Nereye koşuyoruz

Bir an durup düşüneyim, ne oluyor diyorsunuz, ancak adeta kolunuzdan tutup çekiştiriyorlar. Peki, Nereye Koşuyoruz?

Yarın 23 Nisan, Bayram. Egemenlik ve Çocuk. Bir bayram için, çocuklar ve egemenlik bir araya getirilmiş. Neyi nasıl kutlayacağız peki.

Dünkü, Cumhuriyet Gazetesi’nin manşeti. “Utanç rakamı:633.” Başlığın üstündeki açıklama ise, “Türkiye’de geçen yıl yaşam hakkı elinden alınan çocuk sayısı ürkütücü boyuta ulaştı”

633 çocuk ölümü

Gazetelerin birinci sayfasına giremese de, bazen iç sayfalarda bir kaç sütun ile verilen haberler arasında, işyerinde çalışırken iş kazası sonrası ölen çocuk haberleri, günümüzde yer alabliyor. Bu habere yansıyan kısmı, ya haberi yansımayan, işyerinde ki iş kazası sonrası çocuk ölümleri.

Yanlış bir kavram. “Çocuk gelinler”. Oyuncak bebek mi bunlar. İnsan, yaşları küçük ve çocuk. Evlendiriliyor. Yasalarımıza göre değil tabi. Yasalar şimdilik buna izin vermiyor. Dini nikah ya da nikahsız, herkesin gözü önünde düğün dernek bile yapılıyor. Çocukluğunu bile yaşamadan çocuk sahibi olma. Bir anne baba, bu gelişime nasıl rıza gösterebiliyor. Kültür mü, din mi, bunun meşruluğunu nerede arayacağız. Cinayet değil, ama tecavüz sınırları ile açıklamak yanlışmı olur.

İsteği dışında, kaçırılan ya da saklı olarak gerçekleşen, çocuk yaştaki kızlara tecavüz sonrası, nasıl oluyorsa namus temizleme cinayetine dönüşebiliyor. Tecavüzcüyü arayıp sorma bir yana, suçlu tecavüze uğrayan çocuk yaştaki genç kız. Ne olduğunu söyleyemiyor bile.

Bunlar azalmağa doğru giderken artmağa başladı. Ve yarın 23 Nisan. Bir bayram kutlayacağız. Çocuklarla egemenliği.

Bir hafta sonra bir bayram daha gelecek. Bahar bayramı dedik. Sonra işçi bayramı olarak gerçeğine döndük. Yasa ile de bunu bayram günü kabul ettik, tatil olarak da yasa çıkarttık. Ama bayramı, nasıl ve nerede kutlayacağız. Yıllardır bitmeyen tartışma. Daha günü gelmeden sorun haline getirilen bir yönetim anlayışı.

Yasalar belirlemiş, kimin ne zaman karar vereceğini, ama onlar karar vermiyor, veremiyor ya da bekletiyor. Ülkenin en yetkilisi karar veriyor buna da. Her şeyi o biliyor. En yetkili o. Onun dışında düşünen, aykırı karar veren, hemen öteki, ya da suçlu, ya da dönemsel olarak başka adlarla damgalanıyor hemen.

Şurada yapamazsın, peki biz burada yapacağız. Hayır şimdi orada da yapamazsın. Yapmak istersen, ya şuraya ya da oraya gideceksin. Başkasına izin vermiyorum. Yasa da bu tür bir kısıtlama ya da sınırlama yok. Yasayı çıkaranlar ve uygulayanlar aynı yönetim döneminde oluyor artık. O zaman yasa niye çıkarılıyor. Ya da yasayı çıkartıyorsunuz, neden uygulama olanağına, engelleme girişimleri sürüyor.

Masal mi, gerçek mi. Neler oluyor. Parklara yasaklar, meydanlara yasaklar. Ya da meydan bırakmamak kentlerde. İnşaatlar, rantlar. Yıkma, geçmişi silme ve de alış veriş. Üretmeden, kazanmadan, artı değeri oluşturmadan, yaratılan değeri bölüşmeden, neyin alış verişi. Kartlar var ya diyeceksiniz.

Asgari ücret, bir simit parası artsın mı, artmasın mı tartışması. Sonra birde bakıyorsunuz, paralar demetlerle, balyalarla, yığınlarla ya da komik bir şekilde istiflenmiş, saklanmış. Nasıl bir yerlerde bunlar, alışılmışın ötesinde soruların yanıtlarını bulmak araştırmak bir yana, hemen bir itham.

Sokak da gece yarılarında dahi, sadece bir kaç büyük kentte değil, neredeyse yayılma halinde bir çok yerde, dilenen kadınlar ve çocuklar. Bu çocuklar Türkiye’de doğdular. Bir milyonu aşan Suriyeli ülkemizde. Mülteci, sığınmacı ya da misafir diyoruz. Ama yaşama şekli ve yaşam süreçlerine, geleceğine bakıyoruz, ne olacağı belirsiz. Ve bir kaç Türkçe kelime ile gece yarılarında bile, sokak da dilenen küçük çocuklar.

Sendikalar, sendikacılar. 1 Mayıs kutlaması, bir ölçüde ses duyurma için fırsat gibi hareket ediliyor. Sendikal haklar, çalışma yaşamında düzenlemelerde geriye gidiş, parlatılan sosyal güvenlik düzenlemeleri sonrasın da, artan faturalar ve sıkıntılar. Seyirci ya da sessiz kalmakla çözülmüyor bu sorunlar.

1 Mayıs da neler yaşıyacağız bakalım. Daha gelmeden tomalar, emniyet güçleri meydanları kapatma konusunda hazırlıklarını sürdürüyorlar. Peki 1 Mayıs sonrası ne olacak. Sorunları çözme konusunda, farkındalık, duyarlılık ve de çözüm politikaları üretme nasıl olacak.

İktidar partisi iki ilde Belediye Başkanlığı seçimini kaybetmiş, şimdi yenilenecek o iller de seçimler. Muhalefet partilerinin yaptığı itirazlar ise reddedildi. Üç-dört ay sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi. Kimin olacağına, önce bir kaç kişi karar verecek, sonra da biz sandığa gideceğiz.

Yarın, 23 Nisan. Çocuklar bayram yapabilecekler mi.
Bir hafta sonra da, 1 Mayıs. İşçiler bayram yapabilecekler mi.

Seçimler, sonuçlar, ne yapıyoruz, tartışmalar.

Peki biz nereye koşuyoruz böyle..

___________________

Ankara. 22 Nisan 2014. Salı [email protected]

1562360cookie-checkNereye koşuyoruz

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.