Orta yaşlı olmak… / Zehra Dökmen yazdı

Diyor ki “Babamın oğluydum önce… Oğlumun babası oldum sonra… Babamın babası oldum bu sırada… Ben de oğlumun babası olacağım gün gelince…” (s. 20-21). Özetle “babam sanki benim çocuğum oldu, yediğine içtiğine, sağlığına ben dikkat ve kontrol ediyorum” diyor.


Ben de bir süredir öyle hissediyorum. Biz (ablalarım ve ben) bir süredir annemin annesi gibiyiz. Sağlığıyla ve işleriyle biz ilgilenmeye başladık. Şükür ki henüz vahim bir durum yok, kendi işlerini büyük ölçüde kendi hallediyor, evini çekip çevirebiliyor şimdilik. Ancak hissediyorum ki, Allah gecinden versin, annem giderek daha çok bize bağımlı hale gelecek, durum hiç de içaçıcı değil. Hem bedensel hem de zihinsel kıvraklığı azaldı . Ne yapacaksa ne edecekse bize danışmak istiyor, adeta bizden medet umuyor.


Babam görece daha gençti vefat ettiğinde ve biraz daha dinçti ama O da uzun süre amansız hastalıkla mücadele etmişti ve yorgundu. Onun annesi olmamıştık, belki de annem olmuştu onun annesi bilemiyorum. Yine de onun da eskisi gibi olmadığının iyice farkındaydık.


Ana-babalarımıza neler oluyor? O eski dağ gibi, güçlü ve sığınılabilir, güven verici duruşlarına neler oldu? O eski halleri, her derde derman olan, her çareyi bilen, her şeyi danışabildiğimiz o eski ana-babalarımız nereye gitti? Eskiyi bilen, yeniyi yorumlayabilen…


Sıra bize de gelecek. Gelsin de. Yaşlanmanın iyi bir şey olduğunu düşünenlerdenim. Doğrusu çocukluğun, gençliğin meşakkatini hala sürdürüyor olmak istemezdim. Bir gayret yaşadık ve iyi de yaşadık diyelim. Şimdi de yetişkinliği ve yaşlılığı iyi bir şekilde yaşamayı umalım ve tadını çıkaralım.


Düşünsenize çocukluk ya da gençlik döneminizin hala sürdüğünü. Hala problem çözdüğünüzü, sınavlara hazırlandığınızı, sivilcelerle, aşklarla uğraştığınızı. Evinizi, işinizi kurmak için başa döndüğünüzü. Çocuk peşinde koştuğunuzu. Bazılarımız hala bu uğraşlar içinde olabilir ama eskisinden daha olgun, daha bilge, daha deneyimli olmadık mı? Bu da bize bir güç ve ayrıcalık vermiyor mu?


Galiba ürkülen şey yaşlanmak değil, başkasına bağımlı olmak. Önceleri yapabildiklerimizi şimdi rahatlıkla yapamamak. Bedenimizde ve zihnimizde var olduğuna alıştığımız, hep elimizin altında olan o bildik enerjinin bazen yerinde olmadığını fark etmek. Yapmak istediğimiz şeyler listesinin hala dopdolu olması ve yenilerinin eklenmesi ama buna zaman bulamamak.


Bu duruma bazen memnun da olunabilir gibi geliyor. Polyanacılık deyin isterseniz ama bazen ne iyi ki ana-babalarımız yaşlandı ve biz de büyüdük diye bakıyorum duruma. Bir çok insanın bu şansları bile olmadı. Ne büyüdüler ne de yaşlandılar…

678850cookie-checkOrta yaşlı olmak… / Zehra Dökmen yazdı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.