‘Oradaydım demenin onuru…’

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun köşe taşları;19 Mayıs 1919 Bandırma vapuruyla Samsun’a hareket, 23 Mayıs’ta Amasya genelgesi, 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi ve 4 Eylül Sıvas Kongreleri ise ikinci büyük uyanışın tarihi de 22-24 Temmuz 2005 Lozan 2005’tir.


Bandırma Vapuru içinde olanlar, Erzurum ve Sıvas kongrelerine katılanların bu eylemi ne kadar önemli ve o tarihlerde buralarda bulunmuş olanların adlarının bulunduğu listeler nasıl  birer tarihi belge olmuş ise, Lozan2005 toplantı ve etkinliğine katılım ve o kişilerin oluşturduğu liste de adı geçenleri de tarih böyle anacaktır.


Anlamı, gereği, amacı, içeriği, düzenlenişi, tarihi yeri ve katılımcıları ile gerçek anlamda bir dönüm noktası olan Lozan2005’in siyasal anlamı, konuşmalar, tarihe geçen açıklamalar, toplantı ve etkinliğin düzenlenmesi ile ilgili yazılar ile yorum haber ve bilgileri basında çıktı. Ben burada bu tarihsel olayda yer alamayanlara o havayı belki biraz yaşatır düşüncesiyle gözlem ve izlenimlerimi aktarmak istiyorum.


22 Temmuz akşamı sabaha karşı saat 05’ten itibaren İstanbul Atatürk Havaalanı’nı ellerinde bayraklar üzerlerinde Lozan2005 yazılı tişortlü kişiler salonlara dolmaya başladı.


Bilet, sigorta vb işlemlerini tamamlayanlar bu kez yurtdışına çıkış harcını nereye yatıracaklarını soruyordu. Erkan Önsel, Lozan2005’e gideceklerin pasaport kontrolu için ayrı bir kapı açılacağını, Lozan 2005 katılımcılarından yurtdışı çıkış harcı alınmamasının sağlandığını söylüyordu. Böylece herkes 70 YTL ödemeden pasaport kontrolünden geçti
Havaalanının gidiş bölümündeki 219 nolu kapıda 0.6.40’ta Ankara’ya oradan Zürih’e havalanacak uçak beklenirken 35 dakika gecikmeyle kalkacağı bildirilen uçak beklenmeye başlandı. Uçağa binaen Lozan2005 yolcuları, Ankara’dakileri de aldıktan sonra Zürih7e uçtu.


Bu arada uçakta herkes yanındaki ile tanışmaya başlamıştı. Uçakta bir yandan da koridorlar miting alanına andıran bir hareketlilik yaşanıyordu. Organizasyon görevlileri, bir yüzünde Lozan anlaşması haberinin olduğu ‘Hakimiyeti Milliye’ gazetesinin  özgün halini arka yüzünde anlaşmanın Türkçe harflerle çevirisini içeren belgeleri çoğaltmış dağıtırken, aralarında ADD’nin çeşitli şubeleri tarafından hazırlanmış konuyla ilgili bültenlerden Yurtsever hareket’in ‘Şimdi Dayanışma Zamanı” başlıklı dökumanlara, Çanakkale Ulusal Bağımsızlık ve Birlik Hareketi’nin Kuvvayı Milliye gönüllüleri başlıklı yazıya kadar çok sayıda yazı ve dökümanlar katılımcılara dağıtılıyordu. Bu arada  Turgut Özbay’ın “Lozan Sevr Karar ver” adlı kitabını katılımcılara dağıttı.


Böylece okunacak bilgilenilecek o kadar doküman oldu ki, bunlar incelenirken 2.5 saatlik yolculukta sıkıntıdan bulmaca çözerek vakit geçirmeye gerek kalmadı.


Pilot, Zürih havaalanına inişe geçtiklerini haber verdiğinde 2.5 saatlik zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varılmamıştı.


Zürih Havaalanı’na inildiğinde ise katılımcıları, ellerinde Türk bayrakları ile karşılamaya gelenler olayın ilk duygu ve heyecanlı anıydı.


Zürih Havaalanı’ndaki ellerinde bayraklarını sallayarak Lozan205 katılımcılarını karşılayanlar bir yandan da işlemlerini tamamlayanları hazırlanmış olan otobüslere yönlendirdi.  


Havaalanının yakınındaki Zürih Airport Hilton oteline gelindiğinde ise, adını söyleyen odasının anahtarını alıp hemen odasına çıkıp valizlerini bırakıp aşağı iniyordu. Çünkü uçağın 35 dakikalık geç kalkışından dolayı daha önce belirtilen basın toplantısı için çok az zaman vardı. Ama herkes o kadar hızlı hareket etmişti ki gecikme telafi edilip hemen otelin Zurich Salonu’ndaki basın toplantısına yetişti.


Tam anlamıyla hınca hınc dolu bir salonda yapılan basın toplantısında  ilk konuşmayı KKTC Birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, basın mensuplarına İngilizce olarak seslenerek yaptı. ADD Başkanı Ertuğrul Kazancı ve emekli general Yaşar Müjdeci’den sora İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Lozan’a geliş amacını ve İsviçre’nin Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili aldığı karara ilişkin düşüncelerini anlattı.


Basın toplantısından sonra Türkiye’den gelenler otelin lobisinden İsviçre’de bulunan yurttaşlardan haber alıp gelenler ile sohbete dalmıştı. Bu arada Perinçek, İsviçre’li basın mensuplarına ayrı ayrı demeçler veriyor görüşmeler yapıyordu. Bu görüşmelerde ve verdiği demeçlerde Ermeni soykırımı iddialarının büyük bir yalan olduğunu söylüyordu. Kimli gazeteciler İsviçre hükümetinin yakın zaman önce meclisinde aldığı bir karar ile Ermeni soykırımı yoktur diyenleri cezalandıracağı anımsatılınca İP Genel Başkanı “Ben söylüyorum onlar ne yapacaksa yapsınlar. Biz bunu söylemeye geldik” diyordu.


Ertesi gün Zürih’e 15 kilometre uzaklıkta bulunan İslikon’a gidildi.  İslikon Sarayının kapısında Türkiye’nin Zürih Başkonsolosu ve diğer görevliler gelenleri kapıda karşılayıp adeta ev sahipliği yaptılar.Yemekler yenilip kahve içmeye geçildiğinde Lozan2005 katılımcıları bugüne kadar çeşitli kimlik ve yönleri ile tanıdıkları Prof. Tolga Yarman’ı bu kez hiç bilmedikleri bir özelliği piyanistliği ile tanıdılar. Yemekten inenler Tolga Yarman İslikon sarayının giriş katındaki piyanonu başına geçmiş gördüklerinde güzel bir sürprizle karşılaştılar. O’nu gören Prof. Kemal Alemdarğlu, Prof. Dr. Ahmet Ercan  ve Prof Dr. Coşkun Özdemir’in de piyano başına oturmuş Tolga Yarman yanına geçmesiyle İzmir’in kavakları türküsünden 50. yıl marşına kadar geniş bir repertuara sahip koronun güzel bir müzik ziyafeti verdiler.


İslikon’dan çıkıp İsviçre’de yaşayan 87 bin Türkün büyük çoğunluğunun bulunduğu Vinherthur’a geçildi. Burada Hotel Zentrum Töss salonuna gelindiğinde İsviçre’nin çeşitli bölgelerinde Türklerin doldurduğu salona geçildi.


Töss Salonu’nda, Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Başkanı Ferit İlsever’in yönettiği, ADD Başykanı Ertuğrul Kazancı, Milli Savunma eski Bakanı Barlas Doğdu, İP Ulusal Strateji merkezi Başykanı Prof. Semih Kora, Almanya Türk Dernekleri Koordinasyon Kurulu Genel Başkanı Tahsin Bayar, İsviçre Türk Toplumu Başkanı Kahraman Tunaboylu, Emekli vali Aydın Özakın, Almanya ADD Başkanı Yavuz Dedegil, İzmir Barosu Başkanı Nevzat Erdemir, Türkiye Haber-İş Sendikası Genel Sekreteri Ali Akcan ve İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Yıldan’ın oluşturduğu divan yönetiminde panele geçildi.


Panele geçilmeden önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in gönderdikleri mesajlar okundu. Her sözcüğü özenle seçilmiş cümlelerle, içtenlik, duygu ve analiz içerikli mesajlar, çeşitli toplantılar laf olsun diye gönderilen mesajlardan çok farklıydı. Özellikle Süleyman Demirel’in “Lozan, savaşla kazanılanın masada kaybedilmeyip zaferin tasdik ettirilmesidir. Lozan ile  o günün dünya galipleri mağlup edilmiştir” diyen ve baştan aşağı her biri özenle seçilmiş cümlelerinden oluşan mesajı büyük alkış aldı.


Konuşmalar arasında Jandarma eski komutanı Orgeneral Şener Eruygur ve İsmet İnönü’nün kızı Özden İnönü’nün mesajları da okundu.


Panelde ilk sözü alan KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın konuşması sık sık alkışlarla kesiliyordu. Denktaş, Lozan’ın Türkiye tarihindeki yerini anlattıktan sonra “Tarihe devletlerinden vazgeçtiler” diye yazdırtmayacağız” diyordu. Denktaş’ın konuşması bittiğinde dinleyiciler ile birlikte O’nun da gözleri dolmuştu.


Denktaş’ın ardından sahneye çağrılan tiyatro sanatçısı Dilek Türker, bir gön önce hastalanmıştı. Dilek Türker bir yandan kendisine verilen ilaçları kullanıp ertesi gün sahnede olabilmek için adeta kendisiyle savaşa girişmiş ve  savaşı da kazanmıştı. Gerçi kendisi ne olur ne olmaz diye ertesi gün sahnede okuyacağı Nutuk’tan parçaları bir kasede doldurup yedeklemişti. Ama Töss Salonu’nda kaset değil Dilek Türker’in kendisi sahnedeydi.


Türker’in Atatürk’ün Nutuk’unda geçen Lozan ile ilgili bölümden bazı pasajları okurken salonun halini görmek gerekirdi. O görüntüyü yazı ile anlatmak olanaksız. Salonu dolduranların o andaki durumlarını ya orada bulunup görmek ya da kayda alınan kamere görüntülerine bakmak gerekir. O an yazıyla anlatılmaz . Dilek Türker o teartal sesiyle ve ruhunda duyup hissederek okuduğu Nutuk’tan bölümler seslendirirken salon pür dikkat kesilmiş yüzler, deyim yerindeyse gözyaşı seline boğulmuştu.


Daha sonra kürsüye gelen Doğu Perincek  katılımcıları “Lozan akıncıları”diyerek selamladıktan sonra Lozan2005’in 8 hedefini açıkladı.


Panelde konuşan İ.Ü eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu da “Kıbrıs vatandır, Lozan kuruluş anlaşmasıdır. Bunlar değiştirilemez satılamaz” diyordu.


Prof. Sina Akşin ise, Cumhuriyet tarihini Atatürk ve sonrası olarak iki ayrı bölüm halinde ele almak gerektiğini söyledi.


Prof Osman İnci de Trakya Üniversitesi olarak Lozan’a nasıl baktıklarını anlatırken öğrencilerin diplomalarını Lozan anıtı önünde düzenledikleri törenle verdiklerini söyledi.
Kürsüye gelen Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş ise salondaki durumu şu sözleri ile ifade etti. “Kuvvayı milliyet yeniden şahlanıyor, rüyamın gerçekleştiğini görüyorum”
Söz sırası Prof. Dr Alpaslan Işıklı’ya geldiğinde ise yaptığı bir karşılaştırma ile salonu dolduranlara ilginç bir karşılaştırma yaptı Işıklı, “Spartaküz köleleri örgütleyip ayaklandırdı. Atatürk milletimizi ayağa kaldırdı. Egemenler Spartüküs’ü ezdi, ama emperyalistler Atatürk’ü yok edemedi”


Konuşmacılardan Hür Parti Genel Başkanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Yaşar Okuyan da “Hükümet kendi milletine kulağını tıkamış Avrupa’da gelen her talebi emir telakki ediyor. Madem öyle, buradaki sesi duysun diye biz de ona Avrupa’dan sesleniyoruz.”dedi.


Panelin son konuşmacısı ise Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Başkanı Nasuh Mahruki’ydi Mahriki “Söylenenlere ekleyecek bir şeyim yok. Benim bir önerim var” diyor ve şu öneride bulunuyordu: “Bu oluşumu sürekli kılacak Lozan2005’i kurumsal hale getirip harekete sürdürecek Lozan Heyeti kurulsun.”


Daha konuşmak isteyen çok kişi vardı. Panelin oturum bakanı Ferit İlsever konuşmacıları toplumun herkesimi ve bütün siyasal eğilimleri ifade edecek biçimde seçtiklerini belirterek sürenin kısıtlığı nedeniyle konuşmak isteyen herkese söz veremediklerini, bunun anlayışla karşılanması gerektiğini söylerken “Bakın Ulusal birlik konseyi Genel sekreteri Mehmet Cengiz’e bile söz veremedik” deyince o “Bile” sözcüğü üzerinden Mehmet Cengiz sohbetlerin konusu oluyordu.İlsever’in bu açıklamasına Bedri Baykan gibi şovmenler sayılmazsa önemli bir itiraz da olmadı.


Konuşmalar tamamlandığında hınca hınç dolu salonda duygular zirvedeydi. Doğu Perinçek’in ifadesine başvurulmak üzere mahkemeye çağrılması tam bu ortamda gerçekleşti.


Saat 20.15’e geldiğinde, Zentrum Töss Salonu’nun yanındaki bölümde bir sivil görevli yanında polislerle Doğu Perinçek’e “Sizi savcılığı kadar götüreceği. Önemli bir şey değil ifadenize başvurulup serbest bırakılacaksınız. Korkmayın” demesi üzerine Perinçek, “Ben korkmam. Neden korkacak mışım, siz korkun” demesiyle o zamana kadar bundan haberi olmayan salondakiler olayı öğrenir öğrenme bir anda Töss salonunun bahçesini doldurup Perinçek’i götürecek olan polis arabasın etrafını sardılar. Kimi “Onu alırsanız bizi de alın, onu yalnız bırakmayız” derken bir yandan da hep bir ağızdan Doğu Perinçek’in ifadesinin alınmasına neden olan “Ermeni soykırımı yalandır” sözleri haykırılıyordu.. bu arada  kimileri de “Mahkemeye yürüyelim, savcı bizim de ifademizi alsın”.


Bu arada Mustafa kemal Atatürk’ün kurarken “Anadolu Ajansı Türkiye’nin sesini dünyaya duyuracak” dediği gibi Anadolu Ajansı’ndan Viyana Muhabiri Ali Haydar Yurtsever’in geçtiği haber ile olayın duyurmasıyla Türkiye’de televizyonlar haberi altyazı olarak geçmeye başlamıştı bile. Bu bir yandan Dışişleri bakanlığının olayı dakika dakika izlemesine yol açarken aynı andı televizyonlar ulaşabildikleri kişiler ile telefon bağlantısı kurup konuyla ilgi ligli alıyordu.


Akşam saat 10’da Töss’ten otele dönüldü. Akma kimsenin odasına çıkacağı yok. Lobi ana baba günü. Türkiye’den gelenlere yarınkı etkinliklere katılmak üzere diğer Avrupa ülkelerinden gelenlerle Zürih Airport Hilton kuruluşundan bu yana hiç yaşamadığı bir hareketliliğe sahne oluyordu.


Sabaha karşı saat 02.30’d otele gelen Perinçek otelin kapısının önünde toplanmış o saatte küçük bir miting ile karşılandı. Bu arada Hulki Cevizoğlu’nun Ceviz kabuğu  programına canlı telefon bağlantısı ile katılıp ayakta 45 dakika süren  bir bilgilendirme yapıyordu.
Ertesi gün sabah Saat 08’de Lozan’a gitmek üzere yola çıkıldı. 3.5 saatlik yolculuktan sonra Lozan’ın Bellerive Parkı’na varırlığında saat 12’yi gösteriyordu.


Türkiye’den gelenleri taşıyan otobüsler park edip içindekiler ellerindeki bayraklar ve üzerlerine giydikleri lozan2005 yazılı tişörtleri ile Rhodania meydanına yürürken yolda İngiltere, Belcika, Fransa, Almanya, Hollanda ve diğer ülkelerden gelenlerle buluşuyordu. Olimpique Meydanı’na gelindiğinde ise ortaya bugüne kadar görünenden çok farklı  irk tablo görülüyordu bu tablonun en önemli özelliği bugüne kadar çeşitli vesilelerle ile bir araya gelmiş farklı kesimlerden kişilerin etkinliklerinden çok daha geniş bir yelpaze oluşturmasıydı. Farklı kesimlerin oluşturduğu bu yelpaze bugüne kadar olanlardan çok daha geniş çok daha renkliydi.


Miting alanında çeşitli derken ve kuruluşların yanında herhangi bir kurum dernekle ilgisi olmayanlardan da çoksayıda kişi gelmişti. Bunların simgesi ise 65 yaşındaki Hanife anaydı. Beyaz giysileri ve üzerine giydiği Türkiye yazıyı tişörtü ve başörtüsüyle adeta Lozan budur diyordu.  Hanife ana herhangi bir dernek ile bağı yoktu. Kendisi duyup gelmişti. Hacı olduğunu söylüyordu ve sol elini göğsüne getirip Türkiye bazısını göstererek bunun adını gördüğüm yende sesini duyduğum zaman yüreğim çarpıyor” diyordu.
Miting sırasında alanı gezerken dinleyicilerin aralarındaki konuşmaları dinlerken heyecanlanıp duygulanmamak elde değildi. Söylenenlerin ortak notası Vural Savaş’ın belirttiği gibi “ Bu iş oldu”  cümlesiyle ifade ediliyordu.


Mitingten sonra meydanın yakınında bulunan Lozan Anlaşması görüşmelerinin yapıldığı Beaurivagee Palace’e yürüyerek geçildiğinde yürüyüşün bir kolu otelin kapısına geldiğinde bir ucu hala meydandaydı.


Beaurivagee Palace’ta düzenlenecek panel için tutulan salon çok büyüktü, ama oradakilerin hepsini alması olanaksızdı. Herkes o tarihi görüşmelerin yapıldığı salonlarda yapılacak toplantıya katılmak istiyordu. Düzenleyiciler zor bir iş yapmak zorunda kaldı. Otelin önünde toplananlardan ancak solunun yer aldığı kadar kişiyi içeri alınca otelin önünde kalanlar bir mitingi andırıyordu.


Beaurivagee Palace’taki panelde söz alıp konuşanları tek tek yazmak zor olsa da bunlardan bazılarının konuşmalarından birkoç söz aktarmak Lozan2005 ruhunu anlatmak için gerekir.Örneğin Kırşehir kaman Zaraat Odası Başkanı Selami Kayhan’ın “Kusura bakmayın heyecandan konuşamıyorum. Ama yüreğim yanıyor..Hem yabancılara mülk satışı yapılarak fiziki olarak hem de siyasi anlamda topraklarımız elden gidiyor” sözleri ile gözleri dolarak kürsüden inmesi, ardından “Bir profesöre böyle konuşmak yakışır mı” diye sorarak “Egemenliğimize el uzatacakların anasını…” diyerek bunu “Bazen öyle olaylar oluyor ki bunları ifade edecek söz sulamıyorsunuz” sözleri ile açıklayan Prof. Dr. Tolga Yarman’ın konuşması bir baka hava yarattı.


Prof. Zekeriya Beyaz ise konuşmasını “ Bu ülkeyi sömürge yapacaklarını  sanarak faaliyet yürütürleri tepeleyeceğiz” sözleri ile bitirdi.


Şehit Aileleri Derneği adına konuşan Yıldız Namdar ise, yaşananları acıları yenilemek için değil uyarmak için anlattığını söyledi.


İP Genel Başkanı Bedri Gültekin’in konuşmasına “Diyap ağa’ın torunu olarak sizleri selamlıyorum” diye başlayınca salonda bir alkış tufanı koptu.


Beaurivagee Palace’taki toplantı, katılımcıların ayakta hep birlikte Ermeni Soykırımı yalandır sözlerinin tekrar edilip sonuç bildirgesinin hazırlanması kararı alınması ile sona erdi.


Toplantı sona erip dışarı çıkıldığında, yer olmadığı için içeri alınmayıp dışarıda kalanlar arasında 65 yaşındakı beyaz giysileri ve başörtüsüyle gelen Hanife ana’yı otelin önündeki meydanda bekler gördüm. Toplantı sona erip dışarı çıkıldığında mitinge katılmak için diğer ülke ve şehirlerden gelenler gitmişti., ama Hanife ana meydanda hala bekliyordu. “Sen hala bekliyor musun” diye sorduğumda “Sen bana içeride neler konuşuldu onu söyle” diyordu. Biz konuşurken yanına kısa kollu bir elbise giymiş genç bir kız geldi. Hanife ana onu yanına alarak “Böyle bir fotoğrafımızı çek. Lozan’a kimlerin geldiğini görsünler” dedi.
Lozan anlaşmasının imzalanmasının 82. yılında aynı salonda bir araya gelenler yalnız o tarihi olayı bir kez daha  anmakla kalmamış “Yeniden uyanışın” ilk adımını da atmış olarak artık Türkiye’ye dönme saati yaklaşıyordu.


Ama Lozan akıncılarını yoğun bir günün arkından biraz dinlendirmek gerekiyordu. Bu iş de Maraşlı Necmi  katılımcıları Lozan’ın tepesindeki lokantasında verdiği akşam yemeğinde gerçekleştirdi. Lokantanın salonlarını dolduranlar bir yandan yemeklerini yerken bir yandan da Adnan Akfırat’ın Kiziroğlu Mustafa ile başlatıp, ardından Prof. Ahmet Ercan’ın ses vermesiyle masalarda o anda oluşan korunu söylediği türkülerle adeta coştu.Lokantanın alt katında ise Loszan2005 Bildirgesi tartışılıp son halini alıyordu.


Cenevre Havaalanı’ndan pasaport kontrolünden geçerken görevliler katılımcıların üzerindeki tişortlere bakarak “oooo,.. siz Lozan göstericisi” diyordu.


THY’nin 21.50’de hareket eden  3908 sefer sayılı uçağı önce Ankara’ya uğrayıp oradan katılanları bıraktı. Ardından İstanbul Atatürk Havaalanına geldi.


Burada Lozan akıncılarını bir baka sürpriz bekliyordu. İP yöneticileri, gecenin geç vakti olmasına karşın ellerinde Türk bayrakları ile salonu dolduran insanları getirmiş, Lazan’dan gelenleri “Türkiye Türkiye” sloganları ile karşılayıp birer kırmızı karanfil verdi.


Evet, 22-24 Temmuz 2005’te Lozan’da olmak Türkiye tarihine “Bende oradaydım” demenin onurunu  yaşayanların etkinlik ve eylemi olarak geçti.

681570cookie-check‘Oradaydım demenin onuru…’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.