Geçen ay, İngilizce sınıflarında beklenmeyen devamsızlıklar hakkında endişelenmek yerine beraber gitmeyi öğrenmemizin iyi olacağını tartıştık. Çünkü hangi dilin öğrenileceğini de önceden bilemeyiz. Yolun ilk prensibi olarak kabul etmeyi veya kendi haline bırakmayı tanımladım. Fakat buradan yol nereye götürür?
İyi, bundan sonra olacak olan hiçbir şeydir veya en azından hiçbir şey tam manasıyla planlı değildir.
Biz, ortaya kimin çıkacağını, nede dilin hangi sırada öğrenileceğini bilmiyoruz. Fiyatı yüksek, dil kümesinin üstünlükleri ve komutların sırası belli bir sınıf hazırlama yerine ilerlemede rolümüz için bu nedenle daha genel bir şekilde hazırlanmamız gerekir.
Ders, ortaya çıkan konuşmadan kendisini üretecektir. Ve bu, sadece hazırlığın ne gerektireceği hakkında tavırlarımızın bir çoğunu bırakmamız gerektiğini değil, aynı zamanda onunla beraber giden fiziki eşyayı da bırakmamız gerekir anlamındadır. Ders kitabı yok, fotokopiler yok, zamanlamada stres yok. Katılma problemleri yok. Problem yok: Biz, hazırlık durumundayız.
Bu çeşit hazırlanma, şüphesiz, öğretmenler odasında başlayabilir. Kaynak kitapları karıştırmak, kes ve yapıştır ile ilgilenmek, fotokopileri düzenlemek ve genel olarak sanki ikinci katta bir çeşit sabit konulu pikniğe gider gibi hazırlanmak yerine, sadece dersler hakkında değil, dil hakkında bize birşeyler söyleyen bir kitaba göz atabilirsiniz. Bu, herşeyden önce ne öğrettiğimizdir: dil, dersler değil.
Bir kitaba bakın: Gülüyor musunuz? Sanmıyorum. Muhtemelen hazırlanma zamanı için ödeme yapıyorsunuz ve faydalı bir şey de yapma ihtimaliniz var.
Öğretme, (daha sonraki bölümde göreceğimiz gibi) dersten önce asıl olan dürtü tanıtımına engel olmaz, fakat genellikle onunla başlar ve konuşma çerçevesine dayanır.
Öğrencilerle konuşacaksınız ve bu korkulacak bir şey değil. Öğretmenin konuşma zamanı ile ilgili değil, veya öğrencinin konuşma zamanı ile ilgili değil: Odadaki herkes katkıda bulunacak ve sizin sorumluluğunuz sadece konuşmaya katılmak değil, ama onu idare etmektir. Öyleki herkes katılsın.
Boğa olunmadıkça veya çok utangaç olmadığımız sürece çalışmaya başladığımızda arkadaşlarımızla ne söyleyeceğimiz hakkında boş yere endişelenmeyiz. Soyut konular hakkında hazırlanmak yerine yada hatırlanması gülünç olacağını düşündüğümüz (x’e y hakkında söylemem gerekir.) yada radyoda duyduğumuz veya onlardan bahsetmek için bizde olana kadar gazetede okuduğumuz bilinçli olarak daha az saklanan bir zihin notu yaparız.
Eğer hem insan hem de dil ile bir ilginiz varsa, siz ve öğrencilerinizin hakkında konuşulacak birşeyler bulacağından emin olabilirsiniz. Ve kullandığınız dil de ilginç şeyler bulacaksınız –Şüphesiz bu dilin çoğunu yapmamız gerekir ve bunun nasıl yapılacağını sonraki makalelerde göreceğiz.
Böylece ne olacağı hakkında strese girmek yerine (olana kadar bilemezsiniz.) ve başka birisi fotokopiciye karşı gelirken, dünyaca malzemenizi toplarsınız: İyi çalışan farklı renklerde üç veya dört tahta kalemi, bir takım not kağıdı veya sadece karalama kağıdı, kendi notunuzu almanız için bir kalem ve bir kağıt ve sınıfa kadar dolaşıp durma.
Bundan sonra ne olacağı şuna benzer: Birisi varır varmaz ders başlar. Sadece bir kişiyse önemli değil. Masanıza grupların veya ikililerin hafifçe vuran sabırsız parmakları veya bunlar için fotokopi yapılmamış faaliyetleriniz yokken ve tanıtım için sembolleriniz yokken daha çok insanın gelmesi ve ikili çalışmanın başlayabilmesi için mide guruldaması sessizliğinde tamamlatılacak fotokopi edilmiş bir alıştırmanın dağıtım anında oynamaya ihtiyaç yoktur.
Bu noktada bir masanın arkasında oturmamalısınız. Sandalyeler, sıra biçiminden ziyade daire biçiminde düzenlenir.
Siz de öğretmen için sanki bekliyorsunuz gibi sıralardan birine kendinizi yerleştirin ve günün ilk değişikliklerinden organik (yaşayan) bir yöntemle sınıfın kendini geliştirmesine izin verin.
Şunun kadar kolay olabilir: Merhaba, nasıl gidiyor, düne kadar ne edindiniz? Sizi başlatması için yalnız bu sorularda yeteri kadar dil vardır. Sadece cevaplara izin verin. Ve evet, diliniz de sayılıyor. Kendi kendini dinle, ne söylediğine bak. Bu ders kitaplarında bulduğumuz dil çeşidinden çok farklı olabilir ve herşey ondan daha iyi olabilir.
Kendinizi dinleme hakkında apaçık olursanız, öğrenciler aynı şeyi yapmayı öğrenecekler: size, kendi kendilerine ve birbirlerine yapmayı öğrenecekler. “Ben, ne dedim?” cümlesi ne söylediğinizle hakiki ilgilenmelerinin gerekli olduğuna değil, dille ilgilenmelerine işaret eder. “Şu anda ne söyledin?” sorusu aynı şeyi yapar ve ayrıntılara dikkat etmeyi cesaretlendirir.
Öğrenme, farkına varmayla başlar: Sadece hatalara değil, dile ham biçimde her açıdan bakıyoruz.
Dil üzerinde, kullanım ve öğrenme fırsatları üzerine bazı notlar alın: ne konuşulacağı hakkında da not alın. İnsanların ne söylemek istediklerine, ne hakkında konuşmak istediklerine dair daima dilde geriye doğru işaret ederseniz, dil daha kolay akılda tutulabilecek. Çünkü dil, sözün gelişine aitleştirilecek ve kişisel olacaktır.
Konuşmada doğal bir ara olduğu zaman üzerinde durmak için bu dilin bir kısmını seçin. Sonraki makalelerde bunun yapılma tarzlarına bakacağız.
Ondan sonra, sınıfa birisi gelir gelmez, birinci, ikinci, v.s. varışları hakkında konuşmasını isteyebilirsiniz: Aynı şeyi söylemenin farklı yollarına kulak verin. Ayrıntılar sayılır.
Gelen ve ayrılana göre ve ortaya çıkan dilin olacağına göre derse izin verildiği gibi, başka bir tarzda gitmelerine izin verme ihtiyacımız var.
Öğrenenlerin duygularını serbestçe dile getirmede ortaya çıkan ihtiyaçlara göre ne konuşulacağına izin verin, yani doğal olarak ne hakkında konuşmak istediklerini belirtmek istiyorum.
Bu, örneğin çevre, spor gibi genelleştirilen konular, veya örneğin bisiklete binme gibi insan ilşkileri gibi ağırlıklı konuları içermeye benzemez.
Her günkü konuşma, önemsiz, belirli, ve kişisele doğru meyillidir: Bu, dil öğretmenin eti ve patatesidir.
Her günkü konuşma alışkanlıkları tarafından götürülmesine de bu şeyler hakkında konuşmalarına da izin verin. Alışıldığı şekilde oyun rolü, bilgi açıkları veya sınıfta konuşma mimikleri kullanmıyorsunuz. Ve sınıfta bunlara ihtiyaç yoktur. İstisnalar olabilir: -birisinin, herkesin oyuna katılmasını istediği küçük bir oyun- fakat bu Cuma öğleden sonra grubu içindir ve bunu rutinleştirmek için neden yoktur.
İnsan ve dille bir ilgiye sahip olmak, şüphesiz bir şeydir ve desteği vardır. Ve hangi metodoloji kullanılırsa kullanılsın takdir edilen ve iyi-kıymete binmiş öğretme mesleğini birçoğu desteklemeye devam edecektir. Yönettiğim en iyi sevilen öğretmenlerin çoğunun esnek bir şekilde planlı yaklaşımı olan neşeli bir kişiliğe bağlıdır.
Fakat biz farklı şeyden sonrayız: bilgi verme değil, daha yüksek bazı doğruluklar değil, fakat sınıfın dışında karşılaştığımız dile aracılık etmeyen yöntemi daha iyi yansıtan öğrenmeye bir yaklaşımdır.
Bir fen dersine uygulamada bu yaklaşım her zaman çalışmaz. Sınıfta gerçek gezegenler, yarık vadiler veya plankton yoktur. Gösterimsel modellere başvurmayı anlamlı yapabilir.
Ama eğer sadece biri onu söylerse , sınıfta daima bir dil vardır ve o ortaya çıkacaktır. Ara sıra, dışarı taşar, ara sıra garipleşir, fakat o, daima oradadır. Dil, dünyadadır.
Doğal olarak öngörülemeyen bir dersin deneyimi, tekrarlatılmaz. Çünkü öğretiminizi konuşmaya dayandırıyorsunuz. Bir ders “banka” sı oluşturmaya ihtiyacınız yoktur.
Yarın başka bir gündür ve eğer tasarım halinde olan ana hatları yukarıda verilen sınıfımız temelden başladıysa yarına ait konuşma, başvurulması için hazır bekleyen, bellekten alışılmış kullanıma takılan veya duygularını serbestçe dile getiren seçeneklerin daha geniş bir kümesi içine doğru gelişenler hakkında konuşulan herşeyden bir parça –insanlar, eşyalar, dil – ile başlayacak.
Ders planlarımız, sembollerimiz, malzemelerimiz ve zamanlamalarımızla, birçok ders eğlence programları olarak geliştirilir.
Başka bir ülkede, okulda, diğer bir sınıf içinde dili öğretirken, gelecekte derrsi tekrar verirken sınıfın önüne konulan zor işin israf edilmeyeceğini kendi kendimize söyleriz. Fakat kimin yararlanması için?
Yoldaki (path) ikinci adım, dersi sadece performans olarak değil, aynı zamanda deneyim olarak görmektir.
Birçok şeyin öğretilmesi ve öğrenilmesine rağmen, bazen oldukça açık bir şekilde, bir çocuğa bir oyun oynamayı, veya bir bisiklete binmeyi veya yabani çiçekleri tanıttığımızda, çocuklarımızla parkta geçireceğimiz bir öğleden sonrayı planlama ihtiyacı hissetmiyoruz.
Eğer yukarıdaki faaliyetleri planlasaydık, insanlar bizim deli olduğumuzu düşünürdü. Fakat söz konusu insanlarla bir ilişkimiz olması yüzünden olduğunu söyleyebilirsiniz. Ve bu, sonraki bölümde açıklanacak tam tamına üçüncü adımdır.
_____________
* Bilgisayar Programcısı ve İngilizce Öğretmeni Y.Müh. Naim Uygun
( Websitesi: http://www.pekiyi.150m.com Emaili: [email protected] )
tarafından İngilizce’den çevrilmiştir.