraliyet ailesi başta olmak üzere birçok lidere yönelik yolsuzluk suçlamaları, bazı ülkelerde Başbakanları ve hükümet üyeleri ile bürokratları da hedef almıştır. Ne tuhaftır ki, bu belgelerde İsrail devlet adamları ve küresel para baronlarının hiçbirisinin ismi bulunmamaktadır.

Panama belgeleri başta olmak üzere gelişmeleri bir türlü doğru okuyamayan yerli stratejist (!) yorumcularımız, bu savaşın taraflarını ve nedenini bir türlü anlayamadıkları için laf cambazlığı yaparak bulanık suda balık avlamaya devam ediyor. Sonuç ise kısır, anlamsız, tutarsız ve çelişkili iddialar ile gülünç duruma düşmelerine neden olmaktadır.

ABD küresel güçlerinin son hamlesi ise Suudi Arabistan yönetimi ile 11 Eylül saldırıları arasında bir ilişki kurma çabasıdır. Bu çaba, kendi içlerindeki ABD milli güçleri ve WASP blokunu, dolayısıyla İngiltere’yi de hedef almaktadır. Suudi Arabistan’ın bu gelişmeye tepkisi ise ABD’deki 750 milyar dolarlık varlıkları satışa çıkarıp doların tarihi bir darbe alması kozunu ortaya sürmesidir. Savaş o kadar derin ve şiddetli gelişmektedir ki, ABD Başkanı Obama’nın Suudi Arabistan’ı ziyaret edip bir uzlaşma aramak için yollara düşmesine neden olabilecek kadar önemlidir.

İngiltere, İran, Rusya ve Suudi Arabistan’ın ABD içindeki WASP grubu ile işbirliği, Üçüncü Dünya Savaşı’ndaki tarafların netleşmesi açısından analizimizi çok daha berrak hale getirmektedir. Bu süreçte küresel güçler, CIA eliyle Panama belgeleri gibi operasyonlar yapmakla kalmamakta, İsrail ve Almanya’yı da devreye sokarak Orta Doğu’ya yeniden şekil verme çabalarını hızlandırmaktadır. Türkiye ile Katar arasında imzalanan askeri üs anlaşması başta olmak üzere Kürt devleti kartının yeniden masaya yatırılması, bu planların parçaları olarak yorumlanmalıdır.

Küresel savaşta Çin’in hangi tarafta yer alacağı aşağı yukarı kestirilebilmekte ise de halen savaşa etkin bir taraf olarak katılmadığı görülmektedir. Panama belgeleri ile Çin yönetimi üst kadrolarının hedef alınması, Çin’in tarafının netleşmesi açısından bir ipucu olarak görülebilir. Ancak Çin, pragmatist stratejisi nedeniyle şimdilik savaşta etkin bir güç olarak devreye girmemeyi tercih ediyor. Diğer yandan Hindistan’ın bu savaşta nerede yer alacağı da önemlidir. Panama belgelerinin Mayıs ayında yayınlanacak ve daha büyük etki yaratacak devamında, hangi ülkelerin ve liderlerin hedef alınacağı, küresel savaşın taraflarının netleşmesi açısından yeni ipuçları verecektir.

Türkiye’nin bu savaştaki yalpalayan, bir o yana, bir bu yana doğru yaklaşan tutumu konusundaki analizimizi ise sonraki makaleye bırakıyorum.
Bekleyelim ve görelim.

674670cookie-checkÜçüncü Dünya Savaşı başladı (IV)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.