Rumlar ile Pazarlık Konusu Yapılacak mı?

Türkiye Kökenli KKTC Vatandaşları Rumlar ile Pazarlık Konusu Yapılacak mı ?

Kıbrıs sorununu çözmek için KKTC devletini fiilen ortadan kaldırıp Rumlarla ortak bir devlet çatısında birleşmek hedefiyle yürütülen müzakerelerde en önemli konulardan birisi olan Türkiye kökenli KKTC vatandaşları meselesi (!) konuşulacakmış. Bu konuyu müzakere etmek hakkı ve cesareti olduğuna inanan KKTC Cumhurbaşkanı Talat, müzakerelerdeki sözcüsü-yardımcısı ve eski partisi CTP’nin halen milletvekili olan Özdil Nami ve diğer danışmanlarını tarihi bir sorumluluk beklemektedir.

İnsan haklarından ve hukuktan nasibini alamamış bazıları, 30 yılı aşkın zamandır KKTC’nin vatandaşı olarak yaşayan, çalışan, yalnızca aynı havayı ve suyu değil aynı kaderi paylaştıkları insanları küçümsemeyi solculuk sanıyorlar. Oysa yaptıkları, çağdışı bir ırkçılık ve şovenizm ya da mikro milliyetçiliktir. Bu düşünceleri, içki masalarının mezesi yapanlar, seçimlerde yedikleri tokadı hala unutamadılar.

KKTC vatandaşı Türkiye kökenli göçmenlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde doğan çocukların torunları yaşama gözlerini açtılar. Okullarını burada okudular, burada iş güç sahibi oldular, vergilerini burada verdiler, güneşi ve ayın ışığını bu topraklar üstünde gördüler, bu topraklara canlarının parçaları olan ölülerini gömdüler. Göçmen diye dışlanan bu ülkenin binlerce vefakâr ve cefakâr vatandaşı, bu güzel ülkeye geldiklerinde babalarının yediği bir demet ıspanak bile olmayan bir kısım haddini bilmez tarafından gemilere bindirilip götürülmeleri gerektiği yönünde düşüncelere malzeme olabiliyorlar. Bu ülkenin siyasi patrikleri ve liderleri arasında böyle düşünen bir kişi dahi olmaması gerektiğine inanıyor, bir adet bile olsa varsa da bu düşünceyi lanetliyorum.

Düşünün ki, bir Avrupa ülkesine gitmişsiniz. O ülkenin vatandaşı olmuşsunuz. 30 yıldan uzun bir süredir çalışmışsınız, vergi ödemişsiniz, belki askerlik bile yapmışsınız. Çocuklarınız orada doğmuş, orada okumuş. Ve birileri çıkıyor, sizi ve çocuklarınızı gemilere bindirip göndermek gerektiğini düşünebiliyor.

ABD’de Başkanlık seçimlerini düşünün. Demokratların Başkan adayı olan Barak Hüseyin Obama, 4 Ağustos 1961’de Honolulu-Hawai’de doğmuş. Hukuk eğitimi almış. Babası Kenya’dan ABD’ye eğitim için gelmiş. Baba ve anne ayrılınca, baba Kenya’ya geri dönmüş. Annesi yeniden evlenince üvey babasının ülkesi olan Endonezya’ya (Jakarta) gitmek zorunda kalan Obama, 10 yaşında annesinin akrabalarının yanına Hawai’ye geri dönmüş. 1978’de saygın bir okul olan Punahou Academy’yi bitirmiş. Daha sonra, Los Angeles’daki Occidental College’a ve oradan da geçişle Colombia Üniversitesi’ne girmiş ve 1983 yılında okulunu bitirmiş. Göçmen bir abanın çocuğu olan Obama, bir süre bazı şirketlerde çalıştıktan sonra 1988 yılında girdiği Harvard Hukuk Fakültesi’nden, 1991’de mezun olmuş. 1996’da Illinois senatörü seçilen Obama, 2004 yılına Amerikan Senatosu’na seçilme başarısı göstermiş. Bu genç göçmen çocuğu, 2008 Başkanlık seçimleri için ABD’de Demokratlar tarafından aday gösterilmiş ve ülkenin Başkan koltuğuna oturmuş. İşte sizlere, ABD Başkanı’nın inişli çıkışlı geçen bir yaşamöyküsü.
Amerika’ya eğitim için gelen Kenyalı bir babanın çocuğu, ABD’de doğduğu halde çeşitli aile sorunları nedeniyle annesiyle Endonezya’ya gidiyor. ABD vatandaşı olduğu için daha sonra annesinin akrabalarının yanına ABD’ye geri dönüp eğitimini tamamlıyor ve Demokratların başkan adayı olarak ön seçimlerde yarışı önde götürmek noktasında bir yere sahip olabiliyor. ABD seçimleri adil biçimde yapılırsa, Obama’nın ön seçimi ve Başkanlık seçimlerini göğüslemesi sürecinde kimse onun saf kan bir Amerikalı olduğundan söz etmemiş, Afrikalı kökenini küçümsememiş.
Büyük Önderimiz Atatürk, Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu. Selanik göçmeni bir ailenin çocuğu olarak misak-ı milli sınırları dışında dünyaya gelmiş. Türkiye’de yüz binlerce Balkan göçmenini, göçmen olmayan bir Türk vatandaşından ayrı tutmaya kimin gücü yetebilir?
Fransız Devlet Başkanı N. Sarkozy, Macaristan göçmeni bir ailenin çocuğu değil mi? Ailesi Fransız toprakları dışında doğduğu halde ülkesinin Başkanı olmadı mı?
Bir diğer örnek, hakkında çok şey konuşulan ve dünyanın en zengin borsa spekülatörlerinden birisi olan George Soros. Macar asıllı bir Yahudi. Amerika’da iktidar sahipleri kadar önemli bir güce sahip.
Cem Özdemir, göçmen bir Türk ailesinin çocuğu olarak Alman parlamentosunda yer almadı mı? Alman Yeşiller partisi’nin eşbaşkanlık koltuğuna oturmadı mı? Ozan Ceyhun ya da Prof. Dr. Hakkı Keskin, bir göçmen olarak Almanya’da tanınmış politikacılar arasında değil midir?
Ülkenin birinci sınıf vatandaşları olan göçmenleri ve çocuklarını ikinci sınıf vatandaş olarak görenler, KKTC’de bazı sendikalarda yöneticilik yapabiliyorsa, barış ve demokrasi nutukları arkasına saklanıp insan hakları dersi vermeye çalışıyorlarsa, bazı gazeteleri boykot edebiliyorlarsa, böylece demokrasi ve basın özgürlüğünü ayaklar altına alabiliyorlarsa, KKTC’de bir kesim açısından ciddi bir mikro faşizm tehlikesi var demektir. Ayrımcılığın her türü, insanlık dışı ve kabul edilemez bir gericiliktir.
Kıbrıs müzakere sürecinde KKTC vatandaşlarının göçmen olanlar ve olmayanlar biçiminde ayrılması ve bu konuda pazarlıklar yapılması, ülke insanları arasında ayrım yapmak ya da ayrımcılığı kabul etmek değil midir?
Yavru vatanda KKTC vatandaşlığı dışında hiç bir gerçek kabul edilemez. KKTC’nin sahipleri, KKTC vatandaşlarıdır. Bunu anlamak istemeyenler, kendilerine başka vatan aramalıdır. Hitler’in rüyasını görenler, bu rüyadan uyanmak durumunda kalacaklardır.
KKTC Cumhurbaşkanı, kendi ülkesinin vatandaşlarını pazarlık masasına yatırmaktan özenle kaçınmalı, bu konuda en ufak bir taviz vermemelidir. Verdiği anda ise vatandaşları arasında ayrımcılık yaptığı için Anayasa suçu işlemiş olacaktır. Bunu da hatırlatmakta yarar vardır.

670930cookie-checkRumlar ile Pazarlık Konusu Yapılacak mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.