Nemrut Kraterini dünyaya tanıtan usta fotoğrafçıdan beton tepkisi

“Bu cennet parçasına bir gün beton dökecekleri aklımızın ucundan bile geçmemişti, yazıklar olsun!”

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Nemrut Kraterini dünyaya tanıtan fotoğrafı çeken usta fotoğrafçı Adem Sönmez, beton yapılaşmayla gündeme gelen doğal mirasın bilinçsizlik yüzünden hoyratça kullanıldığın belirterek, sosyal medya hesabından tepki gösterdi. Konuyla ilgili paylaşımında  “1993’te büyük heyecanla çektiğim ve on binlerce poster, kartpostal olarak dünyaya tanıtılan bu cennet parçasına bir gün beton dökecekleri aklımızın ucundan bile geçmemişti. Yazıklar olsun” ifadelerini kullanan Sönmez, 27 yıl önce çektiği o fotoğrafın öyküsünü anlattı.

Nemrut Kraterine iş makinesi sokularak beton dökülmesinin fazla söze gerek bırakmadan her şeyi anlattığını söyleyen Sönmez, şimdiki durumu görünce üzüldüğünü belirterek “Bu cennet parçasını görmeye gelen insanlarımız maalesef değerini bilmiyorlar, haddinden fazla kirletiyorlar” dedi.

Alanın bilinçli yönetilemediğine ve hak ettiği şekilde korunamadığına da değinen Sönmez, “Son halini hep birlikte gördük. Nasıl hoyratça iş makineleri soktular, beton döktüler. Sanırım tanık olduğumuz bu olay fazla söz söylemeden anlatıyor her şeyi” görüşünü dile getirdi.

Usta fotoğrafçı Adem Sönmez

Muş’ta yaşayan ve Nemrut Krateri başta olmak üzere bölgenin ve Türkiye’nin diğer bölgelerinin doğal mirasını belirli aralıklarla fotoğraflayan usta fotoğrafçı Adem Sönmez, doğal alanlardaki yaşanan değişimin de tanıklarından biri. Sönmez’in 1996 yılında fotoğrafladığı Trabzon’daki Uzungöl, bu olumsuz dönüşümün en çarpıcı örneklerinden biri. Sönmez’in 1993 yılında çektiği Nemrut Krateri fotoğrafı ise adını Sümer Kralı Nemrud’dan alan bu volkanik dağın yeniden fark edilmesini sağladı.

‘NEMRUT’LA İLK DEFA 1983’TE TANIŞTIM’

Bitlis’in Tatvan ilçesinde bulunan Nemrut Krateri’nin Türkiye’ye ve dünyaya tanıtılmasını sağlayan o ünlü fotoğrafın öyküsünü anlatan Sönmez, şunları dile getirdi: “Nemrut’la ilk defa 1983 yılında tanıştım. Dağcılığa merak saldığım o yıllarda, İzmir’den gelen bir grup dağcı ve Muş’ta dağcılık yapan bir kaç arkadaşlarla birlikte, Nemrut’ta bir haftalık kamp kurmuştuk. Daha sonra da sık sık gidip gelmeye başladım. Her gidişimde Nemrut’u biraz daha yakından tanıdım, tanıdıkça dost olduk onunla. Aramızda inanılmaz duygusal bir bağ oluştu zamanla. En tepeden en aşağıya, en aşağıdan en tepeye kadar tüm dağı dolaşıyorum, her gittiğimde. Çoğu zaman da yoldan çıkıyorum, doğrusu adamı yoldan çıkartacak kadar da güzel mi güzeldir Nemrut. Öyle iş olsun diye dolanıp durmuyorum tabi. Ha bire elimdeki makinenin deklanşörüne basıp karelerde dondurmaya çalışıyorum Nemrut’u. Ne var ki çektiğim fotoğraflar beni tatmin etmiyordu. Çektiğim kareleri gördükçe, ‘daha iyisini, en iyisini çekebilirim’ derdim kendi kendime ve hep didinip dururdum.

‘BENDEKİ NEMRUT TUTKUSU GİTTİKÇE BÜYÜDÜ’

Koçerlerin (konar-göçer hayvan yetiştiricileri) hayvanlarını diz boyu otlaklarında yayabilmek için zor bela binek hayvanları veya traktörler yardımıyla gelip konaklandıkları gölün kenarında bulunan yayla yerlerindeki yaşama da katılıyordum. O zamanlara kadar Nemrut Dağı ve krater gölleri pek bilinmezdi, sanki dünya ondan bihaberdi. Dağın eteğindeki köyler yayla olarak ve çevre halkı da kaplıcalarına şifa bulmak için at arabaları veya traktörlerle çıkıyorlardı. Bendeki Nemrut tutkusu bitmedi, aksine gittikçe büyüdü bu tutku. 1991 yılında, benim gibi yoldan çıkmış bir arkadaşla vurduk yüreğimizi Nemrut’un yoluna, bir geceliğine de olsa misafiri olabilmek için. Kamp kurduk, Nemrut’un en sakin, yalnız olduğu o gece. Sabahın erken saatlerinde bir kez daha zirve yapmıştım, her şey muhteşemdi.

‘1993 HAZİRAN’INDA GÜN DOĞMADAN YOLA ÇIKTIK, YOLDA KAR VARDI’

Ertesi yıl dayanamadım, bir kez daha gittim. Yine zirve yaptım, yine en tepeden muhteşem görülen gölleri karelerde dondurdum. Ancak bir türlü tatmin olamıyordum. İstediğim kareler değildi çektiğim en son fotoğraflar. Ama mutlaka çekmeliydim, mutlaka o kareyi bulup yakalamalıydım. Ta ki; 1993 Haziran ayında, Atlas Dergisi’nden beni arayan ekiple sabah, henüz gün doğmadan arazili araçla yola çıktık. Daha yolun yarısını geçmiştik ki ne görelim; üç, dört metrelik henüz erimemiş bir kar kütlesi yolun ortasında duruyor. İki İtalyan turist de motosikletleriyle Nemrut’un ziyaretine gelmiş, ancak yolun kapalı olduğunu görünce, geceyi oracıkta geçirmiş, sesimizi duyunca da uyanıverdiler. Bunun üzerine Tatvan’a dönerek, jandarmaya,  köy tarafını kullanarak Nemrut’a çıkacağız diye. Jandarmanın buna izin vermeye yanaşmaması üzerine sorumluluğumuzu üstlenecek bir tutanak imzalayıp, istediğimiz izni koparmıştık.

‘EN SONUNDA O KAREYİ YAKALADIĞIMI HİSSETTİM’

Önce araçla Nemrut’un kuzey yönünde Ahlat’a bağlı Serinbayır (Suğurt) Köyü’ne gittik, oradan da üç saatlik bir yürüyüşten sonra, gölleri görebilecek tepeye vardık. Atlas’ın ekibi vardıkları ilk tepeden gölleri çekip işlerini bitirerek istirahata geçtiler, ben tek başıma diğer tepelere doğru yürümeye başladım. Vardığım her noktada çekim yapıyordum. Bulduğum her kareyi mutlaka değerlendirmek istiyordum. En sonunda o kareyi yakaladığımı hissettim. Geldiğim noktada ‘Evet, aradığım açı bu olmalı’ dedim. En son çıktığım kocaman kayanın üzerinden dakikalarca yakaladığım olağanüstü manzarayı izlemeye başladım. Peş peşe fotoğraflar çekiyordum. Farklı objektifler, negatif ve Slayt filmler kullandım. Dört kareden oluşan birde panoramik çektim. Yaklaşık iki saat kadar bulunduğum kayanın üzerinden muhteşem manzarayı izlemiş, filmler bitinceye kadar çekmiştim.

‘1998’DE FİLMLERİ TARAYP POSTER OLARAK BASTIRDIM’

Nemrut’tan dönüşümde filmleri yıkattırdım. Birbirini tamamlayan dört parçayı tespit edip birleştirdim. Büyük bir heyecanla, ‘Evet aradığım fotoğraf bu’  dedim. Bu karelerin birleştirilmesi gerekiyordu ama önemli olan aralarındaki izin kalmamasıydı. Yaptığım çalışmayı arşive kaldırdım. 1998 yılında, İstanbul’da bir firmanın geliştirdiği ‘Photoshop’ yöntemi ile filmleri tarayıp birleştirilerek Slayt’a bastı ve Slayt’tan renk ayrımı yaptırarak Panoramik poster ve kartpostal olarak bastırdım. Böylecesi dünyaya yayıldı. Bu kültürel hizmetimden dolayı yöre halkı büyük gölde bulunan bir ada’ya ‘Adem Sönmez’ ismini koyarak beni onura etti.”

NEMRUT KRATERİNDE NE OLMUŞTU

Doğal Sit Alanı ve sulak alan olarak korunan Nemrut Krater Gölü’nde ziyaretçilerin ihtiyacını karşılamak amacıyla tuvalet ve sosyal tesis inşaatına başlanmıştı. Ancak UNESCO’nun Küresel Jeopark Ağına dâhil edilmesi için girişim başlatılan bu önemli doğal mirasa beton yapıların inşa edilmesi tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine Bitlis Valiliği’nden yapılan açıklamada, “Nemrut Krater Gölüne dökülen beton, Doğa Koruma ve Milli Parklar 14. Van Bölge Müdürlüğü tarafından en yakın sürede sökülüp kaldırtılarak, bölge eski doğal haline geri getirilecektir. Konu ile ilgili yürütülecek olan çalışmalar, Bitlis Valiliğimizce yakında takip edilecektir” ifadelerine yer verildi.

 

2443080cookie-checkNemrut Kraterini dünyaya tanıtan usta fotoğrafçıdan beton tepkisi
Önceki haberSalda Gölü kıyısında çukur açmak yasaklandı!
Sonraki haberPfizer: Aşımız ekimde düzenleyici incelemeye girecek
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.