İNGİLTERE’DEN… Temel Demirer’in ifade özgürlüğü

Türkiye garip bir ülke. Mesela Anayasa Mahkemesi Başkanı çıkıp ortaya “düşüncemi açıkça söylemekten korkuyorum” diye konuşabiliyor. Türkiye’de.  Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatında biri başına geleceklerden dolayı düşüncesini söylemekten korkuyorsa, bir de Temel Demirer ve onun gibi  muhalif düşünenlerin halini düşünün. Temel Demirer Hrant Dink’in cenazesinden sonra Ankara’da yapılan protesto gösterisinde söylediklerinden sonra başı belaya giren bir yazar. Medya, Avrupa Birliğ, Büyük Ortadoğu Projesi, milliyetçilik, çeşitli konularda çok sayıda kitabı bulunuyor.  Hakkında anayasanın 301. ve halkı kin ve düşmalığa tahrik veya aşağılama suçunu düzenleyen 216. maddelerinden dava açıldı. Demirel, mahkemede dava konusu olan sözlerini tekrarladı. Peki neydi bu sözler: “Türkiye’de bir Ermeni soykırımı oldu.  Ben bir Türk olarak bundan utanıyorum. Hrant Dink bu ülkede soykırım olduğu gerçeğini ifade ettiği için katledildi… Dün Ermenileri katledenler, bugün Kürt kardeşlerimize saldırmaktadır ” dedi… Bu sözler nedeniyle Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinden yargılanmasına izin verdiği yazar Demirer hakkında açılan dava, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.  Ama Demirer’e sadece dava açılsaydı iyiydi…

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Temel Demirer hakkında “Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama suçunu işlediği kanaatine varılmıştır” şeklinde açıklama yaptı ve bununla da yetinmeyip, basına verdiği  demecinde, “bu kişinin söylediklerine kimse dikkat etmiyor. Dava açılınca ‘vah’ diyor. Adam ‘katil devlettir, önce Ermenileri katletti, şimdi Kürtleri katledecek’ diyor. Kimse kusura bakmasın. Ben devletime katil dedirtmem. Bu ifadeler düşünce özgürlüğü değildir. Tam da 301. Maddede düzenlenen devletin şahsiyetini aşağılama suçudur” diye konuştu.  Demirer, haklı olarak Adalet Bakanı’nın bu demecini kendisine yönelik bir tehdit olarak algıladı ve  “başıma bir şey gelirse katilim Şahin’dir” dedi. İHD de, “yazar Temel Demirer’in can güvenliğine dair kaygılarını anlıyoruz. Yaşam hakkı tehdit altında olabilir” açıklamasını yapıp, yazar Temel Demirer’in hem yaşam hakkının hem de ifade özgürlüğü hakkının devletçe garanti altına alınmasını talep ederek, Temel Demirer’in insan haklarının korunması için acil eylem çağrısında bulunulmasının yararlı olacağını düşüncesiyle uluslararası kuruluşlara acil eylem çağrısı yaptı.  Demirer bir meseleyle ilgili görüşlerini dile getirdi. Bunlar aykırı görüşler olabilir.  Zaten Demirer’de aykırı bir yazar ve bir muhaliftir. Kendine ait bir dünya görüşü vardır. Ayrıca dünyanın her yerinde muhalifler sisteme ve resmi ideolojiye aykırı sözler söyler, görüşler ortaya koyarlar.  Tarih bunun örnekleriyle doludur. O dönem için aykırı olan bu düşüncelerden bazıları tarih denen devasa insanlık ambarına yazılırken, bazıları da bu ambarın çöplüğünde unutulup, yok olur gider.. Sorun Demirer’in görüşlerine katılmak ya da katılmamak değil. Sorun Demirer’in görüşlerinin doğru olup olmadığı da değildir. Sorun Demirer’in düşüncelerini söyleyebilme özgürlüğüne sahip çıkabilmektir. Tabii modern düşüncelerin yerleşmiş olduğu ve burjuva demokrasisinin oturmuş olduğu toplumlarda bu iş farklı işliyor.

Evrensel değerlerin  kabul gördüğü toplumlar bu gibi düşüncelere tölerans gösterebiliyorlar. Farklı düşünceler yüksek sesle dile getiriliyor ve bu düşünceler kamuoyu önünde rahatlıkla tartışılabiliyor.  Nasıl mı? İngiltere’den bir örneğe ne dersiniz…  Benjamin Obadiah Iqbal Zephaniah adını duymuşsunuzdur. İngiltere’nin tanınmış şairlerinden. Sıkı bir muhalif. Ama muhalif olmasına rağmen Kraliçe tarafından kendisine bir zamanlar  “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ödülü verilmek istenmişti. Jamaika asıllı şair, Kraliçe 2. Elizabeth’in vermeyi planladığı madalyayı reddetmekle kalmamış, tüm televizyon kameralarının, gazetecilerin önünde, İngiltere’ye yönelik zehir zemberek sözler etmekten geri durmamıştı.  “İmparatorluk” kelimesini duyunca kızıyorum. İngiltere’nin emperyalist, köleci geleneğini hatırlıyorum. Atalarımı nasıl katlettiklerini düşünüyorum. Bana köleliği, binlerce yıllık vahşeti hatırlatıyor.

… Asla köklerini kafasından çıkaramayan biri değilim ve kesinlikle kimlik bunalımı yaşamadım, benim kaygılarım geleceğe ve tüm insanların siyasi haklarına dair. Ödül mü. Tamamen hayır. Bay Blair ve Bayan Kraliçe. Ben anti emperyalistim.

… Bize yalan söylediniz. Yalan söylemeye devam ediyorsunuz. Adil bir düzen için çalışan işçi sınıfını müşfik bir şekilde imparatorluğun kirli lağımları içine döktünüz. Bay Blair ve Bayan Kraliçe imparatorluk düşlerinizden vazgeçin…” dedi. Bu sözler başta İngiltere’nin devlet televizyonu BBC olmak üzere, tüm medya kanallarında kitlelere ulaştırılmıştı. Ama İngiltere’de hiç bir  Allah’ın kulu çıkıp ta Benjamin’i “ne vatan haini ilan etmiş” ne de bir devlet yetkilisi çıkıp, “ben devletime katil, katliamcı dedirtmem” diye görüş belirtmişti. İşte aradaki fark… 

Modern düşüncenin yerleşmiş olduğu ülkelerde muhalif düşüncelere tölerans gösteriliyor ve farklı düşünceler koruma altına alınıyor. Türkiye gibi devletin temel görevinin kendi ideolojisini bireylere benimsetmek ve bu amaçla kitleleri mobilize etmek olan ülkelerde ise, resmi görüşten başka hiçbir görüş korunmadığı gibi bizzat devleti yönetenler “bizden” olmayanları ayıklama yoluna gidiyorlar. Bu nedenle de muhalifler ve farklı görüşlere sahip olanlar, bunun bedelini ya Hrant Dink gibi hayatlarıyla ödüyor ya da Temel Demirer gibi hedef gösterilerek, tehlike altında, düşünceleriyle birlikte yaşamaya devam ediyorlar.

650440cookie-checkİNGİLTERE’DEN… Temel Demirer’in ifade özgürlüğü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.