İngilistan çayırları

Bu enayilikler bu dinazorun talebelik zamanından beri vardı, mesela, Tesco’nun kasiyeri Essex girls, kırmızı erikle domatesi ayırdedemezlerdi… Musluklarının altına el sokulamazdı, sıcak suyla soğuk suyu tek muslukta karıştırmayı akıl edemezler, lavobaya karışık su doldurup el yıkarlardı.
Zaten at gözlüklü olan Britler, sosyoekonomik basınçtan ötürü eblehlik dozajını iyice arttırdılar gari. Bu konuda ikinci bir hiciv kitabı yazabilirim. Adını da ” Brit’ine bandım ” koyardım herhalde…
Çökerken can havliyle müritlerine saldıran bir kemirgenin sıradışı çırpınışlarını ve saadet zinciri gibi çalışan bir sistemin, mutsuz versiyonunun kaçınılmaz halkası haline getirilmekte olan Türkiye’nin başına kısa zaman sonra gelecekleri şimdiden görmek isterseniz, İngiltere’yi izleyin yeter… ama içerden… Öyle uzaktan anlayamazsınız… Ya da, bu yazımı okumaya devam edin.
İngilizler tarihleri boyunca hazır yeme odaklı olarak, elalemin malında mülkünde gözü olmuş genetik kodlara sahiptirler tartışmasız. Paralarının her bitişinde, Dünya ile satranç oynar gibi taşları yerinden oynatmışlardır büyük biraderleriyle birlikte. Şimdi ise işi yüzsüzlüğe vurdular iyice. Krizle başetme sistemleri bile kendi içinde kriz üretebiliyor…
Mesela 20 yıldır asla doğalgaz bağlanmamış, doğalgaz sayacı bile olmayan bir dükkana, “tahmini bedel “ üzerinden doğalgaz faturası gelmesi ile hayli kafa bulurdu eminim Aziz Nesin.
Londra’da evi olan bir yabancıya, evini hiç kiraya vermediği halde, hatta senede topu topu 3-5 gece kaldığı halde, hem council tax kılıflı kelle vergisi, hem de muhtemel ve tahmini kira bedeli üzerinden gelir vergisi tahakkuk ettirilmesi… ve vergi zarfı postayla gönderilip de, muhatabı, haliyle o adreste olmadığı için eline geçmediğinden, borca faiz işletme yanısıra, bir de okkalı ceza kesilmesinin normal addedilmesi, bilmem başka bir ileri ülkede olur mu?
İtiraz etmeye kalksan, yetkili hatta ilgili bir merciye asla ulaşamaman ise cabası. Çöken hegemonyanın acısının artık sokağa dökülmesi ve sineğin kanadından medet umulması değil de, nedir bu? Sömürüyü maskelemek ve etki/tepkisiz kılmak için, her telefona makinelerin cevap vermesi ise savunma kalkanı… Mekanik cevaplar kısaca şöyle betimlenebilir. İtiraz etmek için 9’a basın, dııııt, şimdi de, 9’a bastığınızı teyid etmek için 1’e basın, dııııt, 9 ile 1’e aynı anda basmadığınız için lütfen daha sonra yeniden arayın…biiiip…
Dükkanının kepengi bozulduğu için dükkanına giremeyen dükkancıya, nöbetçi kepenkçiyi binbir güçlükle bulup çağırdığında, “dükkana girilebilecek bir arka kapı var mı?” diye sorulması nasıl cevaplandırılabilir?
Turkcell’e bile sütten çıkmış ak kaşık ayarı verebilecek İngiliz cep telefonu operatörü Vodafone’un ülkesinde, özel tuzak tariflerle, cepten ödemeniz gereken meblağların 2 -3 misline çıkartılma yöntemlerinin, müdanaasız ve akıl almaz tekniklerini görüp de, önce ucundan azıcık, sonra diplemesine köklemeleri karşısında, “ yaşasın Türkiye ve Türkiye’nin devrimci telefon operatörleri “ diye slogan atardı vallahi Aziz Nesin…
Mesela, British Gas’ın elektirik faturalarını tahsil etmesi çelişkisi bir yana, türeme fırsatçı ufak tefek hain şirketlerin, her boşluğa dalıp 10 dakikada bir arayarak, tehdit derecesinde pazarlama yapmalarını duysa küçük dilini yutardı mutlaka üstad. Bu şirketlerin hangi casus teşkilatıyla yeni abone adayından haberdar edildikleri muammasını ise asla çözemezdi.
Ama en çok, British Telecom’u telefon ile aradığında, dünyaca ünlü bu büyük iletişim şirketinin iletişimsizliği karşısında delirir ve 1 saat kadar hatta bekletildikten sonra karşınıza muhtemelen çıkacak olan Hintli veya İskoç müşteri temsilcisinin o muazzam anlaşılmaz İngilizcesi karşısında, kafadan kafatasçı olurdu alimallah…
1 saat çalışıp yarım saat kahve molası veren, sonra da ekonomik olarak neden battığını sorgulayan, müzmin anlamda Dünya’dan alacaklı, Dünya’nın eski hakimi bu köhne kronik zihniyetin, hala genetik güdüyle, güneş batmamışcasına burnu kalkık dolaşması karşısında Aziz Nesin üstad güler miydi, ağlar mıydı bilemem ama, tek kelime ingilizce bilmeyen eski doğu Avrupa bloku göçmenlerinin, ucuza malolsun diye, hizmet sektöründe nasıl köleleştirildiklerine ve o iletişimsiz halleriyle kamuda veya özel sektörde çalışırken, muhataplarına nasıl kafayı sıyırttıklarına hayret eder, Türkiye’nin laz ahalisini mumla arardı üstad…
Yerleşik yabancıları, hatta turistleri sistematik şekilde, kelimenin tam anlamıyla, devlet eliyle istismar eden ve asla hata yapma şansı bırakmayan ve giderek ülkemizde de yerleşmeye başlayan bu gıcık sistemin detaylarını afişe etsem, sistem utanırdı vallahi…
Yabancı talebelerle, İngiliz talebelerin arasına kalın şekilde çekilen pozitif ayrımcılık ise başlıbaşına bir yazı konusu…
Bu arada bazı insanca sistemlerini de tenzih ve takdir etmek gerektiğinin hakkını da yemeyelim. Olumlu tarafları da ayrı bir yazı konusu… ama olumlu kalmaları bile ekonomiye bağlı… Tanrı Kraliçe’yi korusun

761800cookie-checkİngilistan çayırları

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.