Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı Nasyonalsosyalist Yeraltı (NSU) terör hücresinin davası Münih’te başladı. Dünyayı tehdit eden Hitler Almanyası’na özlem duyan faşistler göçmenlere açıkca saldırmaya cüret ediyorlar… İlk duruşmanın 17 Nisan’da yapılması öngörülüyordu. Ancak mahkemenin ilk basın akreditasyon uygulamasında Türk medyasının bulunmamasından dolayı Anayasa Mahkemesi yabancı gazetecilere en az üç yer ayrılması gerektiği kararını verdi. “Irkçılık davasının görüleceği mahkemeyi yalnızca Alman medyasının izlemesi nasıl bir anlayış?” diye sorabilirsiniz haliyle…
Irkçılığın en kötüsü ise en sinsi olanı… Gizli kapaklı yapılanı…
İngiltere ırkın üstünlüğü söylemiyle tutunan bir diktatörlük dönemi yaşamadı. Ulusal marşlarında “Tanrım Kraliçemizi koru… Ona zafer yolunu aç… Mutlu ve galip saltanatı sonsuza dek sürsün…” gibi metafizik bir yakarış olsa da, ırk üstünlüğü kutsanmaz… İngiltere’de “açık ırkçılık” belki Almanya gibi değil ama “sinsisi Almanya’dan katmerli” denilebilir… Üstelik ince İngliliz politikasıyla birleşince gerisini siz düşünün…
***
Geçen hafta Stephen Lawrence adlı bir siyah gencin 20 yıl önce Londra’da ırkçı bir saldırıda öldürülmesinin 20’nci yılıydı… Bu yılan hikayesine dönen davanın zanlıları yıllar sonra mahkum edilebildi…
Olayın yıldönümü nedeniyle ulusal basın ülkedeki ırkçılık tartışmalarına geniş yer ayırdı.
Independent’ta Yasmin Alibhai-Brown imzasıyla yayımlanan yazıda, olayın üzerinden 20 yılı geçmesinin ardından İngiltere’de ırkçılık hakkında konuşmanın hala bir tabu olduğu belirtiliyor.
Yazar, geçen yıl İngiltere’de yapılan bir kamuoyu yoklamasında her üç İngiliz’den birinin ırkçı olduğunu kabul ettiğini, bunların önemli bölümünün 55 yaş üstü İngilizler’den oluştuğunu ama gençlerin sayısının da az olmadığına dikkat çekiyor. Yazar ayrıca, geçen yıl İngiltere’deki okullarda ırkçılıkla ilgili 87 bin 915 olay meydana geldiğini de hatırlatıyor.
Bu rakamlar son derece ürkütücü…
Öte yandan Guardian, G2 ekinde kapağına taşıdığı dosyada İngiltere’deki siyah toplumun önde gelen isimlerine 20 yıl sonra ülkedeki ırkçılığın durumuna dair ne düşündüklerini sordu.
Gazeteye görüş bildirenlerden siyahi milletvekili Diane Abbott, ırkçılığın ve göçmen karşıtı duyguların yeniden yükselişte olduğunu iddia ediyor.
Milletvekilinin görüşlerini yabana atmamak gerekir. Siyahilerin şikayetlerini merkezi yönetime taşıyan bir kaç isimden birisi sayılıyor…
Ünlü Müzisyen Keke Okereke de gazeteye “Toplum olarak 20 yılın ardından daha az ırkçı olduğumuzu düşünmüyorum” yorumunu yaptı.
Londra’da yaşayan bizim toplum üyelerine sorsak mutlaka bir ırkçılık hikayesi anlatır. Kendimden örnek vereyim ne zaman telefonla bir araştırma yapsam aksanlı İngilizcem ya da adımın yabancı olması işlerimin savsaklanması için gizli gerekce olduğunu düşünüyorum. Hele trafikte genel kontrol için bile olsa polis durdurmuşsa ceza yazmak için kılı kırk yardığını söyleyebilirim…
***
Bu ırkçılığı kendi ırkını asil sanan salaklar mı yapıyor yalnızca? Ne yazık ki Turancılığı savunan Kürtlere, İngiltere’den yabancılar defolsun diyen Türklere tanık oldu şu genç ömrüm…
Garip ama gerçek… Britanya Milliyetçi Partisi’nden (British National Party – BNP) eski belediye meclis üyesi yarı Türk Lawrence Rüstem (39) ile 7 yıl önce yaptığım bir söyleşi de “50 yıl içinde İngiliz ırkı azalacak, göçmenlere dönmeleri için 150 bin Sterlin verirdim” demişti…
Rüstem ile yaptığım söyleşi şöyle bitmiş:
“Takımlardan Liverpool’u tuttuğunu belirten Rüstem, ‘Bir Türk kızıyla evlenir misiniz’ sorusunu da politik kariyerinde psikolojik olarak bazı zorluklar çıkarabileceğini belirtiyor. Rüstem göçmenlerin çocukları için korkulu rüyası olsa da bir aile dramının sonucu. Genç adamın çağdışı bir partinin militanı olmasının günahını omuzlarında taşıması gereken aslında İngiltere’deki Türkçe konuşan toplum…”