İNGİLTERE'DEN… İngiltere’de yeni dönem

Çalışma ve Emeklilik Bakanı James Purnell oturduğu deri koltuğunda arkasına yaslanıp, "yardımlara bağlı yaşam artık bir seçenek olmayacak" dediğinde İngiltere’de refahın ve sosyal gelişmişliğin ifadesi olarak kullanılan ‘welfare state’ yani sosyal devlet anlayışında son günlerin yaşandığının mesajını veriyordu. Avrupa’da Almanya ile başlayan, Fransa, İsveç, Danimarka ve diğerleriyle devam eden ‘sosyal hak’ların budanması sürecine dünyanın en güçlü ekonomileri arasında gösterilen İngiltere’de katılıyordu. Aynı bakanının 21 Temmuz günkü Guardian gazetesindeki köşe yazısının başlığının “İşçi Partisi’nden başka kimse yoksullara yardım edemez” olması oldukça ironik gelmişti bana. Bakanın “200 bin yoksul çocuğu kurtarma reçetesi” ise daha ironikti. Çocukları yoksulluk batağında kurtarmanın çözümü; yalnız yaşayan ve çocukları yüzünden çalışamayan anneleri  zorla işe göndermek.

Bakan James Purnell, ‘sosyal devlet anlayışında radikal değişiklikler’ olarak tanımladığı değişiklikleri şöyle sıralıyordu: “Uzun süre işsiz kalan ve devletten yardım (benefit) alanlara, Amerika’da da bir süredir uygulanan kamusal alanda çalışma cezası verilecek…” Bunun anlamı insanların ucuz iş gücü olarak sokakları süpürmesi, kamuya ait binaların temizliğini yapması, boyaması, badana yapması…

“Hedef bunu bir yaşam tarzı getiren insanları ortadan kaldırmak. Hasta olanları sağlıklarına kavuşturarak, yeniden çalışır hale getirmekten.”
 “…2013 yılında çalışamayan hastaların, sakatların, yalnız yaşayan küçük çocuklu kadınların veya erkeklerin, iş  bulamayan işsizlerin yardımı tamamen kesilecek. Sonra bunlar hepsi yeni başvurular yapacak ve bu başvurular titizlikle incelendikten sonra, “sahtekarlık” yapanlar ortaya çıkarılacak…”
“…Her ne şekilde olursa olsun, 4 haftadan fazla işsiz kalanlar zorunlu olarak toplum görevi yapmaya gönderilecek ve bu şekilde maddi yardım alacak. Ancak bu uzun sürmeyecek belli bir süreden sonra iş bulmazsa bu yardım da kesilecek…”   Uyuşturucu bağımlılarına gelince. Bunlara da zorunlu tedavi şartı getirilecek. Tedaviyi reddeden uyuşturucu bağımlılarının yardımları da hemen kesilecek. Bakan James Purnell yeni planı açıklarken, yeni sistemin işsizleri her gün imzaya zorlayacağına da değiniyor, "bir kişi imza atmaya (sign on) başladığı anda refah sistemi de anında kesilebilecek…" 
Hükümet bu uygulamayla işsizlik oranını en kısa sürede yüzde 80 düşürmeyi, yoksulluk sınırı altında yaşayan çocukların varlığına 2020 yılına kadar son vermeyi ve 2025 yılında ise özürlü insanların eşitliğini sağlamayı hedefliyor. Söz konusu değişiklik İngiltere’de özürlü ya da hasta olmalarından dolayı çalışamayan veya iş bulamadıkları için işsizlik yardımı alan 4.5 milyon kişiyi ilgilendiriyor…

Aslında 1980’lerde yükselen neo liberal dalgayla İşçi Partisi’ni iyice sağa kaydıran Üçüncü Yol’cu Tony Blair daha iktidara gelmeden önce bu değişimin sinyallerini veriyordu. İşçi Partisi’nin her zaman gündeminde olan bir değişiklik için sadece zamanının gelmesini bekliyordu. Çünkü sosyal haklardan önce sırada bekleyen eğitimin özelleştirilmesi vardı.
İngiltere’de taktik hep aynıydı. Önce bir düşünce ortaya atılıyor. Medyada bu dillendiriliyor, tartışılıyor. Sonra bir de bakmışsınız tartışılan düşünce artık kanıksanmış bile ve kaşla göz arasında yasalaşmış da. Eğitimin özelleştirilmesi sürecinde de aynen böyle gelişmişti. Belki de o dönemde yeterli tepki gösterilmiş olsaydı ve yeterli mücadele verilmiş olsaydı bu gün söz konusu sosyal hakları budamaktan böyle rahat söz ediyor olmayacaktı İngiliz Bakan. Eğitimin özelleştirilmesi sürecinde o zamanın Başbakanı Tony Blair devletin Yüksek öğrenime katkısının azaltılacağını açıkladığında, kamuoyunda yeterli tepki gösterilmemişti. Sonra Blair çıkıp, bunun yerine üniversitede okuyan öğrenciler ile çalışanların eğitime daha fazla katkı da bulunacağını açıkladığında yine ses yoktu. Oysa konu eğitim hakkının yok edilmesiydi. Yani üniversitelerin paralı hale getirilmesiydi söz konusu olan. Bu doğrultuda üniversite de okuyan her öğrenci yılda yaklaşık 3000 Sterlin tutarında harç ödeme zorunluluğu getirildi. Parası olmayan mı? Onlar için de adil bir çözüm düşünülmüştü tabii. Eğer üniversiteye gitmek istiyorlarsa o zaman 20 bin Sterlin borçlanmayı göze alarak mezun olacak ve mezun olduktan sonra canını dişine takarak yıllarca çalışıp bu borçlarını ödeyeceklerdi.

Sendikaların ve duyarlı kesimlerin etkisizleştirilmesi ve ardından teker teker hakların gaspı…. Eğitimin özelleştirilmesi, belediye konutlarının ve hizmetlerinin birer birer satılması, derken sıra sosyal devletin son kırıntılarına geldi.  İngiltere’de yıllarca mücadele edilerek ve bedeller ödenerek kazınılmış sosyal haklar ve kazanımlar birer birer budanıyor. Kısaca yeni bir döneme giriyoruz ve bu yeni dönem de şöyle özetlenebilir: Sağlık mı istiyorsun? Paran kadar. Eğitim hakkı, yüksek öğrenim hakkı mı istiyorsun? Paran kadar. Kaliteli, sağlıklı barınma hakkı mı? Paran kadar. Yaşlı, özürlü, çocukların bakımı mı? Paran kadar…

650300cookie-checkİNGİLTERE'DEN… İngiltere’de yeni dönem

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.