Rektör seçimleri…

Değişik üniversitelerde rektör seçimleri yapılmakta şu sıralar. Rektör seçimleri demokratik şekilde yerine getiriliyor. Adaylar arasında 6 aday seçilecek, bu 6 adaydan 3 adayı YÖK belirleyecek, 3 adaydan bir adayı da cumhurbaşkanı rektör olarak atayacak. Müthiş bir demokrasi örneği. Bu örnek, demokrasi tarihine geçmiş olduğunu düşünüyorum.

Demokrasiyi sadece sandığa gitmek ve oy kullanmak diye algılayanlar; bu demokrasidir ve tartışılacak tarafı yoktur diyecekler. Seçim ile gelen, seçim ile gidecektir. Seçimi yapanlar belirleyicidir. En alt tabandan, en üst tabana kadar her kes sandık önünde eşittir! Sandık önünde eşit olan adaylar, seçilme çizgisi içinde pek eşit olmuyorlar, o da Yunan demokrasisidir. Eski Yunanlar bu şeklide seçim yaparlarmış! Roma vatandaşları nasıl yapardı, elbette onlarda Yunanlardan öğrendi!

Demokrasi için seçim şarttır, seçim olmazsa demokrasi olmaz, o halde her seçim yapan ülke demokrattır! Almanya 1930 yılında da demokrat bir ülkeydi, seçim ile geldi Hitler’in partisi, onu ancak Sovyet tankları, onu oturduğu koltuktan aşağıya aldı! Almanya’ya demokrasi seçim ile gelmedi, Amerika ve müttefik ülkelerin atadığı bir başbakan ile demokrasi oyunu başladı ve örnek bir demokrasi ülkesi kısa zamanda oldu. Demokrasi için seçim şart!

Ruanda’da demokrasi var, oranın seçilmiş başkanı ülkemizde en üst düzeyde karşılanırken, başka ülkelerde nedense hakkında davalar açılıyor, demokrasi içinde toplu katliamlar filan olmaz, demokraside halk ne derse o olur, Ruanda’da halk dediği için, o başkan iktidar olmuştur! Haklın seçtiği başkana saygıda kusur edilmemelidir, onu en üst seviyede karşılayan, onurlandıran devlet adamlarını da hoş görü ile yaklaşmak gerek, onun hakkında kötü fikirli birileri dedikodu çıkarmıştır, yoktur aslı!

Demokrasi işin içine girince konu parçalanıyor, gidiyor gibi oluyor ama biz yine konumuza dönelim, çünkü Raunda ile üniversiteler arasında hiçbir bağlantı yoktur. Bizde üniversite dediğimiz şey; meslek elemanı yetiştiren yüksek okul anlayışıdır, evrensel yani universium olma derdi yoktur, gelişen olaylar hakkında üniversitelerin fikirleri yoktur, ders veren hocalar, mevzuat neyse onu okutup, alır maaşını konumundadır. Soru sormak, sorgulamak demek, İsmail Beşikçi olmak demektir, kimse o cesareti gösteremez. Bilim adamı ahlakı, gururu YÖK ile birlikte yok olmuştur. Gerçi ondan öncede var olduğunu söylemek için elimizde yeterli veri yoktur, YÖK öncesi de, üniversitelerin adı ve bayrağı vardı ama kendisi yoktu. Dört duvar içinde eğitim verilen yerlerdi, o dört duvar içinde ne kadar genç vuruldu, yaralandı, okul önü sanki toplu cinayet merkezleri konumuna gelmişti. Orta eğitimden uslanmayanların son durağıydı üniversite adı verilen yerler. Göreceli olarak o zaman; bugünküne göre farklı bir demokrasi anlayışı vardı, seçim her dönem varlığını korudu, faşist rejimden çıkmayı bile sandık başına giderek yaptık! Yeni anayasayı ve halen yürürlükte olanı nasıl oyladık sanıyorsunuz?

Demokrasi öyle bir şeydir ki, seçime katılanlar bir şeyleri vaat ederler, genelde vaatler senet kağıdı işlevi görür, geçerliliği pek olmaz! Ekranlar aracılığı ile öğrendiğime göre, bir rektör adayı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ile anlaşıp, eğer seçilirse seçenine daire verecekmiş! Bu olanak var ise, TOKİ kim seçilirse seçilsin o olanağı öğretim üyelerine sunması gereklidir, fakat yok benim adayım seçilirse anlaşırım diyorsa, orada demokrasinin bize özgü oyunu oynanıyor demektir. Geçen seçimlerin küçük bir yansımasını izliyor gibiyiyiz, rektör seçimlerinde…

Demokrasi öyle bir şeydir ki, en çok oy alan seçilemez, en az oy alan, eğer seçenin tarafındaysa, bir ilişkisi var ise, seçilmemesi için önünde engel yoktur, çünkü üç aşamadan oluşan sistemde mutlaka en uygun aday, rektör koltuğuna oturacaktır. Bu en uygun aday ise, elbette seçenlerin inisiyatifine bağlıdır. Bir aday kalkıp doğal olarak ben seçilirsem eğer, TOKİ’den ev yaptırıp, ucuz kredi ile beni seçenlere vereceğim diyebilmektedir, demokraside böyle şeyler vardır.

Demokrasilerde vaat sınırı yoktur, vaatleri sorgulamak akla bile gelmez. Demokrasilerde vaatlerini yerine getirmeyenler, hortumun ucunu neye bıraktın diye sorgulanmış, mahkum olmuş kaç politikacı, pardon, aday vardır?

Neden her şehirde bir üniversite kuruldu? Her üniversite devlet bütçesinin biraz paylaşımı için pasta parçası olduğuna göre, o pastadan kimler yararlanmaktadır? Yeni Anadolu zenginleri, sermaye birikimi yine – hani o beğenilmeyen – planlı bütçelerde olduğu gibi liberal ekonominin nimetleri, belirli ellere toplanarak, ulusal sermeye yaratma süreci devam etmesine bir araç olmuyor mu? Hani nerede kaldı globalizim?

Rektörlük seçimlerin bu kadar önemli olması, üniversitelerin döner sermayesi ve sermayesinin kullanımının nimetlerinden kaynaklanan bir çekicilik olmasın? Demokraside her konuda soru sormak hakkımız vardır ama her soruya doğru yanıt bulma şansımız, bilginin kullanımı kadardır.

Demokraside önemli olan, seçim ile gelenin seçim ile gitmesidir, fakat bazı adaylar seçilip seçilip, seçim ile gideceğine, doğal yolda gitmektedir. Yani seçim ile gideceği beklenenler, hiç gitmiyorlar, şapkalarını alıp çıkıyorlar, şapkaları ile birlikte gelip geri oturuyorlar. Bazıları ise artık yürüyemeyecek konuma geldiğinde, elektrikli sandalye imdadına yetişiyor! Neyse ki üniversitelerde yaş hattı sınırı var, doğal sonuç beklemeden yaş hattından emekliye ayrılmak zorunda kalıyorlar…

Rektör seçimleri, demokrasimizin gerekliğidir, seçim her kapıyı açar, seçen istediği kapıdan istediği adayı geçirerek, halk adına halkın temsilcisini tek bir dudak hareketi ile yapabilmektedir. İşte bu, bizim demokrasimizdir.


—————————————
http://cemoezkan.blogcu.com

1587050cookie-checkRektör seçimleri…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.