Rum Kesimi’nin çözüm anlayış

Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın yakın çalışma arkadaşlarından, Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakere grubu üyelerinden ve uluslararası ilişkiler uzmanı Tumazos Çelepis’in Cumartesi günü yayınlanan açıklaması, Rumların ve de özellikle Hristofyas Başkanlığındaki Rum Yönetiminin “Çözüm” derken ne anladıklarını net bir biçimde ortaya koyuyor.

Eğer Rumların “Çözüm yönündeki” politikaları ve nihai hedefleri bu ise, ki bunları söyleyen Hristofyas’ın çalışma arkadaşı, danışmanı ve müzakere grubu üyesidir, hiç kimse yıl sonuna, ne 2009’un yıl sonuna ne de 2019’un yıl sonuna bir çözüm beklemesin.
İşleri Hikaye.
Bu mantıkla adada kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşma istemiyorlar ve laf ola müzakereleri sürdürüyorlar demektir.

“Şeytan kelimelerin arasında gizlidir” lafı boşuna söylenmemiş.
Çelepis’in Cumartesi günkü sözleri arasında bırakın bir tane şeytanı, birkaç düzine birden şeytan gizli.

Çelepis, yani Rum Yönetimi “Çözüm için acele etmiyoruz” diyor ve bunu da Kıbrıslı Türklerle yaşanan sorunlardan bir tanesi olarak görüyor. Rumlara göre çözüme yönelik müzakereler Türkler tavla teslim olana dek devam edecekmiş. Cumhurbaşkanı Talat’ın 2009 sonu veya 2010 başında “Referandum”a gidilmesi için çaba göstermesi büyük bir sorunmuş ve sorunların esasını teşkil eden girişimlerden bir tanesiymiş.

Rum Yönetimi ve tüm Rum politikacılar “Bakir doğum”a yani yeni bir devlet kurulmasına da şiddetle karşılar.
Rumlara göre Cumhurbaşkanı Talat’ın “Partenojenez” istemi, önceden var olan devletlerin yani Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve KKTC’nin eşzamanlı dağılması ve tamamen yeni bir devletin meydana gelmesiyle birlikte federasyonun ortaya çıkması şeklinde yorumlanabileceği için asla kabul edilemezmiş.

Çelepis’in yani Hristofyas’ın çalışma arkadaşının ve Rum müzakere ekibindeki görüşmecinin en önemli açıklaması da, ki bu Hristofyas Yönetiminin ve müzakere ekibinin temel görüşüdür, müstakbel devletin, yani gelecekte kurulması için müzakerelerin sürdürüldüğü “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”nin, mevcut 19 Şubat 1959 tarihli Zürih ve Londra Anlaşmaları ile 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulmuş ve 21 Aralık 1963 tarihinde Türklerin silah zoru ile dışlanarak Rumların gasp ettiği “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti”nin devamı olacağı ve sadece “bir iç yönetim biçimi düzenlemesinden ibaret olduğunu” söylemesidir.

Rum Yönetimine göre, “Ortaklık Koşulu” ne uluslararası hukukta, ne de anayasal hukukta yer almıyormuş ve olası bir ortaklığın da “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti”ni lağvedeceği anlamına gelmiyormuş.
Yani çözümden sonra KKTC lav olacak ve bizler de mevcut Rum devletine katılacakmışız. Adına çözüm denilecek anlaşma da sadece mevcut Rum devletinin “bir iç yönetim biçimi düzenlemesinden ibaret olacak”mış. Rumların ve mevcut Hristofyas Yönetiminin hedefi bu. Çözüm çabaları ve girişimleri de herhangi bir sapma olmaksızın bu yönde.

Müzakerelerin sonunda, biz Kıbrıslı Türklere 1964-1974 yılları arasındaki “Karanlık Yıllarda” soykırım uygulamış, çocuk sütü de dahil olmak üzere 38 kalem malın Türklere satışını yasaklamış ve her fırsatta silahlı saldırılar düzenleyerek binden fazla insanımızı şehit etmiş, geleceğimizi, umutlarımızı ve yaşamımızı karartmış “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti”nin bir parçası olmamızı istemekteler.
Hangi Kıbrıslı Türk buna “EVET” diyecek, bilemiyorum. Düşünmek bile istemiyorum.
Ailemizin fertlerini acımasızca yok etmiş bir katille günün sonunda evlenmeye benziyor bu düşünce.

Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com

657830cookie-checkRum Kesimi’nin çözüm anlayış

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.