Parayı ver, ortadan kaybol!

TC Başbakanı Erdoğan gümbür gümbür geldi, bizlere tonlarca malzeme bırakarak gitti.
Her kelimesi tarihe düşecek laflar etti Erdoğan. Yüreğimizi ferahlattı ve tatlı bir huzur bırakarak adadan ayrıldı.
Söylediklerinin her kelimesi kıymetli olsa da, Güzelyurt ve Maraş’la ilgili olan kısımlar daha fazla önem arz ediyor nazarımda. Zira Güzelyurt tam anlamıyla huzursuz bir bölge. “Ha gittim, ha gidiyorum” psikolojisinin hakim olduğu Güzelyurt halkını “Güzelyurt verilmeyecek. Verdiğimizde alsalardı “ sözleriyle rahatlatan Erdoğan, Annan Planının altından çok sular geçtiğini söyledi. Bu sözlerin ardından derin bir “ohhh” çeken Güzelyurtlular da Erdoğan’a fahri hemşerilik verdiler. Fahri hemşerilik deyip geçmeyin. Güzelyurt gibi netameli bir bölgenin güvenini kazanmışsanız bu “cepte var bir” dir.
Neyse. Erdoğan’ın tüm söylediklerini tersi bir uygulamada ve/veya hayata geçirildiğinde “şu tarihte şunu demişti” demek için toparladık, arşivledik. Umarız söylediklerini yapma fırsatını bulur TC Başbakanı. (Söylediklerinin büyük bir kısmının Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın yıllarca savunduğu ülküyle örtüştüğünü anımsatmadan geçmeyelim.”
***
Konuşmadan bir pasaj; Erdoğan kendileri hükümete geldiğinde Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’den aldığı desteğin yılda 400 milyon olduğunu, şimdi ise bu rakamın 900 milyona ulaştığını vurguladı konuşmasında. Şimdiki yardımın bereketi olduğunu çünkü neyin nereye nasıl gittiğine bakıldığını, ona göre adım atıldığını söyleyen Erdoğan bundan bazı çevrelerin rahatsız olduğunu kaydederek “Niye rahatsız oluyorlar? Bir yatırım fizibl mı, değil mi bunu da ne yapacağız? Şimdi biz bunu tamamen verelim ama nereye gidiyor sormayalım. Bu olur mu? Bunlar zaten kredi olarak verilmiyor. Hibe olarak verilen şeyler bunlar. Ama müsaade edin de hiç olmazsa nereye gittiğini bilelim. Yani yol yapıyorsa yapıldı mı, okul yapılıyorsa yapıldı mı, hastane yapılıyorsa yapıldı mı? Biz IMF’den hibe değil krediyle borç alıyoruz, adam bize parayı nereye harcadığımızı adım adım soruyor” dedi.
Kıbrıs sorunuyla ilgili alkışlanası söylemlerini bir taraf koyarsak, en “işte bu” diyeceğim konuşması Erdoğan’ın. Yıllarca Türkiye’den gönderilen paraları aralarında haralop ederek, dostlar alışverişte görsün projeleriyle günü kurtarmaya çalışanlara peşin peşin “o dönem bitti” vurgusunu yaptı.
Herkes bilir, Lefkoşa-Girne anayolu için az para gönderilmedi bu ülkeye. Hatta bir şehir efsanesi Arapların da bu iş için para gönderdiğini ancak gelip baktıklarında duble yol yerine köy yolundan hallice bir yolla karşılaştıklarını, gördükleri karşısında gözlerini ovuşturup, öfkeden feracelerini savurarak, “bundan sonra size dirhem yok” dediklerini anlatır.
Erdoğan şimdi, niçin rahatsız olduklarını soruyor. “Verdiğimiz kredi değil hibe. Biz IMF’den hibe değil krediyle borç aldığımızda dahi, adam bize parayı nereye harcadığımızı adım adım soruyor” diyor.
Haklı mı? Yerden göğe hem de.
Sen yol yapmak için para alacaksın, sen hastane için para alacaksın, sen hastanenin teçhizatını yenilemek için para alacaksın ve “bu işleri projede belirtildiği şartlarda yaptın mı” diye kimse gelip sana sormayacak. 4 şeritli yolu 2 şerite düşürdüğünde veya kalitesiz malzemeyi kullandığında hesap sorduklarında “bize kimse karışamaz, biz kendi kendimizin efendisi olmak istiyoruz” diyeceksin.
Ol tabi, ol da, dünyadaki konjonktürü takip ederek ol. ..
***
Ve son söz; Birçok ziyaretinde görmüşlüğüm vardır Erdoğan’ı. En bariz gözlemim bir konuşmasıyla insanları etkisi altına aldığı. Sıkı bir muhalifseniz dahi, Erdoğan’ın konuşması bitince “haklılık payı da yok değil hani” diye düşünüyorsunuz. Yani karizması olan bir lider Erdoğan. Kişileri çabucak etkisi altına alabiliyor. Sanırım yüzde 50’nin sırrı da bu.

1619970cookie-checkParayı ver, ortadan kaybol!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.