Roosevelt’ten Hitler’e ‘Öjenik’ paranoya

“Bir rüya gerçek oldu” , “İnsanlık için yeni bir dönem” gibi başlıklarla sunulan bu yeni dönemin adını, çokuluslu şirketlerin güdümünde çalışan bilim adamları çoktan koymuştu bile: “Biyoteknoloji Yüzyılı”  Aslında, bu yeni Biyolojik devrimin haberleri son birkaç yıldır usul usul veriliyordu. Önce ilk kopyalanan canlı olan,  koyun “Dolly”, sonrasında bir maymun ve kimilerine göre çoktan kopyalanma çalışmaları tamamlanmış olan insana geliyordu sıra. Her şey hazırdı. Küresel  medyada, yaklaşmakta olan  yeni dönemin haberleri ölümsüzlüğe vurgu yapılarak sunuluyor ve insanlık bu heyecana ortak ediliyordu. Başta İngiltere ve ABD olmak üzere dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde yüzlerce enstitü, bu amaçla milyon dolarlık projeler hazırlıyor ve yeni çağın “Yeşil Altını” olarak adlandırılan bu devasa gen pazarından pay kapma yarışını hızlandırıyordu.  İngiltere’de ölümsüzlüğün mucizevi yönteminin bulunduğu haberleri şaşkınlıkla izleniyor, ABD’den Kanada’ya binlerce insan “ilaç ve sağlıklı yaşam turizmi”  oluşturacak büyüklükte bir pazar yaratıyordu.


Oysa dünyanın her yanında bu yeni biyolojik devrimle ilgili itirazlar yükselmeye başlamıştı. Genel kabule göre, yaşamın tamamının “yaratma gücü” ve “ ticari mülkiyet” olarak algılandığı bir sistemin içinde bu itirazlar görmezden gelme eğilimine kurban ediliyordu.
Amerikalı bilim adamı Jeremy Rifkin, ‘Biyoteknoloji Yüzyılı’ adlı kitabında, genetik devrimin oluşturacağı yeni dünyanın ürkütücü boyutlarına dikkat çekerken, dünyanın dev ilaç şirketlerinin yakın gelecekte tüm canlı yaşamı patentleme eğiliminde olduğunun altını çiziyor:


Dünyanın her yanındaki yönetimler, gelecekte ticari yararı kanıtlanabilir, genetik ayırt edici  özellikleri az bulunur bitki ırklarını korumak için daha şimdiden gen depolama kolaylıkları düzenliyorlar. Birleşik Devletler Ulusal Tohum Depolama Laboratuvarı, daha şimdiden dünyanın her tarafında alınmış 400.000’den çok tohum içeriyor. İlerdeki yıllarda bu az bulunur bitki ırklarından ve hayvan cinslerinden bir çoğunun ticari değeri, materyal ve ürün üretmek için genetik teknolojiye bel bağlayan dünya pazarında dramatik biçimde artacak.
Gezegenin gen havuzunu dünya çapında patentleme yarışı, yeryüzünün biyosferini oluşturan büyük ekosistemlerin hepsini ticari olarak kapatmak ve özelleştirmek, beş yüz  yıllık maceranın doruk noktasıdır.                                                                         


Genlerden yararlanarak dünyayı yeniden kurma çabaları, yüz yılın başlarında Amerikalıları etkileyen bir gelecek düşü haline geliyor.  ABD’nin yirmi altıncı Başkanı Theodore Roosevelt’in, büyük bunalım dönemi ve toplumsal hastalıklara karşı Amerikalıların yaşam dokusunu tehdit eden ekonomik haksızlıklara karşı Amerikalı seçkinlerce de desteklenen; “Öjenik” bir uygarlık yaratma çabaları şaşırtıcıdır. Roosevelt,  geleceğin Amerikan yurttaşının prototipini belirleme konusunda şunları söyleyecektir; “ Bir gün, asıl görevimizin, doğru türden iyi yurttaşın kaçınılmaz görevinin, kanını, arkasında, dünyada bırakmak olduğunu ve yanlış türden yurttaşların neslinin sürmesine izin vermenin görevimiz olmadığını kavrayacağız. Uygarlığın büyük sorunu, topluluk içinde az değerli ya da zararlı elemanlarla karşılaşıldığında değerli olanların göreli bir artışını sağlamaktır. Tüm dikkatinizi soyaçekimin uçsuz bucaksız etkisine vermedikçe, sorunla yüz yüze gelemeyebilinir. Yanlış kişilerin yetişmesinin tamamen önlenmesini çok istiyorum ve bu kişilerin zararlı doğası yeterince ortaya çıktığı zaman bu olmalıdır. Katiller kısırlaştırılmalı ve ebleh kişilerin arkalarında çocuk bırakmaları yasaklanmalı. İstenir türden kişilerin yetişmesine önem verilmelidir…” *


Hitler’in ortaya çıkışından çok önce, yüz yılın başlarında Amerika’da ortaya çıkan Öjenik hareket toplumsal bir hastalık gibi kitleleri etkisi altına alıyordu. 1906’da Amerikan Yetiştiriciler Birliği ( American Breeders Association) görev yapacak ilk Öjenik Komite’sini topladı. Belirli amacı, insan ırkı üzerine araştırma yaparak bilgi vermek, üstün kanın değerini ve adi kanın toplumu tehdidini vurgulamaktı. 1920’li yıllarda doruk noktasına ulaşan Öjenik hareket, otuzlara gelindiğinde  giderek Amerikan kamuoyundaki popülaritesini yitirmeye başlar. Aynı dönemlerde Alman bilim adamları Amerikan kısırlaştırma yasaları hakkında Amerikalı meslektaşlarıyla yazışmalara başlar. Bu yazışmalar Hitler’in  Ari ırk saplantısına işaret eden gelişmelerin de başlangıcı olur.


Amerikan ‘Boy Scout’ larından, Hitler’in Ari ırk oluşturma çabalarına ve Bush’un, tanrıdan  ‘yetki’  aldığını iddia ederek dünyayı yeniden şekillendirme, demokrasi ve  özgürlük götürme saplantılarının fonunda, yüz yıldır milyonlarca insan kurban ediliyor.  Çevirme ve özel mülkiyet kavramının toplumsallaşmasının üzerinden geçen beş yüz yıllık zaman diliminin geldiği   noktada; gezegenin bütün canlı yaşamının, çokuluslu şirketler ve küresel imparatorluk peşinde koşan liderlerin   eliyle “çevrilerek”  son buluyor olmasına seyirci kalmak ve bu sürecin bir parçası olmak! İşte asıl sorun  burada.



* “Biyoteknoloji Yüzyılı”: Jeremy Rifkin- Evrim Yayınları


_______________


Yusuf Yavuz [email protected]

682140cookie-checkRoosevelt’ten Hitler’e ‘Öjenik’ paranoya

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.