İRAN NOTLARI (II): Çalışma Yaşamı ve Kadın

Son söyleyeceğimizi de baştan belirtelim. İran’ın geleceği kadınların elinde. Ve kadınların yaratacağı değişim, pek o kadar da uzakta değil.

Arap ülkelerinde müslüman kadının, araba kullanamayacağı tartışmalarının kırılmağa daha yeni başladığı günümüzde, durum İran’da farklı. Bilindiği gibi kadınlar, Arap ülkelerinde, daha araba bile kullanamıyorlar. Herhalde “günah” diyorlar. Hemen şu soru akla geliyor, peki erkekler için günah değil mi? Bir kadının araba kullanma özgürlüğünün bile olmayıp, daha yeni tartışılmağa başlandığı ülkelere özlem duyan, 4×4 jip süren bazı kadın sürücülerimize bu durumu özellikle aktarmak istedik.

İran’da trafikde gördüğümüz, özel arabasını süren kadınlar, nerdeyse beşte bire yaklaşıyor gibi geldi. Kent merkezlerinde yaptığımız gözlem sonucu bu değerlendirme biraz abartılı olabilir, ancak bu durumun hızla arttığı belirtiliyor.

Uçakta, yurtışından İran’a gelen, İranl’lı genç bir kadın yanımızda oturuyordu. Uçak, Meşhed havaalanına indiğinde, saçlarının bir kısmını kapatan örtüyü yerleştirdi. Kot pantolonu ve spor ayakkabısı vardı. Yerleri süpüren bir giyside yoktu üzerinde. Uçaktan indiğimizde, Meşed havaalanında çalışna kadınları hemen gördük. İran içinde, İran Havayolları ile seyahatimizde ise, alan hizmetlerinde ve hostes olarak çalışan kadınlar da vardı. Otellerde, resepsiyondan başlayarak, kat hizmetlerine kadar, gece vardiyasında dahi çalışan kadınları görmek mümkün. Müzelerde, ören yerlerinde, alış veriş yapılan değişik mağazalarda, restoranlarda, çalışan İran’lı kadınlar hep var. Hiç birisinin başları açık değil. “ÇADIR” dediğimiz, tümüyle siyah örtüler içinde sadece el ve yüz kısımlarının açık olduğu kadınlar da var. Çoğunluk ise sadece saçlarının bir kısmına bir örtü tutturmuş olarak çalışıyorlar. 13 gün boyunca, değişik kentlerde, bizde ki “Türban” türü, başın ve saçların tümüyle sarılmasına doğrusu rastlamadık.

Grubumuz içinde ki kadınlarda, başı açık gezemediler, Cami ve türbelerin içine kadınlar ayrı bir bölümden alınıyor ve kapalı bir yerde üzerlerine, “çadır”ı geçirerek buraya girebiliyorlar. İran’lıların fazla olmadığı bazı alanlarda, sıkılıp başlarını kısa süreli olsa da açtıkları oldu. Başa örtülen örtünün, son yıllarda gençler tarafından tüm saçları kapatmasından, giderek açılmağa başlandığı belirtiliyor ve gözlemleniyor. Bir aksesuara dönüşmüş. Hatta espri konusu bile yapılıyor. Baş üzerinde adeta sınırlı tutturulan bu örtünün, giderek yakında neredeyse düşeceği de belirtiliyor. Tahran da, Tebrizde bir kısım giyim mağazalarının vitrinlerinde gördüğümüz, bazı abiye elbiseleri giymek için, kadının kendine güvenmesi ve cesaretli olması gerek. Satılıyormuş. Nerede giyiyorlar acaba. Evinin dışında olanaksız.

İlkokul düzeyi dahil, gruplar halinde gördüğümüz, çocuk kız öğrencilerin başları, başörtü şeklinde kapalı. Etek yok. Pantalon üzerinde olabiliyor. Müzelerde ve caddelerde gördüğümüz bu çocular, öylesine neşeli ve canlı, şaşırmamak mümkün değil. Sizinle hemen yakınlaşma, görüşme ve ellerindeki son model cep telefonları ile fotoğraf çektirmek için adeta yarışıyorlar. Ve de sıcaklıkla, içten, gülümseyerek.

İran, zengin bir ülke, ancak asgari ücretin bizim paramızla 500.TL’nin biraz üzerinde olduğu, bir mühendisin bir buçuk milyon TL. civarında ücret aldığı, doktorların ise gelirlerinin aylık 35 bin TL’ye kadar çıktığını belirtiler.

Yılın nerdeyse dörtte biri resmi tatil. Ama çalışanların bu tatillerde çalıştığı ve ücretlerini arttırdıkları da belirtildi. Sigortasız, kayıt dışı çalışma olmadığı belirtilmesine karşın, akşamları hava karardıkdan sonra, sokaklarda açılan yer tezgahları, kayıt dışı çalışmaların olduğunu gösteriyor.

Evli olmayan kadın ile erkeğin, elele yada sarılarak dolaşması yasak. Müdahale ediliyor ve ailesi çağrılıp önce uyarılarak serbest bırakılıyor. Kadınlar da, cuma namazına gidebiliyor. Camiler ortasından ayrılmış, kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı.

Bir erkek dört kadınla evlenebiliyor. Kadınlar ve doğan çocuklar evliklerde, nüfus kayıtlarında belgeleniyor.

“Işık doğudan yükselir” sözü boş bir söz değil. Hamburabi Kanunları öğrenciliğimizde okutulmuştu. Persepolis pek bilinmiyor. İnsan hakları ve toplumsal yaşamın düzenlenmesi ilk yazıtlarda belirtilmiş. Milattan önce Persepolis’de adeta sigorta sistemi varmış.

İçki yasak. Şiraz’ın bağları ve üzümü meşhur. İçkinin ürteilmesi, satılması, içilmesinin ağır cezaları var. Kırbaçlama dahil. Ama şarap ve arak (üzüm rakısı) yok diyemezsiniz. Var. Kadın da, erkek de içenler var. Gizli. THY uçakları, İran’a giderken ve dönerken içki ikramı yapmıyorlar.

Kabartmalarda, duvar resimlerinde kadının çalışma yaşamının içinde olduğu görülüyor.

Kadının şarkı söylemesi, dansetmsi yasak. Bir kadın sanatçının CD’sini bulamadım. Azam Ali, Türkiye’ye ilk geldiğinde yıllar önce boşuna söylememiş. Kendi ülkemde, kendi dilimde, şarkılarımı söyliyemiyorum diye yakınmıştı. Opera, bale, konser yok. Sinema bolluğu var. Yurt dışından pek film getirilmiyor galiba. Bütün sinemalarda gördüğüm, İran filmlerinin afişleriydi ve başı açık bir kadın resmi hiç yoktu. Televizyonda da başı açık kadın görmek mümkün değil.

Bir akşam müzik yapılan bir restoranda yemekdeydik. Grubumuzdan dansetmek isteyenler oldu. Müzik hemen kesildi. Ve uyarı yapıldı. Bir kadın ile erkeğin dışarıda böyle dansetmesi yasak.

Resim öğrenimi yapan genç öğrenciler var, heykel dalında ise pek yok.

İran Merkez Bankasının kontrolünde ve onun binası içinde ki, mücevherlerin olduğu müzeye, çok büyük kontrol ve güvenlik işlemlerinden sonra girilip gezilebiliyor. İçeride ki mücevherlere değer biçilemiyor. Bir kaç Tahran daha satın alınabilinir deniliyor. Dışarı çıkarılanların da, buradakilerin dörtte birine yakın olduğu da söyleniyor. Altın ve mücevher tutkusu yaygın. 10 yaşlarına gelen öğrenci kızların bileklerinde altın bilezikleri görmek de, İran’lılar için hiç şaşırtcı değil.

Gençlerde ve orta yaş grubu içinde sokaklarda gördüğümüz kadınlar, istisnasız bakımlı ve makyajlı kadınlardı. Aşırı kırmızı diyebileceğimiz yoğun bir şekilde dudak ruju kullanılıyor. Göz ve kaş makyajları da siyah ve yoğun. Yani görülen yüz üzerinde, daha da güzelleştirmeler gerçekleştirilmiş.

Sokaklarda gördüğümüz, İran’lı Fars ve Azeri kadınlar adeta ikiye ayrılıyor. Tümü siyahlar içinde, ‘çadır’ giymiş, yüzü açık ya hiç saçı görülmeyen ya da çok az saçı görülen, siyahlar içindeki kadınlar. Siyah ‘çadır’ giymeyenlerin yaş grubu, 15-40’lara ulaşan kadınlar da değişik kıyafetler var. Ancak etek yok. Pantalon üzerinde var. Saçın bir kısmını kapatan, adeta başa tutuşturulmuş örtülerle, caddelerde, ören yerlerinde rahatlıkla geziniyorlar. Sadece etek giyen bir tek kadına rastlamadık. Yazın o sıcaklarda nasıl bu giysilerle dolaşıyorlar, şaşırmamak mümkün değil. Havuz, deniz, mayo yok mu diye soruyorsanız. Size şaşkınlıkla bakmak gerekir, olur mu hiç.

Tahran da, bizde ki işçi bulma kurumuna benzer kurumun önünde, pankartlarını açmış protesto eden aralarında kadınların da bulunduğu bir grubu da gördük. Miting gibi ya da sesli bir protesto değildi, sadece yazılı pankartlarla, kaldırmda kurumun karşısında eylemlerini sürdürüyorlardı.

Dönüşde, Tebriz’de uçağa binerken, epey İranlı başında örtü olan kadın vardı. Uçak havalandıkdan sonra, çoğunuğunun başındaki örtüleri çıkarıp, katlayıp, çantalarına koyduklarını gördük.

Yasaklama, izleme, kontrol, cezalandırma ve bir çok baskılar karşısında, kadınlar İran’ın geleceğini nasıl belirleyecekler, hayal mi görüyorsun değerlendirimesi de yapılabilir.

80’li yıllarda birden gelen bu rejimin düzenlemeleri çeyrek asırda aşınmağa başlamış. Tarihsel dönemlere bakıldığında böylesine bir dönem yaşanmamış. Günümüzde kadınlar, sokağa çıkmağa ve çalışma yaşamının içine girmeğe başlamış. Güvenli ve sosyal yaşamla ilişkilerinde, özgüvenleri ve rahatlıkları hemen hissediliyor. Bunu açıkça da gösteriyorlar. Bu genç nüfus ve bu genç nüfusun çocuklarını, siyah çadırlar içinde pek tutamazsınız gibi geliyor.

Ambargo var. Dışa açılma ve dışarıdan etkilenme sınırlı. Cep telefonları alabildiğine yaygın ve son teknoloji ürünleri de var. Bazı altın ve mücevher işlemelileri de var. İnternet var. Facebook kapalı ama açılır.

Bazı yerler farklı olabilir, ancak gözlemlediğimiz kent ve sokaklarında gördüğümüz manzara bu. İzlemeyi sürdürelim. Uzun süre bu kadınları kapkara ‘çadır’ lar içinde tutamazsınız.

O yüzden İran’ın geleceğini, kadınlar belirleyecek sözü de, bir hayal ya da istem değil.

Ama ne zaman ve nasıl bedel ödenerek, bu sağlanmış olur. İşte onu belirtmek biraz zor.

(Bu yazımız da sizlere muhtemelen gecikmeli ulaşacak. İran Notları’nı önümüzdeki hafta da, Pazartesi Yazıları ve Salıdan Salıya yazılarında da sürdüreceğiz.)

____________________

İRAN – Tahran. 21 Nisan 2015. Salı. [email protected].

1572270cookie-checkİRAN NOTLARI (II): Çalışma Yaşamı ve Kadın

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.