İNGİLTERE’DEN… O şehrin adı Kapalı Maraş…

İşte hiç gitmediğim ama garip bir şekilde hep özlediğim o adadaydım. Yıllardır  hakkında yüzlerce hikaye dinlediğim o ihtilaflı bölgedeydim. Sayısız sohbetlerime konu olan, İngiltere’nin, Amerika’nın, Türkiye’nin, Yunanistan’ın senelerdir kendi çıkarları için kullandığı, Denktaş’ın parsellediği, binlerce Kıbrıslıtürk’ün göç etmesine sebep olduğu o muhteşem ada.. İşte kendilerine özgü dilleri, kültürleri, yemekleri, tarihiyle, mükemmel iklimiyle ‘Akdeniz’in incisi’ ünvanını almış, olağanüstü büyüleyici coğrafyaya sahip Kuzey Kıbrıs.  İşte ortasından Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs diye ikiye bölünmüş olan ve içinde yaşayan halklara bırakılmayacak kadar önemli olan o olağanüstü ada… Yunancası Kypros. İngilizcesi Cyprus.

İşte Kyrenia, Girne. İşte Famagusta, Mağusa. İşte Nicosia, Lefkoşa.  Mısırlıların, Venediklilerin, Osmanlıların, İngilizlerin, Yunanlıların, Türklerin birbiri ardına gelip istila ettiği,  rengarenk ve bakir kalmış doğal güzellikleri, pırıl pırıl gökyüzüsü, tertemiz suları,  sarı kumlu kumsalları, taş evleri ve doğayı adeta bir dantel gibi örten yabani bitkileri ve çam kokulu Beşparmak Dağları’yla Kuzey Kıbrıs sokaklarında yürüyorum. Yanımda Kıbrıstürk tiyatrosunun duayeni Alper Susuzlu ve oğlu gazetedeki çalışma arkadaşım İlke Susuzlu, yüzlerce yıl değişik ulus ve kültürlere ev sahipliği yapmış bu kültürlerin etkisinde kalmış çok zengin bir tarihi yapıya sahip olan Kıbrıs’ın kuzeyini gezdiriyorlar bana. 

İşte Mağusa… Lefkoşa’dan sonra Kuzey Kıbrıs’ın ikinci büyük kenti. Akdeniz’in en güçlendirilmiş limanlarından birisine sahip. Sheakspere’in romanında geçen ünlü Othello kalesi. Kentin ortasında tüm heybetiyle “St. Nicholas Katedrali” yükseliyor. 13. yüzyılda yapılmış gotik tarzdaki bu katedral Osmanlı zamanında camiye çevrilmiş. Katedralin hemen yanı başında Namık Kemal’in sürgünde kaldığı ev. Tam karşı tarafında ise, eski “Venedik Sarayı” yer alıyor. Mağusa merkezden arabayla antik şehir “Salamis”e yol alıyoruz. M.Ö 4. yüzyıla kadar uzanan tarihi bir kent. Roma ve Bizans dönemi kalıntıları içinde, antik anfi tiyatrosu, hamamı, sütunları ve heykelleriyle tam bir açık hava müzesi.
Şimdi de dar sokakların çevrelediği, çevresi mum ışıklarının süslediği cafeleri, barları, taş evleri, restoranlarıyla Girne limanındayız. Çevrede avare avare dolaşan ve Türkiye’den çalışmak için gelmiş oldukları söylenen yoksul gençler göze çarpıyor. Diğer taraftan diskolarda, barlarda durmadan yükselen müzik sesleri. Bir zamanlar küçük bir balıkçı kenti olan Girne, son dönemde yükselen inşaat sektörüyle adeta bir patlama yaşamış. Girne adanın en gelişmiş büyüleyici yerlerinden biri görünümünde.

Girne yeni bir geceye hazırlanıyor. Kimilerine göre bir zamanların bu “korsan liman”ı şimdi de kumarhaneleriyle Kuzey Kıbrıs’ın başına bela olmuş. Ama kumarhaneler sadece Girne’yle sınırlı değil. Kuzey’de her yerde kumarhanelere rastlamak mümkün. Kuzey Kıbrıs adeta bir kumarhane adasına dönmüş. Adanın kuzeyindeki tüm büyük otellerin kumarhaneleriyle büyük paralar yaptıkları söyleniyor ve  daha birkaç hafta önce, bunlardan biri yer altı dünyasının önemli isimlerinin çatışmasına sahne oldu. Bu kumarhanelerin müşterileri ise daha çok Güney’den gelen Rumlar, Türkiyeliler ve Kıbrıslıtürkler oluyor.  Kıbrıs’ta yayın yapan gazeteler bu nedenle her gün, kumarhane, fuhuş, silah ve uyuşturucu ticaretinin sürüklediği felaketi yazıyor Kuzey’de. Ama bu sorun yıllardır halledilemeyip kangrenleşmiş Kıbrıs sorunu çözülmeden de bitirilecek bir sorun gibi görünmüyor Kıbrıslıtürk’ün önünde.

Ve şimdi de 1974 öncesi Akdeniz’in en ünlü tatil merkezlerinden biri olan Maraş’tayız. Nam-ı diğer Varosha.  Yani Kapalı Maraş. “Maraş Türk’tür Türk kalacak” diye bilinen sloganın değişmez öznesi.  Kıbrıs bölünmeden önce, ülkenin en ünlü bölgesi. Rauf Denktaş ve Türkiye tarafından, ileride elllerinde koz olarak bulundurmak için yerleşime ve iskana kapatılmış.  Şu anda turistlerin bir ziyaret noktası olmuş durumda. Uzaktan da olsa Kapalı Maraş’ı görmek için turlar düzenleniyor her gün bölgeye. Tel örgüler arkasında bir hayalet şehir. Terkedilmiş binalar. Yağmalanmış evler…

Maraş şehri efsaneleriyle ünlü. Bölgede ada bölünmeden önce yedi yıldızlı otelinin rezervasyonlarının 1999 yılına kadar dolu olduğu söyleniyor.  1974 harekatından hemen önce tamamlanan ve 20 Temmuz’da açılmaya hazırlanan otelin sahibinin operasyon haberini alınca şoka girip kendini öldürdüğünden bahsedenler bile var. O şehrin adı Kapalı Maraş. Kıbrıs’ta bir hayalet kent orası. Şu sıralar BM kontrolü altında.

Ve KKTC. Adı devlet ama devlet olarak birçok işlevini yerine getiremeyen bir ülke. Kağıt üzerinde bağımsız. Türkiye dışında dünyada hiçbir ülkenin tanımadığı bir ülke. Annan planından sonra çatlak verdiği söylenen ama bir türlü yıkılamayan bir askeri statüko…  Ve Kıbrıstürk halkı. Son yıllarda yükselttiği barış mücadelesiyle her geçen gün kendine daha fazla güvenen, özgürleşme özlemiyle yanan, bu yolda yıllardır bedel ödeyen ama ne Türkiye’nin azınlığı olmak isteyen ne de Rumun azınlığı olmak isteyen Kıbrıstürk halkı…

 

 

649640cookie-checkİNGİLTERE’DEN… O şehrin adı Kapalı Maraş…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.