Üniversitelerde seçim sistemleri-5

Dekanlık Seçimleri – Üniversitelerde Seçim Sistemleri-5


Fakülte ve Dekanın Sorumlulukları


Mevcut 2547 sayılı YÖK yasası Fakülteyi; Yüksek düzeyde eğitim – öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan; kendisine birimler bağlanabilen bir yükseköğretim kurumudur.


Benzer disiplindeki bölümlerin koordinasyonunu sağlayan fakülteler üniversitelerin en güçlü birimleridirler. Üniversitelerin tüzel kişiliğe sahip akademik birimlerin başında Fakülteler gelmektedir. En azında 1750 sayılı yasada güçlü fakülteler kendi özerk yapılarını rektöre karşıda kullanabiliyorlardı.


Dekan ise, fakülteyi oluşturan bölümler arasındaki koordinasyonu sağlamak, fakülteyi dışarıya karşı temsil etmek ve gerektiğinde savunmak, fakülteye iyi eleman kazandırmak, mali desek ve bağış toplamak ile ilgili konulardan sorumludur.


 YÖK Yasası Fakültelerin Tüzel Kişiliğini Zayıflatmıştır


Bir çok ülkede dekanlıklar, rektörlüğe bağlı birimler olmakla beraber kendi tüzel kişilikleri de bulunmakta ve rektörlük ile koordineli olarak işlevlerini yürütmektedirler. Ancak bizim sistemimizden farklı olarak daha bağımsız olarak da hareket edebilmektedirler. Dekanlık denilince akla Henry Rosovsky’nin TÜBİTAK yayınlarında çıkan “Üniversite Bir Dekan Anlatıyor” kitabı gelir. Yöneticilerin okumasında fayda görülen kitapta yazarın “Akademik Yöneticiler için Yaralı Öneriler” kısmı geçekten öğretici. Harvard’da dekanlık yaparken yaşadıkları ve gülük iş trafiği dikkate alındığında dekanlığın ne denli bağımsız bir kurum olarak işlev gördüğü anlaşılıyor. Dekan ve Rektörle istişare ederek fakültenin faaliyetlerini yürütmektedir. Herk kurumun bölümlerden başlamak üzere dekanlığa kadar önceden belirlenmiş bir bütçesi ve çalışma takvimi bulunmaktadır. Akademik kadro ilanları ve projeler çoğunlukla dekanlık tarafından yürütülmektedir. Dekan karar vermede çoğunlukla tüzel kişiliğe bağlı olarak bağımsızdır.


Henry Rosovsky’nin kitabında da anlaşıldığı gibi gelişmiş üniversitelerde sorunlar (görevlendirmeler vs.) genelde bölümlerde çözüldüğü için (bölümler bir çok sorunu kendi bünyesinde çözmektedirler) dekanlığa/rektörlüğe fazla iş düşmez ve dekanlık bir bakıma bilim politikaları üreten, araştırmaları koordine eden bir üst birim olarak algılanır. Herhangi bir batılı üniversitede bizdeki gibi yurtdışına çıkmak için 40 gün önceden izin istemek ve bu iznin silsile yolu ile YÖK’e kadar gitmesi ve alınan izin ile yurtdışına çıkılması gibi bir olay hiç yaşanmaz. En küçük satın almalar yine rektörlüğün iznine tabi olduğu veya dekanlıkların yetkilerinin çoğunu rektörlükler üstlendiği için dekanlara çok fazla iş düşmemektedir.


Mevcut hali ile Fakülteler idari olarak bazı düzenlemeleri yapabilmektedirler. Dekanlıkların yapması gereken akademik kadroların belirlenmesi bile rektörlükler tarafından yapılmaktadır. Fakültelerin akademik kadrosunun en alt basamağını oluşturan Araştırma Görevlileri rektörlükler tarafından belirlenmekte. Mali olarak kendi kaynaklarını yaratmanın dışında merkezi bütçeden sınırlı kaynak geldiği için istenilen ölçüde esneklik de olmamaktadır.


 Dekan Belirleme Şekil ve Beklentiler


Üniversitelerin güçlü organları olan fakültelerin bilimsel yönetimi ve sürdürülebilirliği sürekli tartışma konusu olmaktadır. 2547 sayılı YÖK yasasının Madde 16’da dekan belirleme şekli “(Değişik: 14/4/1982 – 2653/2 md.) Atanması: Fakültenin ve birimlerinin temsilcisi olan dekan, rektörün önereceği, üniversite içinden veya dışından üç profesör arasından Yükseköğretim Kurulunca üç yıl süre ile seçilir ve normal usul ile atanır” denilmektedir.


2547 sayılı YÖK yasasından kaynaklanan ve halen üniversitelerimin özerk kurumlar olması önündeki yasal sınırlamalara rağmen üniversitelerde oluşan bazı eğilim ve gelenekler üniversiteleri günümüze kadar taşımışlardır. “Üniversiteleri üniversite yapan gelenekleridir” anlayışı ile üniversitemizin kendine yakışır ağırlıkta kendi iç dinamikleri ile kurumsal yapılandırmasını tamamlamalarıdır. Bu geleneklerden biri de fakülte dekanlarının belirlenmesinde fakülte öğretim üyelerinin eğilimine uygun davranılmasıdır. Yasal olarak dekan adaylarının belirlenmesi için herhangi bir seçim ibaresi olmamamsına rağmen ön yoklama yapmak içinde bir engel de yoktur.


 Türkiye’de Genel Yaklaşım Eğilim Yoklaması Şeklindedir


Ülkemizde süregelen anlayış yerleşik fakültelerde rektör eğilim yoklaması ile dekanın meşrutiyetini tabana dayanılarak doğrudan sorumluluk almak yerine bir bakıma demokratik davranarak sorumluluğu tabanın oluruna bırakmaktadır. 


Üniversiteler tarafından daha iyi bir ölçüt ortaya koyulamadığına göre, şimdilik her bilim insanın kendi kararını verecek yetkinlikte olduğu gerçeğinden hareketle öğretim üyelerinin iradesine saygı duyulması bir çok yönden önemlidir. Dekanlık seçimi mevcut yasada olmamasına karşın, bazı üniversitelerde Rektörler demokratik olma adına gayrı resmi olarak ön yoklama yaparak YÖK’e üç aday ismi bildirmektedirler. YÖK de genellikle üniversitenin görüşüne uygun olarak atama yapar. Bazı üniversitelerde de rektörler ön yoklamayı dikkate alamdan yasanın kendilerine verdiği yetkiye dayanarak kendi çalışmak istedikleri çalışma arkadaşlarını atamak için listenin ilk sırasında YÖK’e isimlerini iletmektedirler.


Doğal olarak bu durum berberinde istenmeyen tartışmalar ve problemler oluşturmaktadır. 


Maalesef üniversitelerimizde dekanlık yönetim organlarının belirlenmesinde günümüze kadar yaşanan bazı gelişmeler kurumları güçlendirmemiş, tam tersine olumsuz yönde zayıflatmıştır.


 Fakültenin Taleplerinin Dikkate Alınması Yarlı Olacaktır


Halen ülkemizde arzulanan bir mekanizma olmadığı için dekan adayının belirlenmesi mevcut eğilim yoklaması ile açık ve herkesin benimseyeceği bir şekilde gerçekleşmesi bir çok yönden yararlı olmaktadır. Bu anlayışla bilerek ve isteyerek eğilim yoklamasına katılacak adayların sonuçları olgunlukla karşılaması ve kabullenmesi yanında üniversite üst yönetiminin eğilim yoklamasının sonuçlarına saygı duyması ve öğretim üyelerinin karalarına uygun aday isimlerini YÖK’e atanmak üzere bildirmesi üniversitemizin saygınlığını her düzeyde güçlü kılacaktır.


Üniversite içinde sağlıklı bir işleyişin sürülmesi için küçük fakültelerde de yine fakültenin tabanının talebinin dikkate alınması yine yaralı olacaktır. Diğer taraftan gelişimini henüz tamamlamamış fakültelerde de öncelikle aynı fakültenin kadrosunda olan profesörler arasından liyakati ve yönetim becerisi olan bir öğretim üyesinin Fakültenin de rızası doğrultusunda Rektör tarafından YÖK’e atanmak üzere bildirilmesi yine üniversitemizin sağlıklı iç gelişimini ve verimliliğinin devamlılığı için önemlidir.


 Dekan Atamasında YÖK Devreden Çıksın


YÖK’ün hazırladığı strateji raporunda, fakülte yönetim kurulunda öğrencilerin katılımına da önem veriyor. Çoğunlukla rapor, öğrencilerin görüşlerinin alınması için, düzenli olarak “ders değerlendirme anketleri” yapılmasını öne dürerek öğrencilerin katılımını istemektedir. 


YÖK strateji raporu Dekanın belirlenmesinde daha katılımcı bir yönetim modelinin yaralı olacağına dikkat çekmektedir. Raporda, fakültelerin kuruluş tarihine ve öğretim üyesi sayısına göre iki farklı model düşünülebileceği belirtiyor.  Yerleşik ve yeteli sayıda öğretim üyesi buluna fakültelerde dekan öğretim üyelerince seçilebilir ve seçimde oyların yüzde 50’sini aşma koşulu getirerek, en geç üçüncü turda seçimin yapılması ve YÖK’ün devreden çıkmasını önermektedir. Görece yeni ve yeteli öğretim üyesi bulunmayan fakültelerde ise, dekanı senatonun belirlemesi düşünülebilir denilmektedir.


YÖK raporu dekanların görev süresi üçer yıllık iki dönemle sınırlandırması ve Dekanların da rektörler gibi ‘dönem ortası raporu’ sunmaları ve çalışmalarda saydamlık ve hesap verebilirlik ilkelerine uyulması önemli yarar sağlayacaktır” önerisini getirmesidir.


 Dünyada Dekan Atanması Konusunda Değişik Modeller Bulunmaktadır.


Bu bağlamda gelişmiş ülkelerde dekanlık önemli ve dekanın belirlenmesinde Rektörlük ve Bölüm başkanlığının belirlenmesinde olduğu gibi arama süreci ile dünyanın herhangi bir ülkesinden herkese açık ilanla sağlanmaktadır. Değişik ülkelerin üniversitelerinde dekanlık için verilen uluslararası ilanlarda çoğunlukla iyi bilim adamı, iyi ders verme yanında, projeleri koordine edebilme yeteneği ve yönetim becerileri özellikli olarak dikkate alınmaktadır. Temel bilim politikalarının koordine edildiği fakültelerde sürecin sağlıklı yürümesinde yönetim organizasyonunun rolü büyüktür.


Finlandiya, Yunanistan, Fransa, Almanya, İsviçre ve Japonya da dekanın görevleri sınırlı ancak yönetim kurullarının yetkileri önemsenmekte ve bir yatay yönetimi modeli öngörmektedir.


İngiltere, Avustralya, Hollanda v.b. ülkelerde çoğunlukla Rektör tarafından atanan Dekan


kendi birimlerinde idari ve mali yönetimi yönünden tam yetki, ancak ilgili akademik kurulları ise akademik yönetimi üstlenmektedir.


Doğrudan ilan ile dekan aranması modeli de bazı Avrupa ülkelerinde uygulana modele, doğrudan amaca uygun iş ilanı verilmektedir. Koşulları taşıyan adaylar üniversiteye baş dosaları ile başvurmakta, bazı ülkelerde üniversite yönetimi doğrudan uygun adayı atamakta bazı ülkelerde ise fakülte ayrıca adayları oylamaktadır. Doğal olarak öğrenci ve çalışanlar ve diğer yardımcı öğretim üyeleri de oylamaya ağırlıkları oranda katılmaktadır. Yunanistan’da öğrenci ve çalışanlarda yönetim için oy kullanmaktadır.


Geçen yıl konferans vermek üzere gittiğim Doğu Akdeniz Üniversitesi dekan arayışı ilanını bilginize sunuyorum.


 Özet olarak Fakültenin dekanın nasıl belirleneceği ve atanacağı sürekli tartışma konusu olmuştur.  YÖK’ün devreden çıkması, hesap verilebilirlik ilkesine uygun bir yönetim anlayışının oluşması artık kaçınılmaz olmuştur. Fakültelerin eğilimin dikkate alınmaması gittikçe tepki çekmekte olduğu görülüyor. Bu durum fakültelerin bağımsız çalışma verimliliğini düşürecektir. 


Mevcut YÖK yasasının atama yöntemi tatmin edici ve tabanın sesini dikkate almadığı için ayrıca tartışma konusu olmaktadır. Bilimsel liyakati ve yönetim yeterliliği olan, öğretim üyesi, öğretim görevlisi ve öğrencilerin belirli oranlarda oylayarak benimseyeceği bir yöntem yanında, Fakültenin liyakate dayalı belirlediği birkaç isim üniversitenin geniş senatosu tarafından atanabilir yöntemi uygulanabilir. Önemli olan tabandın desteğini almış nitelikli bilim insanı ile kurumu geleceğe taşıyacak yöntemi geliştirmek ve uygulamaktır. Ülkemizin bunu yapacak kapasitede ve terlilikte olduğuna inanıyorum.  


*Prof. Dr.
[email protected]

714540cookie-checkÜniversitelerde seçim sistemleri-5

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.