Patlıcan kolonyası…

Ben, bu patlıcana, galiba iyice taktım!
Nereye baksam patlıcan görüyor, havayı koklasam kızartma kokusunu duyuyorum.
Bana kalırsa yaz mevsimi demek, biraz patlıcan kızartması demektir; hoş, sera ürünü olunca artık yazı kışı mı kaldı!
Patlıcan lezzetlidir: Yanında kabak ve biber kızartmasıyla ezme sarmısaklı yoğurt tabağa dizilirse, karafakiden bir kadehcik dökülürse, daha da güzel olur…
Yaz veya kışın mutfak soluyan sokaklarında bir dolaşmaya çıkın, patlıcan kızartması kokusundan geçemezsiniz…
Yanılıyor muyum?!
Zaten bu patlıcan denilen Allah vergisi mamülâtın neleri yapılmaz ki…
İşte size patlıcandan bir mönü:
“Patlıcan dolması, karnıyarığı, kebabı, imambayıldısı, oturtması, musakkası, silkmesi, kızartması, hünkâr beğendisi, pilavı, tavası, ezmesi, çöp şişi, böreği, salatası, turşusu, reçeli, tatlısı…”
Şükürler olsun, henüz, dondurması yapılmadı… Yoksa yapıldı mı?!
“Patlıcan Dondurması, külahı 1 lira…”
Dondurması bir yana, patlıcan, sigara tiryakilerinin nikotin deliliğine de bir çare imiş; bunu yeni öğrendim… Sigara yasağının tüm yurtta uygulamaya alınması sonucu, nikotin bağımlılığını gidermek amacıyla, meğer patlıcana ihtiyaç varmış. Kabuğundaki nikotini damarlarına aktarmak için şimdi suyunu içiyormuş, tiryakiler… Acaba, diyorum, tarihimizdeki ünlü tütün yasağının alikıran başkeseni padişah IV.Murat patlıcanı da yasaklamış mıydı? Nereden bilsin, patlıcanın nikotin ihtivasını; o vakitler laboratuar mı var sanki…
Patlıcan sigara gibidir, anlayacağınız…
Alın size patlıcanın bir yararı daha…
Ben bunu yeni öğrendim ya, Ayşe kadın fasulyesi kadar faydalı bir kadın bulmuş hevesiyle sağa sola anlatırken, bir dostum demesin mi, meğer patlıcan suyu basûra da iyi geliyor, hemeroid kanamasını şıp diye kesiyormuş.
Yakında patlıcanın başka yararlarını duyarsanız, şaşmayınız! Ben hazırım…
Örneğin, bu kabuğundaki nikotini, suyunu kaynatıp içmekle kanına karıştırmak hevesindeki tiryakiler, birgün patlıcan sigarası imal ederlerse, diyorum ki buna da şaşırmayın..
Patlıcandan herşey oluyor.
Patlıcan, iskambil kâğıdında joker gibidir…
Ben, evvel eski bu patlıcana takıldığım için, birgün şakasını yapıp sonra üzüntüsünü de çekmişimdir.
Yıllar evveliydi, ailecek ABD’deyiz, Ankara’dan Ziraat Fakültesi mezunu bir delikanlı yüksek lisans yapmak üzere, Purdue Üniversitesi’ne gelecekti, bizde bir süre kalacak, yardımcı olacaktık. Geldi, kaldı, mezun oldu, ülkeye geri döndü, başarılı biri oldu…
Şimdilerde bir bankanın yüksek düzeyde sorumlusu olan bu delikanlı, yola çıkarken, nezaketen telefon açıp bir şey dileyip dilemediğimizi sormuştu. Rakı makı, peynir meynir, kitap dergi, Cumhuriyet Milliyet, işte anlayın gerisini, gümrükte takılmayacak türden birşeylerin açgözlü bir iştihayla siparişini verdik.
Son dakika, telefonu kaparken muzipliğim, sırnaşıklığım tuttu; hay tutmaz olaydı:
“Bir şişe patlıcan kolonyası da getir, gelirken”, dedim, “Ağzını sıkı bağla, aman dökülmesin…”
“Olur, âbi”, dedi, “Baş üstüne…”
Ben bu takılmayı, bütün bütün, sonradan unutmuş olmalıyım. Mahcup, temiz kalpli, iyi karakterli bir delikanlı olan o öğrenciyi Chicago O’Hare havalimanında karşıladığım sıra, utana sıkıla, bunu bana söyleyince anımsadım:
“Vallahi âbi”, dedi, “Arayıp taramadık yer bırakmadım. Hiçbir yerde bulamadım. Eczanelere bile sordumdu…”
Şaka yaptığımı söylemeye cesaret bulamadım, yüzüne karşı, “Olsun, dert etme!” dedim, “Limon kolonyasıyla idare ederiz…”
İşte şimdi itiraf ediyor, omuzumda ağırlık bırakmış bir edepsizlik yükünü sizin önünüzde indiriyorum. O sevgili kardeşimiz, beni, sanırım samimiyetime inanarak çoktan af etmiş olmalıdır.
Patlıca, işte böyle, şakası bile yapılan bir sebzedir, velhasılı…

____________________

* [email protected]

1592060cookie-checkPatlıcan kolonyası…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.