İnsan ve unutan

Herkes kendini bildikten sonra mesele kalmaz.
İçimizin daralma nedenlerini bilememek zor, bilerek çaresiz kalmak daha zor oluyor. Zamanla canımızın sıkıntısı geçer diye sabrediyoruz. Sebepsiz can sıkıntısı oluşmaz gibi gelir bazen, bu da geçer derdi bu durumlarda annem.
Canımın sıkıntısından azda ola asabileşebiliyorum.
Canımızın acıtılmasını da istemeyiz. Bazen ister istemez insanın dışında olay gelişebilir. İnsanların olup olmadık konularla uğraştırmaları da cabası oluyor.
Olmaması gereken hadiselerin ortaya çıkması neticesinde oluşmuştu benim sıkıntım. Evet, sıkıntının yegâne kaynağını buldum.
İnsanlarla görüşünce de, zamanında yanım da olmayıp sonraları fikir vermeleri de ayrı dert.
Tam bu gün yanımızda olman gerekirken yoksun arkadaş.
Ben arkadaşlık kavramını çok önemserdim. Arkadaşlığı insaniyet bakımından çok önemsemeli.
Yine önemserim ama arkadaşlıkta da mesafe şart. Bazen hiç umulmadık arkadaşım dediğin kişilerin neler yapabileceğini görmek, insanın zoruna gidiyor.
İnsan arkadaşlarının yapmış olduğu, öyle hiç umulmadık davranışı için, bunu bana nasıl yapar derken ister istemez, insanların sinirleri geriliyor.
Kolayına kaçarak, hemen konuşuruz, sıkma canını, bu da geçer. Elbet geçer. Burada mesele o değil. Meselenin özü insanın arkadaşı olarak gördüğü kişiden görmüş olduğu yanlışın verdiği sıkıntı, eza ve cefa.
Aslında öyle kolayca canımın sıkıldığını hatırlamıyorum.
Gerçekten bu günler benim için zordu. Evet, zorluklar bizim içindir de, olup olmadık konulardan olunca can sıkıntısı da uzun sürüyor.
İnsanın en önemli değeri haddini bilmesidir. Bazen insanoğlu haddini aşıyor gibi geliyor bana. Çevremizde insanların yok yere canını sıkanlar bulunuyor.
Önceliğimiz neydi bizlerin?
Okuyan, okul bitirenlerin gayesi devletimizin yücelmesi için çalışmak. Onun içinde nitelikli insan olmalıydık.
Nitelikli insan kavramının içini de boşalttık bizler.
Koltukların kerametine inanır oldum. Koltuk öncesi, koltuk sonrası konuşmalara bakıyorum.
Koltuğa oturmadan insanımız bizimleydi, belki bize soruyordu. Aynı arkadaş bir gün içinde koltukta ne hüner varsa, bu bilgi, beceri, kabiliyeti nasıl kazanabildi diye sormadan edemez oluyorum.
Bilgi, görgü, başarı seviyesini ulaşılmaz olarak anlatarak, biz hiçiz diyorum.
Biz aynı hayatın kıyısında, kenarında can sıkıntısıyla çalışıyoruz. Koltuk sayesinde öğrenmemiz zorda.
Bu gün arkadaşım gelmişti, aynı konuda ona da söyledim. Bu koltuklarda bir sır var ama bilmeyene bildiriyor, ikna kabiliyetini arttırıyor. İnsanlar hakkında ki yorumları itibarlı oluyor. Biz ağzımızla bilgi yutsak olmuyor.
Koltuğum yok ki, becerim olsun dedi.
Aynen tasdikliyorum der demez, benim koltuğum yok dedim. Dolayısıyla bilsen de bilmenin etkisi olmuyor. Konuşsan duyulmuyor. Ağlasan Allah’ tan başkası kulak vermiyor.
Duanı et, sen bu da geçer, de. Sabret. Mazlumların yardımcısı benim ey kulum der, Allah.
İşte canımızın acıdığında yalvaracak, bizi hiç yalnız bırakmayacak yüce mabut. Geceleri de olsa, sabah erkenden de olsa kapım açık der Allah.
Hele böyle dert, sıkıntının arttığı zaman çaresizlerin çaresiyim. Benim çare olduğum insan ebedi sıkıntı çekmez buyurur.
Benim kurallarım var. Kurallarıma göre iki günde hiçbir yiyecek bile yenir hale gelmez. İşte insanın kelime anlamı da o ya. Unutan.
Aksini söyleyen olur mu bilinmez. Unutanın unutulacağı günde var.

747140cookie-checkİnsan ve unutan

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.