İnsan nasıl tükenir

Pırıl pırıl bir çocuk doğar bir gün. Doğduğu anda kötü koşulların ortasında kalır. Mutsuz bir anne, yetersiz bir baba, hastalıklı bir babaanne, bulduğunu tüketmekten başka bir şey yapmamış bir anneanne, yıllarca egemen bir konumda iş gördüğü için kendini dünyanın en önemli adamlarından biri sayan bir büyükbaba, bütün ömrünü buyruk almakla ve buyruk vermekle geçirmiş bir başka büyükbaba, doyumsuz teyzeler ve halalar… Hepsi bu yeni doğanı bağrına basmaya hazırdır. Onlar bu taze bireyin doğadan gelen yatkınlıklarını bir çırpıda yok edemeseler de onu önünde sonunda kendilerine benzetme konusunda kararlıdırlar. Uydurma koruyuculuk ve sevecenlik gösterilerinin altında yatan şey taze bireyi kendine bağlama ve yönlendirme istemidir. Çocuk kısa zamanda doğallıklarından sıyrılarak yapay bir yapı kazanmaya doğru gider. Bunun bir başka anlamı şudur: yanlış koşullarda başlayan yaşam sağlıksız ve yetersiz bir kişilik edinme serüvenine açılır.

Ah Şaziye hanımcığım bizim torunu bir göreceksiniz, yumurcak geçenlerde bana ne dese beğenirsiniz? Şaziye hanımın iki torunu da olağanüstü yavrulardır, bu yüzden o bu habere şaşmış görünmez. O da torunlarıyla övünmektedir. En iyi okullarda okuyacak, büyük adam olacaklardır inşallah. Eh anne görgülü baba akıllı, daha ne olsun. Buldumcuk artık dünyanın merkezidir. Her aşamada yeni özellikler kazanarak büyür. Kocaman genç kız ya da delikanlı olmuştur. Bir yandan annenin bir yandan babanın bir yandan yakınların bir yandan okulun çarpıttığı bu genç insan ardı ardına deprem felaketi gibi gelen üç ayrı sevgilinin herbiriyle biraz daha gerilemiştir. Bulunmaz bir varlık olduğu duygusunu enine boyuna yaşar: dünyanın merkezidir o, başkaları dünyanın ancak çeperleri olabilirler.

Dayıyla alay eder. Amcaya uşağı gibi davranır. Bir gün öfkelenmiştir prensimiz, babasına eşek demiştir. Hemen bağışlanmıştır. Baba yüreği işte, ne yapacaksınız. Biraz fazla para harcamıyor mu? Canı sağ olsun. Baba müşteriden tırtıkladıklarını da onun bütçesine katar. Anneanne bu konudaki eleştirilere öfkeyle karşı koyar: yesin yavrum, ona ben de para veriyorum, her şey onun hakkıdır. Durmadan alan ve hiçbir şey vermeyi düşünmeyen bir yaratık vardır artık ortada. Yok canım, öyle her gün kafayı dumanladığı tövbe yalan. O her yaptığını ölçülü yapar şekerim. Arkadaş arasında alışıyorlar işte. Hayır cimri de değil bencil de değil. O garip öğretmenler onu anlayamadılar. Babası onu mahallemize yakın bir üniversiteye verecek. Yesin yavrum. Bütün güzellikleri hak etti o. Şu kadarcık bebekti, derdi ki…

Bir insan yaratıyorum derken bir insanı öldürmek budur işte. Yeni doğanı kendi doğal gelişimine bıraksalar her şey daha güzel olacaktır. Ama biz özel insanlarız ya, çocuğumuz da özel olmalıdır. Sizin özelliğiniz nedir beyefendi? Ömür boyu bütün küçüklüğünüzle büyük adam pozu attınız. Aklınız sıra kimseleri burnunuza koymadınız. Elde ettiğiniz yalan yanlış başarıların insan olmakla hiçbir ilişkisi yoktur. Bir ayağınızın üstünde binbir yalan söylediniz. Onun bunun ayağına karpuz kabuğu koymakta üstünüze yoktu. Hiçbir şey öğrenmeden her şeyi bilmek gibi bir mucizeyi gerçekleştirmiş olmanız kendini bilen insanların gözünde bir zavallılık belirtisidir. Şimdi yavrunuz sizi bir güzel kandırıyor. Bir yandan para çekiyor sizden, bir yandan başarısızlıklarını başka insanların zavallılığına bağlıyor. Bir dersten altmış yedi almıştım babacığım, altmış sekiz almam gerekiyordu, bir not verseydi ya, vermedi pis herif, beni acımadan sınıfta bıraktı, bir yılımı yedi. Hepsi yalandır.

Yesin yavrum etlerin en yumuşağını balıkların en tazesini yesin. Yesin ki yurduna ulusuna ve ailesine hayırlı evlat olsun. Ona gelirken o büyük karideslerden alın, onları çok seviyor. Bana bak Nazmi, dinlesene beni, gelirken Balıkpazarı’ndan lakerda al getir yavruma. Bu hayırlı evladı bir gün sakata sağlam raporu verirken, onu bunu yukarıdakilere gammazlarken, bir ortaklığın başında akıl almaz dolaplar çevirirken, çulsuzdan bile rüşvet isterken bulursunuz. Yazdığı saçmaları topluma roman diye yuttururken, şiir olmayan şiirleri için ardı ardına ödüller alırken, bir gazete sayfasında birilerine çamur atar ve değersiz birilerini göklere çıkarırken ya da küçük bir avantanın başında hiç tehlikesiz al gülüm ver gülüm bir yaşam tutturmuşken bulursunuz. Her üç sevgili de ondan bir şeyler alıp götürmüştür ama onu böylesine güzel bir insan yapan gücü bu üç sevgiliyle sınırlamak elbette haksızlık olur.

645020cookie-checkİnsan nasıl tükenir

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.