Putin’in Türkiye Hamlesi

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, çok kritik bir dönemdeki Türkiye ziyareti ile dünyada ve Orta Doğu’da yeni denge arayışlarına girişmişe benziyor. Ukrayna krizi nedeniyle başta ABD ve onun zorlamasıyla AB ile ciddi bir ekonomik kriz yaşayan Rusya, Türkiye hamlesi ile çıkış yolu arıyor. Peki, Putin’in bu hamlesi ne getirir? Bu yazının konusu, Putin’in planlanmış stratejik anlaşmalar ve işadamları grubu ile gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinin bölgemizde ve yeniden soğuk savaş atmosferine girme eğilimine giren dünyada ne gibi sonuçlar yaratabileceğine ilişkin görüşler ortaya koymaktır.

ABD’nin Orta Doğu planlarından sonuç alamadan Rusya ile açık bir soğuk savaşa girmesi, bu savaşta da Avrupa Birliği ülkelerini kullanması, elbette ki Rusya’nın yeni hamlelerini getirecekti. Suriye’deki başarısızlığını Rusya’nın ve İran’ın karşı hamlelerine bağlayan ABD stratejisi, Rusya’yı kendi iç sorunları ile boğarak Orta Doğu’yu istediği gibi yapılandırabileceğini umuyor. Ancak, ne Rusya ve ne de ileride ortaya çıkacak yeni oyuncular, ABD’nin stratejik bölgeleri kolayca istediği gibi yeniden dizayn etmesine izin verecekler gibi görünmüyor. Bu süreçte, gerek Rusya’nın ve gerekse de Çin gibi yeni oyuncuların stratejik hamlelerinin ardı ardına geleceğini yaşayarak göreceğiz.
Dünyada dış politikalarını stratejileri yoluyla biçimlendiren devletler çok değildir. Bunlar arasında başlıcaları; ABD, İngiltere, Almanya, Rusya ve Çin’dir. Bugün küresel bir güç olan ABD’nin stratejileri, dünyanın her bölgesindeki her ülkeyi ve halkları yakından ilgilendiriyor. Bunun nedeni, ABD’nin stratejisinin küresel bir vizyona dayanmasıdır. Küresel vizyona dayanmak, stratejinin doğru olduğu ve başarı kazanacağı anlamına gelmez. Bu konuda yazılmış bir makalemde, ABD stratejilerinin yanlışlıklarını ortaya koymuştum (Bakınız; https://acikgazete.com/yazarlar/birol-ertan/2013/03/19/abd-imparatorlugu-cokuyor.htm). ABD’nin stratejik hatalarını yalnızca bizim gibi dışardan bakanlar değil, içeride stratejileri planlayan Zbigniew Brzezinski ve Graham Fuller gibi Amerikan stratejistler de görmekte ve açık biçimde dile getirmektedirler. Bu noktada vurgulamak istediğim, ABD’nin bölgemizde ve Türkiye üzerine geliştirdiği stratejik yaklaşımlarda ciddi sorunlar ve yanlış yaklaşımların mevcut olduğudur. Konuyu biraz açalım.

ABD’nin Stratejik Hataları

Soğuk Savaş öncesinde ABD’nin Rusya konusundaki stratejilerinin mimarı olan Amerikalı siyaset bilimci ve stratejist Zbigniew Brzezinski’nin düşünceleri, ABD’nin dünya ve özellikle bölgemize yönelik politikalarını anlamak için çok önemlidir. “Stratejik Vizyon” kitabında ABD’nin küresel cazibesinin azalmasını ve ABD sonrası bir dünyanın durumunu sorgulayan ve yükselen Rusya, Türkiye ve özellikle Çin üzerine çarpıcı değerlendirmeler yapan Brzezinski, önceki kitabı “Büyük Satranç Tahtası”nda da Türkiye’nin stratejik önemi üzerine dikkate değer düşünceler geliştirmişti. Brzezinski’ye göre, bugün Avrasya Balkanlarında süren mücadele, üç komşu ülke arasında geçmektedir: Rusya, Türkiye ve İran (Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2005, sy.190). Türkiye’nin AB sürecinde desteklenmesi gerektiğine inanan Brzezinski, Türkiye’nin Avrupa yolunda ilerlemeye devam etmesi durumunda Kafkas devletlerinin de Avrupa yörüngesine yöneleceğini düşünmektedir. Ayrıca Brzezinski, istikrarlı ve bağımsız Güney Kafkasya ve Orta Asya’yı desteklemek için Türkiye’nin desteklenmesi gerektiğini ileri sürmektedir (Brzezinski, sy. 278). Brzezinski’nin Türkiye, bölgemiz ve dünyanın geleceği konusundaki öngörüleri ve ABD politikalarına yönelik eleştiri ve yorumlarının dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

ABD’nin bölgemiz üzerine politikalarını şekillendirenlerden birisi olan CIA Türkiye Masası eski şefi ve Orta Doğu uzmanı Graham Fuller; ABD stratejilerini anlamak için okunması gereken bir stratejisttir. “Yükselen Bölgesel Aktör: Yeni Türkiye Cumhuriyeti” isimli kitabında Fuller, son yirmi yıldır Türkiye’de son derece önemli değişiklikler olduğunu ve Türkiye’nin uluslararası politikadaki rolünü tanımlamaya devam ederken ufukta daha fazla değişiklikler belirdiğini vurgulamaktadır (Graham Fuller, Yükselen Bölgesel Aktör : Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Timaş Yayınları, İstanbul 2008, s. 9). Bu değerlendirmesiyle Fuller, Türkiye’ye önümüzdeki dönemde bölgesel çatışmalarda daha fazla rol biçildiğinin açık bir öngörüsünü yapmaktadır. Fuller’in kitabındaki bir başka değerlendirmede ise çok önemli bir tespit yapılmaktadır. Bugünlerde gerçekleşen Putin’in Türkiye ziyareti atmosferinde bu tespitin önemi daha da artmaktadır. Fuller’e göre, “eski, öngörülebilir ve sadık Amerikan müttefiki olan Türkiye, artık tarihe karışmıştır.” Fuller’in bu değerlendirmesini, Türkiye’nin ulusal çıkarları ile ABD’nin küresel ve bölgesel çıkarlarının çatışmasının önceden görülmesi olarak yorumlamak gerekir.

Amerikalı diğer stratejistlerden birisi olan ve “Gelecek Yüz Yıl” kitabının yazarı George Friedman; Türkiye’nin Balkan coğrafyası, Kafkasya ve Ortadoğu gibi krizler yaşayan bir bölgenin ortasında bir istikrar platformu olduğunu, Türkiye’nin ekonomik ve askeri gücü arttıkça bölgesindeki etkisinin artacağını” ileri sürmektedir. Friedman, Gelecek 100 Yıl “21. Yüzyıl İçin Öngörüler” kitabında, “21. yüzyılda ihtiyarlaşan Avrupa’nın bugün elinin tersiyle ittiği Türkiye’nin genç nüfusuna ileriki günlerde çok ihtiyaç duyacağını ileri sürmektedir. Friedman, “önümüzdeki dönemde eğer AB yok olmazsa”, AB üyeliği, Türkiye’ye altın tepside sunulacaktır iddiasında bulunmaktadır.

ABD stratejistlerinin Türkiye değerlendirmeleriyle benzeşen yorumlar, Rus stratejistler tarafından da dile getirilmektedir. “Moskova-Ankara Ekseni: Avrasya Hareketi’nin Temel Görüşleri” isimli kitabında Aleksandr Dugin, Türkiye solunun milli fikrinin Ortak Avrasyacılık olduğunu ileri sürerek (Aleksandr Dugin, Moskova-Ankara Ekseni : Avrasya Hareketi’nin Temel Görüşleri, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2007, sy. 128). Avrasyacılığın stratejik entegrasyon projesi olduğunu, Fransa ve Almanya’nın birleşmesinin Avrasyacılığın en önemli başarısı olacağını iddia etmektedir.

ABD stratejislerinin yanlışlığını vurgulayan diğer Rus stratejist ise Dmitry Orlov’dur. ABD’ye yerleşen Orlov, ABD ekonomisinin çökme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu, bu çöküşle birlikte dünyanın kaosa sürükleneceğini, dünyada ve ABD’de kaos ve şiddetin artacağını ileri sürmektedir. Rus stratejist Orlov, ABD ekonomisinin yanlış yolda olduğunu vurgulayan “Reinventing Collapse: The Soviet Experience and American Prospects” isimli eserinde, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile ABD’nin bugünkü durumu arasında benzerlikler bulunduğunu belirtmektedir. Küresel krizin gelişini yıllar önceden haber veren yorumlarıyla “Absolutley Positive” (http://www.amazon.com/Absolutely-Positive-ebook/dp/B008047OTS) isimli bir derleme kitap da hazırlamış olan Dmitry Orlov’un tespitleri önemlidir.

Bu stratejistlerin üzerinde birleştiği nokta, ABD stratejilerinin ve özellikle bölgemize ilişkin stratejik hamlelerinin Rusya ve Türkiye gibi güçlü aktörler tarafından frenleneceğine vurgu yapmalarıdır.

Türkiye ve Rusya, Küresel Kuşatma Altındadır

Türkiye, gerek bölgede ve gerekse de küresel güçler tarafından çok taraflı bir kuşatma altına alınmıştır. Bölgemizin Avrasya coğrafyası olması, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunması, enerji bölgelerine yakınlığı yanında stratejik enerji bölgelerin güvenliği için yaşamsal bir önemde bulunması, Avrupa’ya enerji geçiş noktalarından birisine dönüşmesi, Karadeniz ve Akdeniz’e komşu bir ülke konumu, İmparatorluk mirasından gelen dostluk ve düşmanlık ilişkileriyle de birleşmiştir. Bu durumda Türkiye, dünyanın önemli jeo-politik merkezlerinden birisinde bulunan çok önemli bir ülke haline gelmiştir. Bu kritik rolü nedeniyle de küresel güçlerin ilgisini çekmeyi dünden daha fazla olarak sürdürmektedir.

Böylesine önemli bir coğrafyada büyük ölçüde genç nüfusuyla önemli bir aktöre dönüşen Türkiye’nin, yalnızca ABD ve AB için değil, diğer küresel aktörlerin de ilgi alanı içinde olması kaçınılmazdır. Bu nedenle, Türkiye içinde küresel güçlerin müdahaleleriyle bağlantılı iktidar kavgaları yaşandığı kadar, Türkiye dışında da Türkiye üzerinde stratejik mücadeleler yaşanması doğal karşılanmalıdır. Bu kapsamda, birçok ülkenin olduğu gibi Rusya’nın da Türkiye üzerine stratejiler ve planlar geliştirmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Orta Doğu planlarında karşısına çıkan en önemli engellerden birisi olan Rusya’nın iç sorunlarla boğuşarak süreçten dışlanmasını hedefleyen ABD, Gürcistan’dan sonra Ukrayna krizi ile Rusya-AB ilişkilerini gerginleştirmiştir. Bu süreçte Rusya’nın ABD ve AB ile soğuk savaşa girişmesi, Rusya’nın elindeki tek kozu olan enerjiyi kullanması tehlikesini gündeme getirmiştir. ABD, Orta Doğu’da enerji kaynakları zengini Suudi Arabistan gibi ülkelerin enerji artını arttırıp fiyatları aşağı çekerek karşı bir hamle geliştirmiştir. Diğer yandan Rusya ve ABD ilişkileri, AB’nin ekonomik yaptırımları ile gerginleşmeye başlamış, Rusya’nın AB ülkelerinden tarım ürünleri ithalatını durdurması ile süreç, yeni bir soğuk savaş atmosferine doğru gelişmeye başlamıştır. Bu durumda Rusya, bölgede yeni arayışlara yönelmiş, bu arayışlarından en önemlisi olarak da Türkiye ile yakınlaşma içine girmiştir. Putin’in elinde projeler ve işadamları ile Türkiye ziyaretinin ve Sinop Nükleer Santralı ÇED sürecinin Türkiye tarafından bir jest olarak Putin’in Ankara’ya gelişi öncesinde bitirilmesini, bu gelişmelerle bağlantılı olarak yorumlamak gerekir.

Sözün özü, küresel bir kuşatma altına alınan Rusya ve uzun zamandır terör, ermeni iddiaları ve bölünme tehlikesi ile kuşatma altına alınmaya çalışılan Türkiye’nin ulusal çıkarları kesişmiştir. Bu durumda, iki ülkenin yakınlaşması kaçınılmaz olmuştur. Ne var ki, bu yakınlaşmadan, Türkiye – Çin füze anlaşmaları konusunda sesini yükselten ABD ve AB ülkeleri çok ciddi biçimde rahatsız olacaklardır. Bu yakınlaşma karşısında ABD ve müttefiklerinin ne gibi karşı adımlar atacağını yakın zamanda göreceğiz.
Anlaşılan o ki, gelecek aylarda küresel güçlerin oyunlarında Türkiye merkez olacaktır. Ülkeyi yöneten güçlerin ve ülkenin savunmasından sorumlu kurumların bu konularda uyanık olmasını bekliyoruz.

____________________

Birol Ertan, Siyaset Bilimci/Yazar

674530cookie-checkPutin’in Türkiye Hamlesi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.