Orhan Olcay’ı unutmayanlar adına

2001 yılının mayıs ayıydı. Star bünyesindeki www.netbul.com daki işimi yapıyordum. Müdürümüz Volkan Karsan “Birsen gelsene sana bir şey söyleyeceğim” dedi. Kalktım, odasına doğru yürüdüm. Kubilay Çelik de arkamdan geldi. “Otur” dediler ve üzgün bir ses tonuyla Orhan Olcay’ın ölüm haberini verdiler bana. Dünya başıma yıkıldı sandım. Öksüz ve yetim kaldım. Bomboş kaldım. Dostsuz ve arkadaşsız kaldım. Çaresiz kaldım. Anlamsız ve ifadesiz kaldım.


Günlerden 28 mayıstı ve pazartesiydi. Daha birkaç gün önce görüşmüştük. Sapasağlamdı, sadece tenis oynarken top gözüne geldiği için gözü kararmış ve şişmişti. Mutluydu. Eski yuvası Hürriyet’e geri döndüğü için çok mutluydu.“Salı günü görüşürüz” diyerek ayrılmıştık birbirimizden. Onu son görüşüm olduğunu bilmiyordum.


Salı günü yani 29 mayıs akşamı eski Elele ekibiyle birlikte yemek yiyecektik. Bu yemeği organize etmemi istemişti, ben de bütün eski arkadaşlarımı arayarak Baltalimanı’nda bir yemek ayarlamıştım. Salı günü yemekte buluşup, hep beraber eski günleri yad edecektik. O yemek hiç gerçekleşmedi ama, eski arkadaşlar Orhan Bey’in cenazesinde görüştü.


2001 yılı kötü bir yıldı. Kriz yılıydı. Basın için işten çıkarmaların, tensikatların bolca yaşandığı bir yıldı. Çalışan gazeteciler işsiz arkadaşlarının telefonlarına çıkmaktan kaçıyorlardı. Ellerinden bir şey gelmediği için mahcup hissediyorlardı kendilerini. İşsiz gazeteciler de çalışan arkadaşlarını aramaya, ziyaret etmeye çekiniyorlardı. Onları zor durumda bırakmaktan, yanlış anlaşılmaktan korkuyorlardı. Çalışan çalıştığı için, işsiz kalan iş bulmadığı için mahcuptu anlayacağınız. Doğal olarak cenazeler buluşma, toplu görüşme yerleri oluyordu bu insanlar için. Orhan Bey’in cenazesi de işte böyle bir buluşma yeri olmuştu. Çalışanı, işsizi birçok gazeteci gelmişti cenazeye. Sanat ve iş dünyası da cenazeye ilgi göstermişti. Caminin avlusu tıklım tıklımdı.


Cenazeye sevgili arkadaşlarım Elele dergisi eski genel yayın yönetmeni Nuray Yavuzer ve bu sitenin editörü Faruk Eskioğlu ile birlikte katılmıştım. Faruk jipiyle bizi aldı. Önce Hürriyet Medya Towers’taki törene katıldık. Ardından cenaze namazı için Levent Camii’ne gittik. Son durağımız Zincirlikuyu Mezarlığıydı.


Orhan Olcay, 27 yıllık gazetecilik yaşamında hep örnek insan oldu. İş disipliniyle tanınırdı. Çetin Emeç’in yetiştirdiği bir gazeteci olduğu için şimdikilerden çok farklıydı. Çok çalışırdı. Neredeyse hiç tatil yapmamıştı. Çalışmaya o kadar çok alışmıştı ki, bir röportajında pazar günleri boşluğa düştüğünü söylemişti. Zaten ölüm de görevi başında buldu onu. 25 yıldan fazla hizmet ettiği Hürriyet binasının içinde verdi son nefesini. 51 yaşında, genç denecek bir yaşta kalbine yenilip sevdiklerine veda etti. Ailesini, arkadaşlarını ve sevenlerini büyük bir yasa boğup gitti.


Bu cumartesi günü ölümünün dördüncü yılında mezarı başında ailesi ve sevenleri tarafından anıldı Orhan Olcay. Törene, Orhan Olcay’ın eşi İnci Olcay, kızı, göremediği damadı, mesai arkadaşları, yakın dostları ve onu unutmayanlar katılmış.


Ben bu yazıyı törene katılmadıkları halde onu unutmayanlar adına yazıyorum. Kalbimizde yaşıyorsunuz, Ruhunuz şad olsun.


 


Yazarın diğer çalışmaları için: www.birsenaltiner.com

667900cookie-checkOrhan Olcay’ı unutmayanlar adına

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.