İngiltere’de tek kişilik Türkiye lobisi

Osman Streater’i Namık Kemal soyundan gelen anne ve İngiliz babasının 1963’te Londra’ya taşınırken Ankara’yı anımsattığı için Finchley’de Primrose Hill’de satın aldıkları dairede ziyaret ettik. Osman Streater ve eşi Kabby ile bizi kapıda Türkçe “Hoşgeldin” diyerek karşıladı.


Hani “kutu içi gibi” denilen türden olan, yüksek tavanlı çatı katın parka uzanan balkonunda limonlu çaylarımızı yudumluyoruz… Primrose Hill Parkı’nın alabildiğine yeşil panoraması hâlâ Ankara’nın parklarını anımsatıyor…


Londra bu, havası belli olmaz, gülümserken surat asar… Rüzgar çıkınca salona geçiyoruz… Salonda serili Osmanlı kilimleri, duvarda Abidin Dino, Turgut Zaim ve Hasan Kaptan resimleri ve raflarda kafa kafaya vermiş İngilizce ve Türkçe kitaplar dikkat çekiyor…


Osman Streater, duvardaki siyah çiniyle yapılmış padişah figürünü “Cem Sultan” diye tanıştırıyor. Abidin Dino’nun Londra’ya yolu düştüğünde annesi Nermin Hanım’ı da ziyaret etmiş. Osman Streater da o günlerde kitaplarda yoğunlaştığı Cem Sultan’ı ballandıra ballandıra Abidin Dino’ya anlatmış. Dino boş durur mu? Yanında taşıdığı kağıt ve kaleme sarılmış ve ve Cem Sultan’ın duvardaki pala bıyıklı cansız hayali ortaya çıkmış…


Osman Streater ile çalışma odasına geçiyoruz. Antika masadaki bilgisayar, hiç de uyumu bozmuyor. Duvardaki raflarda yanyana dizili eski kitaplara yaslanmış siyah beyaz fotoğraflardaki Osmanlı sadrazamları, ulemaları, genç cumhuriyetçilere gözüm takılıyor… Streater bizi o cansız hayallerle tanıştırırken çoğunun akrabası olduğunu anlıyorum. Sonra onun “mişli geçmiş zamanı” kullanmadığı sevimli Türkçesi’yle sohbeti koyulaştırıyoruz…


TÜRKİYE GÜNDEMİNİ TAKİP EDİYOR


Osman Streater, büyük büyük dedesi Namık Kemal’i ve sonrasındaki 5 kuşağın anılarını saklayan bu evde yaşamaktan mutlu olduğunu söylüyor. Namık Kemal’in 1860’ların sonunda Londra’da yaşadığı evin İngiliz geleneklerindeki “mavi plaka” ile onurlandırılması için Kamu Mirası Kurumu’na başvurmuş…


“Türkiye gündemini izleyebiliyor musunuz?” diye soruyorum, “Tabii” diyor “Eskiden zordu ama şimdi internetten bütün gazeteleri tarıyorum…” diye ekliyor.


Türkiye’nin AB’ye eninde sonunda tam üye olacağından şüphesi yok, bu süreçte İngilizler’in Türkiye’ye yönelik politikalarının Alman ve Fransızlar’ınkinden daha dürüst olduğuna inanıyor. “Hani” diyor, “Türkiye’nin de Avrupa’ya karşı açık bir politika izlemesi ve kendisini zorda bırakacak sözler vermemesi gerekiyor…”


Türkiye’nin dış dünyaya kendisini aktarması, önyargıları kırması için gösterdiği çabaları da çok yetersiz gören Streater, İngiltere’deki Türkiye kulisindeki boşluğu doldurmak için üslendiği misyondan da son derece memnun olduğunu sözlerine ekliyor…


TEK KİŞİLİK DEV LOBİ


Streater, Türkiye’den çok uzaklarda bu koskoca Britanya adasında yaşasa da kuşaktan kuşağa anlatılan anıları, aile yadigarı antikaları, albümlerdeki sararmış siyah beyaz aile fotoğrafları Jön Türkleri’nden günümüze yakın tarihimizin tanığı…


Streater, İngiliz aydınlarının da üyesi olduğu Savile Club’ta uzun yıllar yöneticilik ve başkanlık yaptığını söylüyor. “Tek kişilik dev lobi” çalışmalarına da Club’taki aydın dostlarının Türkiye’ye yönelik önyargılarını yıkmakla başlamış. Sonra çıtayı yükseltmiş ve milletvekilleri ve gazetelere mektuplar göndermeye kadar işi büyütmüş…


İngiltere’nin ciddi ulusal basınında 50’ye yakın yayınlanmış mektubunu eşi Kabby’nin arşivlediğini belirten Streater, son olarak The Financial Times’a gönderdiği mektupta Napolyon’dan alıntı yaptığı “Asla bir Türkü kılıcını çekecek noktaya değin kızdırmayın” sözünün de oldukca dikkat çektiğini söylüyor…


ATEİST BİR ANNE…


Streater’e, (Namık Kemal’in torunu Muvaffak’ın kızı) annesi Nermin Hanım’ı anlatmasını istiyorum. Nermin Hanım’ın son anına kadar bu evde yaşadığını belirterek, “Bu evde hatıralarını yazmaya çalıştı. Enver Paşa’yı çok severdi. Onu anlatan bir kitap yazıyordu. Ne yazık ki yarım kaldı…” diyor.


Nermin Hanım’ın İngiliz geleneklerini, yaşlıları huzurevine gönderme dışında beğendiğini söylüyor… Streater, verdiği söz üzerine annesinin son anına kadar bu evde bakıldığını da sözlerine ekliyor…


Ataist olan Nermin Hanım 1994’de 84 yaşında yaşamı yitirdiğinde vasiyeti üzerine dini törensiz olarak cenazesi yakılır. Külleri de İstanbul’da Feriköy’deki İngiliz mezarlığında yatan eşinin yanınına gömülür.


Streater, aile albümünden seçip getirdiği siyah beyaz güzel bir kadın fotoğrafını “Bu da benim anneannem Rum güzeli Katherina” diye gösteriyor… Katharina torunu Osman’a “Hep Türk olarak yaşadım. Rum geleneklerine uygun gömülmek istiyorum” deyince 1987’de gözlerini kapattığında vasiyeti gibi Şişli Rum Ortadox Mezarlığı’na gömülmüş… 


Çok kültürlü bir aileden geldiği için İngilizce ve Türkçe’nin yanısıra Rusca ve Almanca’yı da iyi konuşan Streater, “Çocukken evin içinde Türkçe, Rumca ve İngilizce’yi aynı anda konuşurduk. Anneannemle konuşurken Rumca, babaannemle konuşurken İngilizce’yi tercih ederdim…” diyor.


TÜRKİYE’Yİ SEVİYOR…


Streater, ile konuşacak o kadar çok konu var ki… Bir gün, bir ay yetmez… “Görüştüğünüz Türk arkadaşınız var mı?” diye soruyorum. “Eskiden vardı ama çoğu ya Türkiye’ye döndü ya da rahmetli oldu” diyor. Türkiye’yi her yıl ziyaret ediyormuş. Türkiye’ye gittiğinde teyzesini ve kuzenlerini görüyor, hep birlikte Rum anneannenin mezarıra çiçek götürüyorlarmış.


Sohbetimizin sonunda ailesindeki aydın geleneğini sürdüren Osman Streater ile bundan sonra sık görüşmeye karar veriyoruz. Londra’da da olsak bir Türk kahvesinde Türk kahvesi içerken tavla oynamak hiç de zor değil… Üstelik büyük büyük dedesi Namık Kemal’in döneminde olduğu gibi memleketin yeni politik çözümlere de ihtiyacı var… Üstüne üslük büyük dedesi Namık Kemal gibi Londra’yı sürgün yeri bellemiş bir kaç dostumuz da katılır “N’olcam bu memleketin hali” sohbetimize… Kimbilir…


***


NAMIK KEMAL’E UZAYAN SOY AĞACI


Osman Streater’e göre; büyük büyük dedesi Namık Kemal’in, hükümete karşı sözünü esirgemediği için inişli çıkışlı bir hayatı olur. Bazen mapustur bazen de aynı şehrin mutasarrufudur… Bazen de Paris’te, Londra’da sürgün bir Osmanlı aydınıdır… Namık Kemal mapusanelerinde yattığı Rodos’ta Mutasarruf iken hükümet kendisini gözetlemek için Menemenlizade Rıfat Bey’i görevlendirir. Genç Rıfat, kalbini Namık Kemal’in kızı Feride’ye kaptırır. Ünlü şair de izin verince gençler evlenir ve Muvaffak ve Numan adlı iki oğlu dünyaya gelir.


Muvaffak’ın da Nermin ve Suzan (İstanbul’da yaşıyor 94 yaşında) adlı iki kızı olur. Türkiye’den ABD’ye burslu giden ilk Türk kadınları arasında olan Nermin de İstanbul’da yaşayan İngiliz göçmen aileden Jasper ile evlenir ve 1942’de Osman doğar.


Nermin 1931’de Nazım Hikmet ile tanışır. Büyük şairin şiirlerini ilk kez İngilizce’ye çevirerek mapusane duvarlarını delen şiirlerin Türkiye sınırlarını aşmasına da katkıda bulunur. Nermin, Oktay Rifat ve Melih Cevdet gibi ünlü edebiyatçılarla arkadaşlık eder.


Osman’ın baba tarafındaki soyağacı da ilginçtir. Baba tarafından ataları 1864’de İngiltere’den Türkiye ve Avustralya’ya taşınır… İngiliz aile Türkiye’de İngiliz şirketlerinin temsilciliğini yapar. 1912’de Osman’ın babası Jasper İstanbul’da doğar. 1940 yılında baba vatani görevi için İngiliz Hava Kuvvetleri’ne yazılır ve Avrupa’dan Kuzey Afrika’ya savaşlara katılır. İstanbul’da tanıştığı Nermin ile evlenir ve çiftlar İstanbul’da yaşam kurarlar. Aile’nin 1963’de işleri kötüye gidince aile Londra’ya taşınır.


Osman Oxford’da tarih okur ve üniversiteyi bitirdiğinde de bir baba dostunun yanında reklam ve halkla ilişkiler işine girer… Şimdi ilkokul öğretmenliği yapan Kabby ile evlenir ve 1975’de kızları Olivia doğar. Babası Jasper 1977’de çok sevdiği İstanbul’da tatildeyken yaşamını yitirir ve Feriköy’deki İngiliz mezarlığında gömülür.



 

794540cookie-checkİngiltere’de tek kişilik Türkiye lobisi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.