Referandumla mı darbe yaptılar da!

12 Eylül 1980’den günümüze 29 yıl geçti. Türkiye’yi ekonomik ve sosyal açıdan en az 50 yıl geriye götüren faşist darbenin ABD’ci generalleri yargılanmadan Türkiye’de demokrasiden söz edilebilir mi? AB üyeliği için asıl koşullardan biri de bu olmalı.

Demokrasi öğretmeni kesilen ABD ve AB Türkiye’ye aklına gelen herşeyi her anlaşma için önkoşul olarak öne sürüyor ama faşist generallerin yargılanması her nedense hiç akıllarına gelmiyor. Neden mi? Nedeni basit. 12 Eylül, onların yarattığı bir
canavardı…

Yunanistan, Arjantin faşist darbeci generalleri yargıladı. Demokrasilerindeki pürüzleri kaldırdı. Her nedense Türkiye’de 12 Eylülcülerin yargılanması 78’lilerin çabası ve sola çark etmeye çalışan CHP lideri Deniz Baykal’ın demeciyle gündeme geldi.

12 Eylülcülere dokunulmazlık zırhı sağlayan Anayasa’nın geçici 15’inci maddesi kaldırılırsa sağ olan 12 Eylülcüler yargılanabilecek.

Gündemdeki 12 Eylülcüler’in yargılanması eksik bir tanımlama. 12 Eylül dönemi ölü sağ bütün yaratıcıları, içerideki ve dışarıdaki destekçileri, 12 Eylülzadeleriyle birlikte yargılanmalı, mağdurlarından özür dilenerek maddi ve manevi kayıpları tazmin edilmeli…

Dönemin Genelkurmay Başkanı, 1980 darbesini gerçekleştiren cuntanın başındaki isim Kenan Evren’den çaprıcı açıklamalar geldi. Evren, “Yargılamayı halka sorun, evet çıkarsa yargıya bırakmam, intihar ederim” diyerek tepki gösterdi. Sanki darbeyi referandum yaparak yapmışlar gibi halka sormamızı öneriyor… Kenan Evren “netekim” yargılanacak. Ölse bile gıyabında yargılanacak… Türkiye tarihinin bu utanç sayfasının yaratıcılarından birisi olarak anılacak.

Yalnız o değil, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun da bu utancı paylaşacak…

Bitmedi! Bülent Ulusu başkanlığında kurulan 12 Eylül Hükümetinde görev alan şu isimlerde eninde sonunda hakim karşısına çıkacak:

“Turgut Özal, Zeyyat Baykara, Refik Pasin, Mehmet Özgüneş, Nimet Özdeş, İlhan Öztrak, Vecdi Özgül, Recai Baturalp, Ali Bozer, Cafer Tayyar Sadıklar, İlhan Evliyaoğlu, Cevdet Menteş, Rıfat Beyazıt, Kazım Akdoğan, Haluk Bayülken, Selahattin Çetiner, İlter Türkmen, Kaya Erdem, A.Başer Kafaoğlu, Hasan Sağlam, Ahmet Samsunlu, Tahsil Önal, Necmi Ayanoğlu, Kaya Kılıçturgay, Cihat Baban, Mehmet Turgut, Kemal Cantürk, Serbülent Bingöl, Fahir İlkel, Sebahattin Özbek, Raif Güney, Turhan Esener, Sadık Şide, Şahap Kocatopçu, Necmi Özgür ve Mustafa Aysan…”

Cübbelerini giyerek darbecilerin huzura çıkan öğretim üyelerinin görüntüsü hala gözümde. Bir zamanlar çok sevdiğim hocam Onur Kumbaracıbaşı da bu iki yüzlü tavrından dolayı yargılanacak…

12 EYLÜL’DE NELER OLDU?

12 Eylül darbesiyle Türkiye’de başta sendikalar olmak üzere bütün demokratik kurumlar kapatılmıştı. Bine yakın vatandaş işkencede, 52 vatandaş da idam edilerek yaşamını yitirmişti. İnsanlar okudukları gazeteden tutuklanmış, örgüt üyesidir savıyla önce işkenceden geçirilmiş sonra zindanlara atılmıştı. O dönemde gazeteciliğe başlamıştım. Ajansın panosu 12 Eylül darbecilerinin sansür teleksleriyle doluydu.

Karanlık günlerin gerekçesi, hernekadar “terörü engellemek” denilse de kapitalist emperyalist dünyayı Türkiye’yi entegre etmekti. 1960’larda emek ucuz bölgelere kayan emperyalist yatırımcılara Türkiye’yi hazırlamaktı. İlk iş olarak sendikaların kolu kanadı kırıldı. Ücretler, o dönemde dünyanın en ucuz ülkesi Singapur’un altına düşürüldü. Gümrük korumacı (ithal ikamesi) ekonomi ihracata yönelik olarak yapılandı. Devalüasyon ile Türkiye’nin borçları üçe katlandı. Yabancı sermayenin aynı para ile satın alabileceği aynı mal miktarı iki buçuk katına çıktı. Ekonomideki anlatımıyla ‘ticaret hadlerindeki değişimle’ sömürü oranı artırıldı. Yabancı Sermaye Yasası yenilenerek yabancı sermayeye en çok teşvik veren ülke konumuna getirildi. Dış politikada tamamen ABD uydusu olundu. Faşizmin panzehiri olan komünizm ve komünistler düşman görüldü.

Bütün bu yasal değişimler anti demokratik yöntemle Cunta ve şürakası ile birlikte yapıldı. Faşist Cunta yeni Anayasayı yaptıkları anti demokratik uygulamalardan dolayı yargılanamayacakları maddesiyle birlikte onaylattı. Kargaların bile güleceği maddeydi bu.

12 Eylül darbesi, Türkiye ile ekonomik ve politik ilişkideki ABD ve AB ile onların işbirlikçisi sermayenin işine geldi. Hep birlikte Türkiye’yi ve geleceğini ipoteklediler. Şimdi bu ülkeler ve Türkiye’deki 12 Eylül zenginleri neden generalleri yargılanmasını istesinler ki? Onların demokrasileri kendi tekerlerini döndürmek için gereken makina yağıdır.

Biz gerçek demokrasi istiyoruz. AB’ye girmek için AB demokrasisi değil gerçek demokrasi… Bunun yolu da geçmişi sorgulamaktan geçer.

O dönemi yaşayan birisi olarak, “O dönemi kaşımayalım önümüze bakalım” gibi aptal önerilere tahammül edemediğimi de belirtmeliyim. 12 Eylül dönemi bütün teferruatıyla yargılanacak… Bu bir öngörü değil, demokrasinin geçmesi gereken zorunlu yoldur… Geçmişiyle hesaplaşmayan halk geleceğinde barışçıl yaşayamaz…

1083130cookie-checkReferandumla mı darbe yaptılar da!
Önceki haberDarbeciler darbelenmeli…
Sonraki haberJackson ailesi 2. otopsi istiyor
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.