İngilizler semahta soluklarını tuttu…

Televizyonda ‘Eurovision Şarkı Yarışması’nın naklen yayınıyla aynı saatlerde olmasına rağmen, ‘South Bank’ kültür komleksindeki en büyük salonda yapılan dinleti hemen hemen doluydu. Genellikle Türkiye ile ilgili müzik etkinliklerinde alışılan simaların yerine çoğunluğunu İngiliz ve çeşitli kültürlerden gelen, Londranın mozayiğine uyan bir kitle tarafından izlenen etkinlik oldukça ilgi gördü.

Gecenin ilk bölümünde, Mevlana Celaleddin Rumi’nin lirikleri ve Sufi müziğinin ritmi ağır ağır dinleyicileri Londra’dan alıp götürürken, beyaz lekelere dönüşen semazenlerin devinimleri, geriye saran film şeritleri gibi eski anıları  gözler önüne getirdi.

İkinci bölümde daha yoğun bir trans hali vardı semazenlerde. Sanki onlar da Londra’da olduklarını unutmuşlardı artık. Mevlevi inanışın ’herkesi davet etmesi’ belkide bu müziğin gücünden geliyor. Eğer öyleyse, bu güç tüm yoğunluğuyla sarmıştı izleyicileri.

Sufi müziğinde, her şeyi yaratan ulu bir varlığa inanış önkoşulmaz. ‘Ruh’a dokunmasıyla alır götürür insanı. ‘Dokunuş’dur istenen. O noktadan sonra ‘ruh’u nasıl açıklayacağı kişinin kendi yorumuna bağlıdır. Önemli de değildir onun tanımı. Önemli olan, o müziğin herkesi aynı anda sarması, farklılıkları ortadan kaldırmasıdır.

Sufi müziği, inanışın sanatsal bir yorumu diye açıklanabilirse, sanatın, insanın bir yaratısı olduğu da hatırlanmalıdır. Bu bağlamda, bu çağrı, insanın kendine olan inancının teyit edilmesi, yüceleştirilmesidir. Semada ulaşılan vecd hali, dünyadan bir kaçış, ya da bilinci yitirmek  değil, herşeyi yaratan usun dünyaya indirilmesidir. Onun dünyaya hakim olmasını istemektir. Girilen vecd halinde yükselen özün, ritüelin sonunda dünyevi işlevine geri dönmek üzere hazırlanmasıdır.

Çağdaş bilim, insan varlığının en temel özelliğinin sürekli bir devir daim içinde olduğunu teyit etmektedir. Dünyadaki tüm varlıklar bu ortak özelliği taşımaktadır.  Atomların yapısını oluşturan Elektron, proton ve  netronlar dan, Dünya ve Güneşin hareketlerine kadar, içinde bulunduğumuz evrende her şey sürekli olarak dönmektedir. 

Ancak bu devir, doğal bir süreçtir yani insana dışsal bir olgudur. Sema, doğanın bu dönüşümüne, insanın bilinciyle katılımıdır. Sema ritüeli bu açıdan, insanın akıl ve sevgi yoluyla “mükemmele” doğru yaptığı mistik bir yolculuğu temsil eder.

Bu, insanın kendi özünü terkederek, gerçek ve doğruya yaklaştığı tinsel yolculuktan, dünyadaki canlıları ayırt etmeyen, insanlar arasında ırk, sınıf ve milliyet ayrımı gözetmeyen olgun bir varlık olarak geri dönmesidir.

‘Royal Festival Hall’da, semanın sonunda, neylerin, udun, kemençenin yavaş yavaş susması,  insan sesinin salonu doldurması dinleyicilere yolculuğun sonunu haber verdi. Dönen beyazlar siyahların altında kaybolurken, dışarda Thames’in her gece olduğu gibi yükselen suyunun verdiği serinliğe karıştık hepimiz, geldiğimiz yerlere dönmek üzere.

1106780cookie-checkİngilizler semahta soluklarını tuttu…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.