Pancar üretimi adım adım böyle çökertildi!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Türkiye’de pancar eken çiftçi sayısı 2003’te 460 bin iken 2016’da 105 bine gerilerken özel sektöre verilen NBŞ kotalarıyla üretimi geriletilen şeker Türkşeker’e ait çalışır durumdaki fabrikalar her şeye rağmen yalnızca 2016’da 58 milyon kâr etti.
 
Cumhuriyet Türkiye’sinin en önemli sanayi kuruluşlarından olan Türkşeker’e ait şeker fabrikalarının özeleştirilmesiyle ilgili tartışmalar sürerken Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) son 15 yılda pancar tarımının adım adım nasıl yok edildiğini açıkladı. Türkiye GDO’lu mısır kavramıyla 2000’li yılların başında tanıştı. NBŞ olarak adlandırılan nişasta bazlı şekerin kaynağı olan mısır üretiminde dünya devi olan ABD’li Cargill 2000 yılında Bursa Orhangazi’deki Mısır İşleme Tesisini tüm tepkilere ve yargı kararlarına rağmen dönemin iktidarının da desteğiyle hizmete açarak üretime başladı. 2001’de çıkarılan Şeker Kanunu kapsamında kurulan Şeker Kurulu, şeker üreten şirketlere kota uygulaması başlattı. Kotayla sınırlanan pancar üretimi, ‘dış kaynaklı’ tarım politikalarının da etkisiyle hızla düşmeye başladı. 2003 yılında 460 bin olan pancar eken çiftçi sayısı, 2016’da 105 bine geriledi. 2002’de 19 bin işçi ve memura iş kapısı olan şeker fabrikalarındaki çalışan sayısı ise 2017’de 8 bine düştü. Zarar ettiği gerekçesiyle satılacağı öne sürülen Türkşeker’e ait çalışır durumdaki fabrikalar, yalnızca 2016 yılında 58,6 milyon TL kâr elde etti.
 
Günlerdir Türkiye’nin gündeminden düşmeyen şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararına yönelik tepkiler sürerken Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) pancar tarımının adım adım nasıl bitirildiğini gözler önüne seren bir bildiri yayınladı.
ZMO’DAN ‘ŞEKER FABRİKALARI HALKINDIR, SATILAMAZ’ ÇIKIŞI
Ziraat Mühendisleri Odası 46. Dönem Olağan Genel Kurulu, 10-11 Mart tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirildi. Ülke genelinden 27 şube, 53 il temsilciliği ve 349 delegenin katılımıyla gerçekleştirilen genel kurulun ardından, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı bir bildiri yayınlandı. Türkiye’de bulunan toplam 33 şeker fabrikasının 25’inin devlete ait olduğu ve Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Türkşeker) bünyesinde faaliyet gösterdiği belirtilen bildiride, daha önce yapılmak istenen özelleştirme girişimlerinin yargı kararlarıyla iptal edilmesine karşın, bu fabrikalardan 14’ünün özelleştirilmek amacıyla Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca ihaleye çıkarıldığı kaydedildi.  
‘2003’TE 460 BİN OLAN PANCAR ÜRETİCİSİ 2016’DA 105 BİNE GERİLEDİ’
2001 yılında çıkarılan Şeker Kanunu çerçevesinde kurulan Şeker Kurumu’nun şirketlere şeker üretim kotaları tahsis ettiğine dikkat çekilen bildiride, şirketlerin de ihtiyaçları çerçevesinde sözleşmeli üretimle çiftçilere taahhütleri karşılığında üretim yaptırdığı belirtilerek, şöyle denildi: “Kotalar ve dış kaynaklı tarım politikaları, şeker pancarı üreten çiftçimizi doğrudan etkilemiş ve 2003 yılında pancar eken çiftçi sayısı 460 binden 2016 yılında 105 bine gerilemiştir. Tarlalar boşalmış ve tarım dışı amaçlı arazi kullanımları artmıştır.
 
TÜRKİYE AB’NİN TOPLAMININ YARISI KADAR NBŞ ÜRETİYOR
Şeker Kanunu ile yurt içi pancar şekeri üretimimizin yüzde 10’u kadar mısırdan elde edilen nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotası belirlenmiştir. Bu kota 28 üye devlete sahip AB’de yüzde 5 ile sınırlandırılmıştır. Diğer yandan Şeker Kanunu çerçevesinde NBŞ üretiminde Bakanlar Kuruluna kotayı yüzde 50 artırma ve eksiltme yetkisi verilmiştir. Bakanlar Kurulu bu yetkisini hemen her yıl yüzde 35 civarında NBŞ kotasını arttırma yönünde kullanmıştır. Bu çerçevede Türkiye, AB’nin ürettiği NBŞ’in neredeyse yarısına yakın bir miktarı tek başına üretmektedir. Piyasaya yüksek miktarda NBŞ girişi şeker fabrikalarımızın üretim ve satışlarını olumsuz etkilemiştir. Türkşeker 2005 yılına kadar üretimini karlı bir şekilde sürdürürken 2006 yılında zarar etmiş, 2009 yılından itibaren ise sürekli zarar eden bir kurum haline gelmiştir
 
TÜRKŞEKER’E AİT FABRİKALARDA ADIM ADIM NBŞ YIKIMI
Türkşeker fabrikalarının işleme kapasitelerini karşılayacak şeker pancarı bulamamaları dört tanesinin hiç çalışamaması, diğerlerinin ise düşük kapasiteyle çalışması nedeniyle sürekli zarar ediyor hale gelmeleri personel istihdamını da önemli düzeyde etkilemiştir. 2001/2002 yılları döneminde fabrikalarda istihdam edilen memur ve işçi sayısı yaklaşık 19 bin kişiden 2016/2017 yıllarında 8 bin kişiye gerileyerek yaklaşık yüzde 60 azalmıştır.”
 
ÇALIŞAN FABRİKALAR 2016’DA 58 MİLYON KAR ETTİ
Türkşeker’in kamuoyuna açıklanan en son 2016 yılı faaliyet raporunda, 25 şeker fabrikasının 28,2 milyon TL, şeker enstitüsünün de 2,7 milyon TL olmak üzere toplamda 31,9 milyon TL zarar ettiğinin belirtildiğine vurgu yapılan ZMO’nun bildiride, “bu zararda çalıştırılmayan Ağrı, Alpullu, Çarşamba ve Susurluk fabrikalarının payı çok büyük olup, toplam 90,5 milyon TL’dir. Çalıştırılmayan bu 4 fabrika hesabın dışında tutulduğunda şeker enstitüsü dâhil 21 fabrikanın karı 103,3 milyon TL, zararı ise 44,7 milyon TL’dir. Sonuçta, sadece çalışan fabrikalar ve şeker enstitüsü üzerinden yapılan hesapta Türkşeker’e ait şeker fabrikaları 2016 yılında 58,6 milyon TL kâr etmiştir. Diğer taraftan ülkemizdeki şeker fabrikalarını kapattıracak ve bir sanayi kolunu çökertecek kadar sıkıntı yaratan bir ürün olan şeker pancarı, hala havza bazlı destekleme modelinde desteklenecek ürünler içerisinde yer almamaktadır” denildi.
TÜRKŞEKER’İN YÖNETİMİ ÖİB’NİN ELİNDE
Bölgeler arası ekonomik dengelerin oluşmasına büyük katkı sağlayan şeker fabrikalarının, üretime yönelik ulusal tarım politikasının tesis edilmesiylekârlı hale getirilmesinin önünde hiçbir engel bulunmadığının altı çizilen bildiride, şu ifadelere yer verildi: “Türkşeker’in yönetim kurulunda, özelleştirme işleriyle ilgili kamu kurumu olan Özelleştirme İdaresi Başkan ve Başkan Yardımcısı ile üst düzey kamu yöneticileri yer almaktadır. Bu nedenle Türkşeker’e ait fabrikalar bir yandan özelleştirilip diğer yandan Türkşekerin yönetim kadrolarında özelleştirme işlemlerini yürütecek kurumun yönetici kadrolarının bulunması ülkemiz kamu düzeninin içinde bulunduğu karmaşayı gözler önüne sermektedir.
 
‘ŞEKER PANCARI HAYVANCILIK İÇİN DE BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR’
Şeker pancarı yalnız sanayi ham maddesi değil, aynı zamanda hayvan için çok kıymetli gıda olan yaprak, baş ve posası ile bir yem bitkisidir. Bu ürünün üretiminin gelişmesi, sorunları her geçen gün artan hayvancılığımız için de büyük önem taşımaktadır. Bir dekar pancardan 50 kg et veya 500 litre süt üretimini sağlayacak hayvan yemi sağlanır. Şeker pancarı tarımı Gayri Safi Milli Hasıla’ya (GSMH) buğdaya göre 6, ayçiçeğine göre 3,5 kat daha fazla katkı sağlar. Endüstri bitkileri içinde sağladığı katma değer bakımından ikinci sırada gelmektedir. Şeker pancarı bitkisi, münavebede kendinden sonraki bitkiye verimli bir tarla bırakır. Şeker pancarı tarımı taşıma sektörü için büyük bir pazar oluşturur. Tarımsal mekanizasyon, gübre ve tarım ilacı sanayine pazar yaratır. Ekim nöbeti gerektirmesi nedeniyle tarımsal yapının arzu edilen polikültür yapıya dönüşmesini teşvik eder. Üreticiler arasında kooperatifleşmeyi teşvik etmiştir.
 
PANCAR BİTKİSİ ORMANDAN DAHA FAZLA OKSİJEN SAĞLIYOR
Şeker pancarı tarımı, aynı büyüklükteki bir ormana göre 3 kat daha fazla oksijen sağlar. Bir dekar pancar tarlası 6 kişinin yıllık oksijen ihtiyacını karşılayabilmektedir. Şeker pancarından elde edilen melas, bazı kimya sanayi kolları ile özellikle alkol ve maya üretiminde kullanılmaktadır. Pancar tarımı, alternatif ürünlerden buğdaya kıyasla 13, mısıra göre 8 ve ayçiçeğine kıyasla 5 kat daha fazla istihdam yaratmaktadır. Bu özelliği ile nüfusun kırsal kesimde tutulmasına, göçün yavaşlatılmasına ve bölgesel kalkınmışlık farklılıklarının azaltılmasına en büyük katkıyı sağlayan ürünlerin başında gelmektedir. Şeker pancarı ayrıca, biyoetanolün de en verimli hammaddelerinden biridir.”
 
TÜRKİYE’YE YILDA 3 MİLYAR DOLAR KATMADEĞER YARATIYOR
Şeker pancarının ülke tarımının gelişmesinin ve modern tarım tekniklerinin uygulanmasıyla tarım sanayinin ve kırsal kalkınmanın temel direği olduğunun altı çizilen ZMO’nun bildirisinde, ayrıca şu görüşlere fer verildi: “Dünyada olduğu gibi ülkemiz şartlarında da katma değeri en yüksek ürünlerin başında gelmektedir. Yetiştirildiği alanlarda diğer ürünlere göre dört kat daha fazla katma değer sağlar. Şeker pancarı ve pancar şekeri sanayi ülkemizde yılda yaklaşık 3 milyar dolar katma değer yaratmaktadır.
 
‘ÖZELLEŞTİRME HALKIN SAĞLIĞI İLE OYNANMASI ANLAMINA GELİYOR’
Asıl hedefi yalnız ülkemizin şeker gereksinimini karşılamak değil, tarımı ve dolayısıyla çiftçiyi kalkındırmak olan Şeker Fabrikalarının özelleştirilmek istenmesinin, pancar şekeri ile nişasta bazlı şeker arasındaki tercihi gösteren bir politikanın yansıması olarak görülmesi gerekmektedir. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi halkımızın sağlığı ile oynanması anlamına gelmektedir. AB içinde 14 ülke hiç, bir kısmı ise sadece gıda dışı sektörlere yönelik nişasta bazlı şeker üretmektedir. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 46. Olağan Genel Kurulu olarak, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinden vazgeçilmesini, şeker pancarı tarımının desteklenmesi talebimizi kamuoyu ile paylaşıyor ve Ziraat Mühendisleri Odası olarak bu sürecin takipçisi olacağımızı ifade ediyoruz.”

 
2171170cookie-checkPancar üretimi adım adım böyle çökertildi!
Önceki haber7 Kocalı Hürmüz Arcola’da
Sonraki haberBüyüknohutçu cinayetinin üzeri örtülüyor mu?
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.