Ölüm Hayatın Hocasıdır, Diyorlar 

SERDAR MÜTEFERRİKA SERHATLI – 1563 yılının bizce bilinmeyen bir günüydü, bugünkü Belçika topraklarında bulunan Antwerp şehrindeki tuhaf huylu bir ressamın evinin alt katında olan atölyesinde, ¨Ölümün Zaferi¨ adını vereceği tabloya,

Sanatçının fırçası son kez dokundu. 

Ressam şöyle gerisin geri birkaç adım attı, elini beline koydu, uzaklaştı tablosundan, baktı ve baktı; alıcı gözle inceledi çizip boyadıklarını, evet, resim tamamlanmıştı.

Pieter Bruegel adındaki ressamın tablosu insanlığın Habil’le Kâbil’den beri yaşadığı dehşeti anlatıyordu; ölümü, yok oluşu… 

Dünyanın, ikide bir yerle yeknesak oluşunu!

1525 doğumlu ressam Bruegel, Felemenkçe özgün adıyla De triomf van de Doods, olarak bilinen tabloyu ertesi gün stüdyosundan aldı, boyası kurumuştu, götürdü, salonlarda sergiledi. Eserinde savaş ve aptallığı, acı ve yıkımı, ölüm ve hayatı ironik biçimde sergilemekteydi. Bu tür eserler daha sonraki yüzyıllarda ¨Konulu Sosyal Sanat Eserleri¨ olarak geçecektir.

 Bruegel yıllarını verdiği bu tablodan çok umutluydu, satmak üzere Felemenk burjuvalarına, sonra feodalitenin aristokrasi üyelerine de gösterdi, eski derebeylerinin kapısını çaldı. 

Kapısına dayanmış alacaklıları, faiz işleten tefecileri başından savmak için paraya ihtiyacı var adamın; resmini alan yok oysa…

Üç yılını almış bu esere kimse yüz vermeyecektir. 

Bruegel

Neyse ki, Saraylarda oturan kralların hepsi zevksiz, sanatsız, görgüsüz ve hödük değildir. 

En azından içlerinde sanat ile zanâatı birbirinden ayıran incelikli insanlar da vardır. 

İşte bunlardan birisi nezaketin haddesinden geçmiş, dünya güzelliklerine ve estetiğe değer veren bir İspanyoldur; Kral II. Philip.

Yenilikçi olan ne varsa hepsine meraklı bulunan İspanya Kralı II. Philip, modernite adına olan biteni kaçırmak istemiyor, Avrupa’nın güneyinde kalan ülkesini bir köylü memleketi kalmaktan çıkarmak için sanat, kültür faaliyetlerini yakinen takip edip entelektüalizmin ve akademik çalışmaların ürünlerine ulaşmaya debeleniyordu.

Bu yüzden Avrupa kentlerindeki sanat faaliyetlerini uzaktan izliyor; izletiyordu. 

Adamları sanat casusu gibi başkentlerde açılan sergileri, müzayedeleri, elden çıkarılmış eserleri takip eder ve Saraya günü gününe rapor ederdi.

Böylece bu tablodan haberdar oldu, kese dolusu çil çil altın gönderdi, resmi satın aldı.

Bugün Madrid’deki Prado Müzesine gidince, tabloyu eğer şaşkınlık ve bu insan denilen varlık ne tuhaf şeymiş diye derin ve dahi içinden çıkılmaz düşüncelere dalarak izliyorsak, bunu modernleşmeci Krala borçluyuz. 

Latin Amerika’yı talan eden kolonist-sömürgeci İspanyol Conquestador’ların gemilerle İber Yarımadasına, İspanya’ya ve Portekiz’e taşıdığı altın, gümüş ve değerli olan ne varsa, bunlar İspanya’ya on altıncı yüzyılda Altın Çağını yaşatırken, Ölümün Zaferi evvela İspanya Sarayına gidiyordu. Buradaki ironiye dikkat gerekir:

Latin Amerika’nın İnka’lar, Aztek’ler, Maya’lar gibi yerli halklarını yok eden İspanyol Kralı, yaptığı şeyin tablosunu görmek istemiş olmalıydı. Günâh çıkarır gibi bir şey, fakat kral adına sevinmeliyiz, ex nihilo- hiç yoktan bu bile iyi bir şeydir.

Bruegel’in tablosundan neredeyse bir asır evvel, bir başka Felemenk-Hollandalı ressam, Hieronymus Bosch da üstüne vazife olmayan işlere kalkışmış, savaşın, sefahat ve hüküm sürmenin ve tabii insanın acımasızlığına fırça sürmüş, sürtmüştü… 

Bosch

Bosch’un o tarihlerde takdir kıymet görmeyen, burjuva kamusal alanlarındaki salonlara henüz sokulmayan tablolarının ruhunu yansıtan, âdeta müridi gibi tekrarlayan Bruegel’e de bu yüzden ikinci Bosch diyorlar. Bosch’un 

¨Yeryüzünün Zevkler Bahçesi¨ başlığını taşıyan ünlü tablosu da yine Madrid’de, aynı müzede sergilenmektedir.

Bu tablo üç panelden oluşur, soldaki kanat Tanrı ve öteki dünyaya ait bilinmez kutsal şeylerin hikâyesini gösterir; belli ki Tanrı, o soldaki tablo panelinde şu insan denilen varlığı bir imtihan edelim, deneyelim, bakalım ne yapacak demektedir. 

Sonra ortadaki büyük tabloya bakarız; soldan sağa doğru gidiyoruz, Arapçanın elifba’sı gibi tersine yazılan değil; dikkat! 

Bu tabloda insanlığın baştan çıkmış hâlleri görülmektedir; tanrıyı hiçe sayan zevk ü safa içindeki sefil yaratıklar… Sonra, soldaki kanat, sol panel cezalandırma, ödüllendirme, kara kaplı defter ne yazdıysa onların bir bir ortaya döküldüğü ahiret ve öteki dünyaya aittir. Tablo bu kadar…

‘Ey, Serdar Müteferrika Efendi, ağzında bakla gezdirdiğin yeter, söyle söyleyeceğini!’ diyorsanız, haksız da sayılmazsınız. 

İşte kıssadan hisse, lafı toparlayayım: Madrid’deki müze, bütün karantina önlemlerine rağmen son zamanlarda en çok ziyaret edilen yerlerden birine dönüştü ve ziyaretçilerin hemen büyük çoğunluğu bu iki tablo önünde dikilip, diz bağları çözülene kadar oradan ayrılmıyor, resimlerde beş yüz sene evvel yapılmış kendisini bulmaya çalışıyor. Zira insan karşılaştığı bilinmezlikleri anlamak için işaretlere muhtaç; bu resimler birer itiraf, bir parça günâh çıkarmak, biraz da af dilemek için bire bir… 

Âdem’in Havva’yla birlikte Cennetten kovulduğu o ilk günâhın işlendiği, oysa hepi topu bir elma yemişlerdi, bütün günâhların orijini olan günden beri insanoğlunun günâh defteri kabarıktır. Peccatum Originale diyor Latinler o ilk günâha; iyi de biz yemedik ki elmayı, ayvayı, Âdem babamız yedi diyemiyoruz. Faturası bize kadar kesilmiştir.

Ne var ki, faturanın kdv’si ölümdür, insanoğlunun en büyük derdi olan, hiçbir zaman katlanamadığı yokluk hâli. 

Şimdilerde, içinde olduğumuz bu ürkütücü zamanlarda olduğu gibi hepimize, Kemalettin Tuğcu romanlarında zavallı çocuklara duyulan biçimde bir şefkat hissi, üstümüze ruhanî bir iyilik, başkasını anlamak, hoş görüp kucaklamak, hatta geçmişte ne fenalık edildiyse her şeyi affetmek ihtiyacı geliverir. 

İnanmayınız, bu geçicidir, azıcık ürküten şey ortadan kalkınca o insan yine aynı eski vahşi insana döner. Bir türlü hocasından ders almamıştır. 

Oysa Latin proverbium [Latince atasözü] olarak söylendiği gibi, unutulmaması gereken lakırdı, Mortus est Magister’dir, Ölüm hayatın hocasıdır. 

2436040cookie-checkÖlüm Hayatın Hocasıdır, Diyorlar 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.