Ortadoğu’da barış mümkün mü?

Ortadoğu Kanamaya devam ediyor… Dengeler tam oturmadıkça da bölgede kanlı senaryoların uygulanmasının; çoluk, çocuk, genç yaşlı demeden masum insanların canına kıyılmasının devam edeceği apaçık görülüyor…
Denge nedir peki… Ortadoğu’yu barışa kavuşturacak herhangi bir denge var mıdır?
Denge dediğimiz şey insan yaşamı ve refahı üzerinden hareketle oluşturulan bir şey midir yoksa devletlerin çıkarına göre oluşan bir gerçeklik midir, öncelikle bunun altını çizmek gerekir…
Eğer denge, insani değerler üzerinden üretilebilen bir somut gerçeklik olsaydı ve bütün tarafların bu somut gerçeklik üzerinde anlaşması ile iş bitseydi çözüme ulaşmak kolay olabilirdi…
Yani istenen gerçekten insani bir çözüm olsaydı; bütün bölge halkı için insanca bir yaşam, bölge kaynaklarının tüm bölge halklarının yararına adil paylaşımı, insanların refahı, çocukların daha iyi eğitilmesi, Ortadoğu insanının daha iyi yaşayabileceği koşulların sağlanması, hak, hukuk, adalet kavramlarının kurumsallaştırılması gibi elle tutulur amaçlar olsaydı, çözüm üretmek gerçekten kolaydı…
Dünyanın en zengin petrol rezervlerinin bulunduğu bir bölge; dünyanın en zengin gelir kaynaklarına sahip ülkeler: Ortadoğu ülkeleri…
Bu ülkeler gerçekten kendi halklarının çıkarına yönetilebilseydiler; bu ülkelerin başlarında Amerika’nın ya da Batı’nın çıkarlarını güden kan emici, işbirlikçi, halklarını emperyalizme satmış liderler bulunmasaydı; bölge kaynakları gerçekten bölge insanının refahı ve daha iyi yaşaması için kullanılabilseydi; elde edilen petrol geliri ile bütün Ortadoğu halkı kurtarılabilir, insan eliyle oluşturulmuş suni bir cennet bile yaratılabilirdi bölgede…
Ama dediğimiz gibi bölgenin zengin petrol kaynaklarından sağlanan gelir gerçekten de bölge halkının çıkarına ve onların refahı için kullanılabilseydi… Bu kaynakların denetimi işbirlikçi liderlerin ve uluslararası sermayenin değil de gerçekten halkçı yönetimlerin elinde olsaydı…
Böylece bölgede en iyi okullar açılabilir, en iyi yatırımlar yapılabilir, Ortadoğu halkın gelişimi için gerekli en iyi projeler hazırlanıp hayata geçirilebilirdi. Gerekirse bölgeye dünyanın her yerinden uzmanlar getirilebilir, bölge için gerekli alt ve üst yapı, kültürel ve teknolojik atılımlar kısa zaman içinde yoluna koyulabilirdi…
Ama bilindiği gibi, Ortadoğu’daki zengin petrol rezervleri bugün ne bölge halklarının denetimindedir ne de bölgeyi kontrol eden güçlerin bu kaynakları bölge halkı yararına ve onlar için kullanma gibi bir niyetleri bulunmaktadır. Aksine petrol Ortadoğu halkına kan, ölüm, şiddet, acı ve yoksulluktan başka bir şey getirmemektedir!!!
Bu anlamda kesinlikle halkların mutluluğu veya refahı değildir Ortadoğu’da… İnsani çözümler kimsenin umurunda değildir…
Ortadoğu’da denge demek halkların değil devletlerin dengesi demektir. Yaşamın, insani değerlerin, barışın değil gücün, barutun, savaşın dengesi demektir…
En başta Amerika’nın ve diğer gelişmiş Batı ülkelerinin çıkarlarının dengelenmesi, sonra İsrail’in, İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Türkiye’nin, Mısır’ın, Ürdün’ün ve en son belki henüz daha devlet bile olamamış Filistin halkının çıkarlarının dengelenmesi…
Şunu da söylemek zorundayım; bana göre Ortadoğu’da Petrol yok olmadıkça bölgeye hiç bir zaman barış gelmeyecektir. Yani bir anlamda Ortadoğu’nun barışa kavuşması için her şeyden önce bölgedeki Petrol’den kurtulmak gerekmektedir.
Size delice gelebilir ama benim düşüncem budur. Madem Petrol bu halklara refah değil ölüm getiriyor; madem Ortadoğu halkları petrollerini kendi yararlarına kullanamıyor; o zaman kurtulsunlar bu petrollerden; Aksi taktirde kan, barut, savaş, ölüm bölgeden hiçbir zaman gitmeyecektir. Petrol peşinde dolanan akbabalar ve çıkarları bölgeyi hiçbir zaman terk etmeyecektir. Silahlarıyla, bombalarıyla, kan ve ölüm saçarak emperyalizm hep orada olacaktır.
İkinci bir çözüm yolu da şu olabilir; bütün dünyada savaşlar tamamen biter ve kalıcı bir dünya barışı sağlanabilirse belki Ortadoğu’da da savaş biter ve bölgeye barış gelebilir; Bu çözümlerden hangisi akla daha yakın, siz düşünün artık; Ortadoğu’nun petrolden arındırılması mı yoksa dünyada gerçekten kalıcı bir barışın sağlanabilme ihtimali mi, hangisi?…
Bildiğimiz gerçek dünyada çözümler basit değildir ne yazık ki… Mesafeler neredeyse aşılmaz uzaklıklardadır; aynen Can Yücel in ‘en uzak mesafe’ şirinde olduğu gibi;
En uzak mesafe ne Afrika’dır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan¦
En uzak mesafe
iki kafa arasındaki mesafedir..
Birbirini anlamayan..
Dünya barışına olan uzaklığımız da aynı şekilde, insanca yaşamayı, barışı, kardeşliği samimiyetle isteyen kafalar ile, savaşla, güçle, ölümle, kanla beslenen ve bundan başka dil bilmeyen kafalar arasındaki mesafe gibi, aşılması çok zor, kapanması mümkün olmayan bir mesafedir barışa uzaklığımız…
Bu yüzden bugün ne İsrail, Filistin halkının kurtuluşu için yürüyen ve barış diye haykıran insanca sesleri anlayabilecek, umursayacak ve işgalini durduracak durumdadır, ne de Filistin halkı ve onlar için yürüyen dünya halkları güce tapan, kanla beslenen ve varlığını ancak ölümle sürdürebilen ‘günümüz güç dengesi’nin mantığını kavrayıp, kabullenebilecek ve barış isteğinden vazgeçebilecek durumdadır…
Her gün görüyoruz, yaşıyoruz, savaş ve ölüm diyenler sürekli olarak kanla beslenmeye, vatan, millet, devlet, sınır gibi soyut kavramlar adına halkları yok etmeye, çoluk, çocuk, kadın, yaşlı demeden öldürmeye devam etmektedirler; Örneğin İsrail, sınırlı bir alana kıstırılmış Filistin halkını gittikçe daralttığı çemberde bütün dünyanın gözü önünde bir böcek gibi ezmeye, yok etmeye niyetlidir;
Ve bu durum karşısında barış ve yaşam diyenler, insani çözümlere, yaşamdan yana olan çözümlere uzaklıklarını fark ettikçe, dehşete düşmektedirler…
Gerçekten de bugün Ortadoğu’da barıştan yana çözüm arayanlarla, bölgeyi kana bulamaktan bıkmayanların anlayışları dehşet verici şekilde uzaktır birbirinden… Anlaşılamaz ve aşılamaz bir mesafe vardır aralarında…
Ve ne yazık ki bugün dünyayı değiştirme gücü barıştan yana olanların değil savaştan yana olanların elindedir…
Şimdilik bu böyledir en azından
Yarın bunun değişebileceğine hepimiz inanmak zorundayız…
Dünyanın şahinlerden kurtulacağı ve barış güvercinlerinin korkmadan özgürce gökyüzünde uçabileceği o günlerin bir gün geleceğine hepimiz inanmak zorundayız…
Uzak veya yakın…
____________________
* İÜ’de Yrd. Doç. Dr.

1081060cookie-checkOrtadoğu’da barış mümkün mü?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.