Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?
Refik Durbaş’ın “Çırak Aranıyor” başlıklı şiirinden dostlar… Gezi’de biz öldük, madende de biz…
Soma’da 301 işçinin yaşamını yitirmesinden sonra hükümetin ve yardakçı basının yaklaşımı yürekler acısı. Faciayı, “kader” denilmesi, ölenlerin “Şehit” ilan edilmesi yalnızca bir ortaçağ söylemi. Başbakan’ın 100 yıl önceki İngiltere’sini örnek vererek kazayı işin doğal yapısında görmesi, AA’nın “Flaş… Soma Kömür İşletmeleri, alınan en yüksek ve sürekli denetimde olan tedbirlere rağmen yaşanan kazaya anında müdahale gerçekleştirdi” tweet’i, Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in düşmüş göstericiyi jandarmanın yanında tekmelemesi ya da tomaların Somalılara biber gazı sıkması yasımıza, acımıza, yaramıza tuz ekti… Nefes alamıyorum dostlar…
İlk araştırmalarda Soma’da sansör, gaz maskesi ve yaşam odası ihmalleri ortaya çıktı. Ayrıca AA’nın dediği “yüksek önlemler” işçilere GPS takılmasıve fiber optik kablolarla Somalı işçi henüz tanışmamış. Geçin bunları, madende uyarı ve çağrı sistemi megafon sistemi bile yokmuş… Ya ocağın tavanının metal yerine kolay tutuşabilen tahta malzemenin kullanılmasına ne demeli? Oysa İngiltere’de bir ev kiralayacaksanız , mobilyası yanmaz kumaştan olmak zorunda.
Bu ihmallerden Soma Kömür İşletmelerini çalıştıran Soma Holding sorumlu… Gereken denetimi yapmayan ya da göz yuman Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da sorumlu… CHP soru ve araştırma önergelerini reddeden hükümet topyekün sorumlu. Ve en büyük sorumlu ise Başbakan Tayyip Erdoğan… Neden mi? Çünkü 19 yıldır bekleyen İLO’nun “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi”ni bir türlü imzalanmıyor… Bu sözleşmeyle uluslararası güvenlik standartları madenlerde uygulansaydı 301 işçi yaşıyor olacaktı. Şimdi bu kederin neresi “kader” dostlar?
“Tekmeci” Yusuf Yerkel’e özel bir paragraf açmak istiyorum. Yerkel şunu bilmeli ki bu halk attığı tekmeyi eninde sonunda kendisine iade edecektir. Bu davranışa AKP’nin sahip çıkması ve halen Yerkel’e karşı dava açılmaması da utanç verici. Ayrıca Independent’de Yerkel’in dev fotoğrafıyla haber olması da İngiltere’de milyonlarca sterlin “imaj” harcaması yapan Türkiye ve Türkiye turizmi için gerçek bir darbedir. Nefes alamıyorum dostlar…
Türkiye’de havuz medyası denilen ve hükümet ile çıkar ilişkisindeki medya Soma’da tıpkı AA gibi sınıfta çaktı. Oysa İngiltere medyasının Soma’yı ele alışı hem iyi bir gazetecilik örneği hem de ders verici nitelikteydi…
İşte İngiltere medyasından bir kaç alıntı:
– Economist: Yeraltında ölüm: Soma’daki trajedi siyasette de hissediliyor…
– Independent: Acı içinde bir ülke: Ölü sayısıyla birlikte öfke de artıyor… (Yerkel’in göstericiyi tekmelerkenki fotoğrafını büyükce kullanarak) bir başbakan açısından bir halkla ilişkiler felaketi…
– Patrick Cockburn (Independent): Trajedi Erdoğan’ın otoriter yönetimine yeni bir darbe…
– Guardian: Soma faciası Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olma hevesini kursağında bırakabilir…
– FT: Soma’da bir işçi diyor ki; Ölenlere ‘şehit’ diyerek insanları kandırıyorlar. Bu kaza değil, cinayet, katliam. 2014 yılındayız. Başbakan 1860’lardan örnek veriyor. Neden Almanya, Norveç, Hollanda’da 50 yıldır böyle kazalar olmuyor, ondan da bahsetse ya…
– Times: Soma’da bir işçi diyor ki; Mart ayındaki yerel seçimlerden önce yevmiyemizi ödeyerek bizi Başbakan’ın Manisa’da yaptığı mitinge gitmeye zorladılar. 3 bin madenci, ailelerimizle birlikte mitinge gittik. Gitmesek o günlük ücretimizi keseceklerdi. Seçimlerden sonra da CHP’yi desteklediği ortaya çıkan 50-100 madenci işten kovuldu…
Dostlar bu iktidar elinden gelse kendisinden olmayanı gemiye bindirip denize salacak. Oysa ilk cumhuriyetin kurulduğu, ilk demokrasinin dillendirildiği, ilk kütüphanenin açıldığı bu topraklar böylesi bir kin, öfke, ilkellik, yüzsüzlük, sevgisizlik, pişkinlik, utanmazlık, cahillik ve fanatizmi hak etmiyor doğrusu…
Yazılar birikti. Çalışamıyorum… Düşündükce de nefes alamıyorum dostlar…