Oku gazeteci oku

Gazeteci-Yazarlarimiz da okur-yazarlarimizdandir. Ama ben pek bilemiyorum, ne zaman okurlar ve ne zaman yazarlar. Sanirim onlar da, kendileri yasadiklari zaman, kendi sabirlari tastigi zaman, yazarlar, okunsun diye…
Baskalarinin yasadiklarini, ne dinlemeye vakitleri vardir, ne de yazarak kendi rahat köselerini rahatsiz etmeye niyetleri vardir…ekonomi, siyaset böylesine sanal ve buz üstünde kayip düsmeye mi benzer acaba? Ben hiç anlamam da…

Siyaseti sevmedigimi söyledigim halde, mazide yasadigim güzel bir siyasi hatiram var ama. O yillarda Radyo Cumhuriyet’ te Haberleri okurduk, Alev AYKENT ile dönüsümlü olarak ve ben hafta içi aksamlari ”Bu dünyadan Nazim geçti” programinda siirler okurdum. Bir gün Ana Haber Bülteninde kendi adimi bir siyasi partinin içinde okumustum. Ali Haydar VEZIROGLU’ nun BARIS PARTISI’ nde Muhtesem Ozan Asik Mahzuni SERIF ile birlikte benim de adim, Resmi Gazete’de yayimlanmisti, Ilkim ERKAN olarak, baba soyadimla, o zaman diliminde henüz KARACA soyadimi almamistim. Babam Hasan Hüseyin ERKAN da iyi, güzel ve dogru bir siyaset adamidir ve hep siyaset ve ekonomi dünyasinin içindedir, çünkü meslegidir, Maliye Bakanligi Hesap Uzmanlari’ndan birisidir ve Turgut ÖZAL Döneminin en basarili Yeminli Mali Müsavirlerinden birisidir.
Sanat ve Siyaseti birarada çok basarabilen nadir örnekler vardir yeryüzünde, bizde Bedri BAYKAM’i çok takdir ederim, ve maalesef gönül verdigi partisi CHP’ nin yeterince kiymetini bilemedigini düsünürüm, bu fikirlerimi paylasmak, sanatçinin mirasi, telif haklari, kadin haklari konusunda, yasadigim aci gerçekleri paylasmak için, Sayin Kemal KILIÇTAROGLU ile görüsmek istedigimde ise, hiç geri dönen olmaz bana…sasirmamayi ögretmeye devam ediyorlar hep… Cumhurbaskani’miza da, Basbakan’imiza da, Vali’mize de, Belediye Baskanlari’miza da, Gazeteci- Yazarlar’imiza da, Sanatçilar’imiza da hiç ulasamamistim.
Sanirim herksin çok isi vardi. Ya da onlara ulasabilmem için bir yabanci olmam gerekiyordu belki de onlardan çok uzak birisi…Mesela, Amerika’dan Bayan CLINTON, CHP ile görüsmek isteyince, eminim görüsebilir, ve elbette görüsmelidir. Ben sadece yalnizlastirilisima üzülüyorum, Saygiyla hep andigim ATATÜRK’ün sözünü hatirliyorum, ”Demokrasi bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” diyor da, bu sözü kaç kisi anliyor, hassasiyet gösteriyor ve uyguluyor diye düsünüyorum…
Gazeteci-Yazar-Müzisyen Halit KAKINÇ’a ulasmistim, dogrulari yazmisti,
Gazeteci-Yazar-Müzisyen Recep YETER’e ulasmistim, belgelere bakmis, gerçegi yazmisti,
Gazeteci Kenan ERÇETINGÖZ’e ulasmistim, komplo teorileriyle bana maledilmeye çalisilan Cem KARACA’nin MAHKEMELERI’nin bir kismini yayinlamisti.
Bakiniz bir elin parmaklarina ulasamadim, sayabildiniz mi?
Simdi sizlere, gerçekleri bildigi halde, belgeleri gördügü halde susan Arastirmaci – Gazeteci – Yazar – Programci – Sunucularin isimlerini hiç söylemeyim, hayallerinizi bir de ben yikmayim, siz onlari kendi sesleriyle dinledikçe, adeta bulmaca çözer gibi, çözeceksiniz… Zaten Onlar, teker teker, kendilerini, kendi meselelerini anlatarak, kendilerini sizlere tanitiyorlar, ben de onlari TV’ deki programlarda seyrettikçe, artik okumadigim köse yazilarini TV’ de okuyanlardan dinledikçe, yalan-yanlis haberlerle, yapayalniz birakildigim, misafir oldugum anne-evimde oturdugum kösemden, olan biteni anlamaya çalisiyorum, muhakkak ekonomilerine bir zarar gelmistir, köselerinin paralari ödenmiyordur ki, rahatlari kaçmistir ve sesleri çikmaya baslamistir diye düsünüyorum, kimilerinin o sen kahkahalarinin yerini itiraz sesleri almis, kimileri yine yigitlik günlerini hatirlamis, ama hissettigim bir koku var ki, bu koku, gerçegin gerçek kokusu degil gibi, yine, ne çare ki, parasizligin kokusu gibi, elbette kendilerine ödenmeyenlerin sorgusu gibi… yoksa fakirlikmis, emeklilikmis, kimsesizlikmis, yoklukmus, siyasetsizlikmis bunlarin kokusu duyulmuyor, kimsenin umrunda degil, kimse kimsenin umrunda degil, sanki herkese lazim olan, sonunda ebedi istirahatgahimiz için, 2 metrekare yer degilmis gibi, ( geçenlerde Saygideger Basbakani’miz dil sürçmesi olarak 2 metreküp diyerek, yine beni güldürdü bu kadar acimin arasinda, ben de bir balik burcuyum, bir balik böyle güzel mizahi yapar, dogustan sanatçidir baliklar bence, diger su gruplari gibi, akrep ve yengeç burçlari gibi…)
Anlamadigim bir sey de, bir sanatçi diger bir sanatçiyi neden hiç çekemez de çok sever gibi yapar.? Bence üzerinde çok düsünülmesi gereken bir konu…
Galiba en kötüsü de bu, sevmeden, sever gibi yapmak…anlamadan, anlar gibi yapmak…dinlemeden, dinler gibi yapmak…saymadan, sayar gibi yapmak…eyvah yine ekonomiye döndük, yine para’ya ulastik…bütün yollar ve bütün düsünceler para’ya mi çikiyor artik?
Beni dinleme nezaketini gösteren, insan Gazeteci-Yazarlari yazarken, iki cihanda hiç unutmayacagim, bir türküsever olan, yürekli, vicdanli, empati duygusu gelismis bir gerçek insan olan Hrant DINK’ i yazmazsam, benim insanligima, kadinligima, bir sanatçinin sanatçi dul karisi olmama yakismaz…Hrant yazacakti tüm gerçegi, bana ve Cem’e hazirlanan komplolari, belgeleriyle, tarihin kronolojisine inanarak… biz 19 Ocak 2007 de, benim Kudüs’ten döndügüm gün Hrant’la Arnavutköy’de bulusup röportaj yapacaktik …Kaderimize yazilmamis ki, bu hayatin kendisi gibi, konusmamiz, kavlimiz yarim kaldi…Daha evvel, AGOS’ta konustugumuzda, içi sizlamisti bana, ”niçin daha önce gelmedin, anlatmadin, ben yazacagim gerçekleri, Cem’in herkesle mahkemelik olmaya hakki var, Cem’in davalarini sana maletmeye kimsenin hakki yok Ilkim kuyrik (kizkardes), izin veriyor musun bana, sana bu komplolari yazanlarin hepsinin ……, izin veriyor musun bana?” diye haykirdi, dürüst ve yigit bir insan arkadasimizin var oldugunu hatirlamak, beni huzura erdirmisti, Hrant her zamanki empati yüceligini göstermis, zaman zaman birbirini yanlis anladiklari arkadasi Cem’in, dul karisina yardim etmeyi, kamuoyu vicdaninda aklamayi görev bilmisti, çünkü Hrant vicdan sahibiydi, önce insandi, sonra Gazeteci- Yazar’di…Keske hepimiz Hrant gibi Ermeni olabilsek…Seni hep hatirlayacagim Sireli ( Sevgili )Hrant, Dariner Antsan ( Seneler geçti), bugün yine 19 Ocak, ben seni, açik gazete okuyucularina anlatiyorum, eminim sen simdi Cem’le yine hararetli sohbet ediyorsunuzdur, konusup da bulusamadiginiz, Toto Annenin Sisli Ermeni Mezarligi’daki mezari basinda anma törenlerini de anlatiyorsunuzdur. Bizim seninle Tesvikiye camiinde Sidika SU Teyzem için konusup da bulusamadigimiz gibi, benim trafik yüzünden dogruca Zincirlikuyu mezarligina gidisim gibi, senin beni telefonla arayip, Ilkim nerde kaldin, deyisin gibi, senin Hollanda ve Amerika seyahatlerinden sonra , ( ki sana verilecek ödülü Rakel’ le birlikte gidip, alip dönecektin, gittin, aldin, döndün), yani 19 Ocak 2007 de bulusma sözümüz gibi, bulusamadigimiz gibi… Ölüm Allah’ in emri…( Bir zamanlar Baris MANÇO söylemisti ya )…O güzel insana, Türk Dil Kurumu ne kadar ödül verse azdir bence…
Burada hala, Dert çok hem dert yok…( Bir zamanlar Cem KARACA söylemisti ya )… O güzel insani, Türkiye Cumhuriyeti, yalan bir haber yüzünden Vatandasliktan çikarttigi için, yetmedi bir de mezarindan çikarttigi için, ne kadar özür dilese azdir bence…
Bana hazirlanan komplolori sen biliyorsun Hrant, herkes susuyor, sen konusacaktin…suçum Cem KARACA’nin ana-babasi kadar sevdigi ve inandigi karisi olmam bence, bana zarar vermek, Cem’in hatirasina zarar vermekmis, sen böyle söylemistin…ben kederleri bitirmek için varim demistin, sen sakin aglama, hep gül, demistin…
Simdi orada, siz iyisiniz, size Sanat Günesi’miz Zeki MÜREN’ in sarkisini hatirlatmak istiyorum, buradaki gazeteci-yazarlar da okusun diye…

Yillarca dinledik Zeki MÜREN’ i, sesini kaybetsin diye, vicdansiz ve zulmeden insanlar tarafindan, ilacinin içine kezzap konuldugunu kaç kisi bilebildi? 1949 da Istanbul Bogaziçi Lisesi’nde okurken, sinema yönetmeni ve senaryo yazari Arsavir ALYANAK’ in babasi olan Agopos Efendi ile Udi Kirkor Efendi’ den aldigi derslerle musiki egitimini sürdürmüstü, sanatta ve sanatçida Türk-Ermeni-Rum….hep birdir…sarkilarin dini olmaz ki…gözyasinin ve tebessümün dili de aynidir…
”Kimsesizlerin kimsesiziyim, Kimsesizim / Yalnizlarin yalniziyim, Yalnizim / Dertlilerin dertlisiyim, Dertliyim / Asksizlarin Askiyim, Asikim.
Ismim Mesut, Göbek adim Bahtiyar / Yillarca hep böyle bildiniz siz / Mesut Bahtiyar’dan sarkilar dinlediniz.”
Sadece sizin degil, herkesin, görünmeyen, gösterilmeyen, ört-bas edilen dertleri vardir. ”Emek zayolmadan sizlar mi yürek?” diye söyler Ruhi SU Hocam.
Ben bir BESIKTAS taraftari olarak, GALATASARAY’lilarin ve Ülkemizin Stadyumlarindan birinin yapiminda emegi olanlari kutluyorum, hiç kimsenin emegi zayolmasin, emek zayolmadan yürek sizlamaz, her ölüm, gerçek sevenlerinin yüregini yakar, sevilenler hep hatirlanir, kendi derdinden baska hiç kimseyi görmeyen, duymayan, konusmayan, yani meshur üç maymunu oynayan gazeteciler, yine somazsiniz, dinlemezsiniz, yazmazsiniz, bilirim…. belki, belki, belki okursunuz, oku gazeteci oku…

1634880cookie-checkOku gazeteci oku

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.