Racon değişir, kafalar değişmezse…

Fransız: Chateaux  Neuf Du Pape…
Amerikan Twin Oax Cardonnay…
İtalyan: Brunellodi Montepulciano…

Nedir bunlar?
Hepsi şarap.
Hepsi şarap demek yemez.. Hepsi ünlü şarap.
Kendi ülkelerinin en popüler şarapları.
Fransa’nın, İtalya’nın ve ABD’nin.
Ne olmuş bu şaraplara?
Şaraplara bir şey olmamış, CHP’nin yeni açılan ve günlerce konuşulan parti genel merkezi binasına gelen gazetecilere ikram ediliyormuş bu şaraplardan.

Malum parti binaları artık gökdelen türünde.
Medya Tower’lara özenmiş olmalılar ki, şimdi MHP’nin, DP’nin, CHP’nin ve en son Ak Parti’nin çok katlı, özel malzemeli, karizmatik döşemeli “tower”ları  Ankara semalarını renklendiriyor.
Partilerimiz arasında  bırakın 50-60 yaşını doldurmuş olanı, 20 yılık aynı adı taşıyanı bile yok.
İhtilalcilerin partilerin “kepenklerini” indirmeleri nedeniyle Büyük Kurtarıcı’nın kurduğu CHP dahi kesintisiz ve 85 yıldır hayatını sürdüremedi.
Ama Şimdiki genel merkezi, maşallah ABD’de saldırıya uğrayan İkiz Kule’lere yakın yükseklikte.
Oval ofise benzetilen çalışma mekanı da caba.
İşte bu yeni CHP Genel Merkezinde gazeteciler yaşamları boyunca içmeyi  düşünmedikleri (Ertuğrul Özkök hariç) akıllarından dahi geçirmedikleri Amerikan, Fransız ve İtalyan Şaraplarını yudumlarken  mesleğin değerini bilmiş olsalardı bari.
1960 sonrası Ulus civarında toplanan parti genel merkezleri ve gazetecileri düşündükce insan “çağ atlamak bu olsa gerek” diyesi geliyor ama diyemiyor.
Ben Rüzgarlı Sokak’a 1961’de yani  askeri darbeden hemen sonra girdim ve bu meslekte, az para çok emek, az uyku bol çalışma, az kavga çok mücadele ve mürekkep kokularıyla mutlu olmaya çalıştım.
Parti genel merkezleri 1960 sonrası henüz bir iki katlı.
İmkanlar sınırlı.
CHP Genel Merkezi ve Ulus Gazetesi Rüzgarlı Sokak’ın tam başında.
Demokrat Parti’nin kapatılan ve elkonulan Genel Merkezi Ulus Çankırı Caddesinde.
Keza DP’yi destekleyen Zafer Gazetesi de aynı sokakta.
Gazeteler sabah 04.00’de basılıyor o dönemde.
Anadolu baskıları erken ama büyük kent merkezleri baskıları, sabahın ilk ışıklarına kadar bekletiliyor.
İşe akşam üstü geleniyor.
İzinli olduğumuz günler ancak kafaları çekebiliyoruz.
Önceleri Posta Caddesindeki Palabıyık’ın yerinde açık fıçı şarabıyla başlayan muhabbet, sonra salaş meyhane turlamalarındaki ucuz Çubuk Şarabı ile devam ediyordu.
Tabii yine en ucuzundan Marmara şarabını da unutmamak gerek.
Hele hele, yine biraz pahalı ve maaşı 200 liranın üstündeki gazetecilerin içebildikleri Yunan Dimitrikopulos şarabı, damaklarımızda sanırım Fransız Chateaux Neuf Du Pape’den daha fazla tad bırakıyordu o günlerde.
O günlerin raconu, tek katlı matbaalar. Tek katlı parti genel merkezleriydi.
Bugünün raconu ise kule mertebesindeki parti merkezleri ve gazetecilere ikram edilen dünyanın en ünlü şarapları.
Nereden nereye…
Raconda aşama var
Ama demokrasimiz açısından aynı aşamayı yapamadığımız için “nereden nereye” diyemiyoruz ne yazık ki.
Partiler ve siyasetciler sosyal alanda yaptıkları aşamayı, sistemin gelişmesinde, demokrasinin palazlanmasında, hukukun üstünlüğünün sağlanmasında, insan haklarının adil biçimde hayata geçirilmesinde  ne yazık ki yapamadılar…
Özetle, kuleler ve şaraplar ön planda.
Demokrasi arka fonda…
Yani ayranımız yok içmeye…

1622770cookie-checkRacon değişir, kafalar değişmezse…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.