Polis gelse kabahat, gelmese kabahat!

Siyasi gelişmeleri takip etmekten, okuyup yazmaktan gına gelmişti ama böylesi bir gündem de beklemiyorduk doğrusu. Bozguna ayarlı beyinlerden “Pes” dedirten bir haber, daha doğrusu yorum: “İskele Piknik alanındaki Nevruz kutlamalarında, şimdiye kadar hiçbir etkinlikte görülmeyen yoğunlukta polis görüldü. Polisin aldığı çok sıkı güvenlik önlemleri hakkında Polis Genel Müdür vekili Pervin Gürler’den açıklama bekleniyor.”
Tamam, KKTC’de yaşamak demek, hayatı tersten okumak, doğruyu eğri, eğriyi doğru yorumlamak demek ama bu denli bir çarpıtmanın dünyanın hiçbir yerinde görüleceğini düşünmüyorum açıkçası.
Herkesin doğrusunun kendine olması bir yana, temel doğrular da sorgulanır hale geldi memlekette. Her olayı siyaseten kendi kâr hanesine yazdırmak isteyen kişiler enerjilerini buna harcadıkları için her olaya bir kılıf uydurulabiliyor.
Polis Genel Müdürüne sorulacak hesaba bakın; “Neden bu kadar çok güvenlik önlemi aldın?”
Ee ne oldu aldıysa? Ya da, aldı da kötü mü oldu?
Almasaydı, bir olay çıksaydı bugünkü gazete manşetleri ne yazacaktı?
Ayrıca, Pazar mesaisini orada harcayan bir Polis Müdürünü yerden yere vurmanın, kime, neye faydası olacak?
***
Polisin sivile bağlanma tartışmaları arasında, siyasilerin gönlünde yatan Polis Genel Müdürü’nü tartışmaları kadar ironik bir şey yok nazarımda.
Sormalı; Polis, askere bağlıyken bu denli müdahale eden siz, sivile bağlanınca ne yapacaksınız?
Polisi, sol geldiğinde kendi siyasi fikrince, sağ geldiğinde kendi siyasi fikrince görevlendirirse, bu ülkenin polisinden hayır beklenebilir mi Allah aşkına.
Hem, siyasilerin elindeki her kurumun hali içler acısıyken polisi sivile bağlamak neyin aklı? Siyasi iradenin, elindekileri kaybetme sürecine girdiğinde hiç çekinmeden devlet malını –istihdam, borcu erteleme, kredi vs adı altında- sunduğuna şahit olduğumuz bir ülkede polisi patronun tasarrufuna vermek, bu ülke polisini/insanını daha iyiye taşıyacak bir mefkure olarak adlandırılabilir mi?
Sonuç olarak; Artık bu ülkede çocuğun adını koyma vakti. Gün mü ağarıyor, karanlık mı bastırıyor? İyimser bir yaklaşımla ‘herkes doğrunun peşinde, kaygıya gerek yok’ demeyi çok isterdim ancak hiç de öyle değil. Türkçe’de “w” varmış gibi Nevruz’u Newroz olarak yazan basının nerede durduğu da ayan beyan ortadayken, polisin aldığı güvenlik tedbirinin eleştirilmesini, Türkiye öfkesinin (düşmanlığını demeye dilim varmıyor) ortak bir mecrada buluşmasından başka bir şey olarak adlandıramıyorum. Yani, sarı kırmızı yeşile olan hayranlıktan ziyade, bir taşla iki kuş vurma meselesi!

1622090cookie-checkPolis gelse kabahat, gelmese kabahat!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.