Oblivion

Yeni güçler elde etme adına yapılagelen yarın planlarının önünde okunmalı, bu soğuk savaştaki yokoluş süreci… Bugünkü termik santral, taş ocağı, kimyasal depolama, tepki susturma, düşünce köreltme, duygu sindirme, özgürlük hapsetme, beyinlerde inşaat alanları açma gibi doğa ve insan düşmanı oluşumlar ile, filmdeki saksıda yetişen yeşile dahi tahammülü olmayan duygusuz oluşum aynı muhteris anadan doğma… Ne idüğü belirsiz babalar ise bu sürecin gayrimeşru peydahçıları zaten…
Güçlerini doğadan çalarak elde edenlerin, bitirdikleri gelecekte barınamayıp kaçacakları ve hükümranlıklarını sürdürmeye çalışacakları en yakın sığınak, filmdeki gibi, çölleştirdikleri dünyaya tepeden bakacakları sevimsiz metalik yapay gök adalar olabilir olsa olsa…
Tükeniş sürecine hizmet eden en şuursuz oluşumlar ise, naturel gibi davranan güdümlüler. İnsan süsü verilmiş, duygusuz labaratuvar ceninleri gibi, ya da akil payesiyle süslenmiş uzaktan kumandalı tamponlar gibi, egoları şişirilmiş ve dogmatik hedeflere kilitlenmiş üfürükçü sürüleri biçecekler geleceğimizi akıllarınca… Filmde negativizm adına gökte asılı duran ters piramit, illüminativari emperyal gücün dünyadan sonraki halini simgeliyor olmalı, terminatörlük göreviyle programlanmış uçan küreler ise, bu gücün uzaktan kumandalı taşeronları olmalı… Varlıkları şarj dinomolarına bağlı, şarj nerden geliyor? O ters piramitten… Çektin mi, ya da doğru yerden vurdun mu çöküyorlar.
Gücü şiddet ve yok etme üzerine kullanan egemenlerin, kolektif egolarını tatmin adına kurdukları baskı rejimlerine karşı, güçsüz olanların çaresizlikleri ve kurtulma çabaları üzerine kurulu tema… Günümüz dünyasıyla ne kadar da özdeş aslında. Ve o çaresizlerin, sinmek yerine, ellerinde kalan son kontra koz olan doğal tepkiyle enerjilenerek neleri başarabileceklerini izliyorsunuz.
Teknolojik gelişimin tavana çarpması sonunda, beşerin buna ayak uydurma adına dümen suyuna girme zorunluluğu, duygusallıkları da törpülüyor doğal olarak. Dokunma duyusu yerine, resimlerin digital siber ortamlarda tek tuşla beğenilmeleri bu sürecin bir nevi başlangıcı. Beğenmeler o kadar şuursuzlaşmış durumdaki, insani duygu ilk orda tuş oluyor işte… “bilmem nerde deprem oldu, binbeşyüz kişi öldü“ diye gelen haberi de beğendi diye tuşlayanlar değil mi zaten, bu dünyanın kaçınılmaz kaderini biçen duyarsızlar.
Doğanın yokolmuşluğu ve çoraklaşması ile insani duyguların yokoluşu ve çoraklaşması paralel evren kıvamında seyrediyor… Teknolojinin yaptığı tavan, ruhsal karmaları etkileyip, karmaşalar üretiyor. Ruhsuzların istediği de bu zaten.
Ülkedeki güncel çarpıklıklar yüzünden paranoyaklaşıp, evreni de gelecek üzerinden çarpık mı görmeye başladık yoksa.
Sırf sonu leke ile bitiyor diye, müstemleke ile fezlekenin örtüştürülmesi gibi bir şey bu…

763610cookie-checkOblivion

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.