Rumların Enosis hayalleri son mu buluyor?

Rumların 1796’dan beridir genlerine işlemiş Enosis hayalleri, yani Yunanistan ile Kıbrıs adasının tümünün birleşmesi hayalleri, hızla mutsuz sona doğru gidiyor.


Görünen köy kılavuz istemiyor.


Kıbrıs Rum tarafında 17 Şubat’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kim kazanırsa kazansın, Kıbrıs sorununun akıbeti yani nasıl sonuçlanacağı pekte değişmeyecek.
Sonuçta adada iki tane devlet olacak. İster evli ister boşanmış.
Yavaş yavaş çözüm parametreleri ortaya çıkmaya başladı.


Siz bakmayın gerek Türk tarafındaki gerekse de Rum tarafındaki veya AB’nin Kıbrıs ile ilgili masasındaki yetkili kişilerin, henüz önümüze bir plan veya görüşme programı konmadı demelerine.
Masaya planın konması zaten son aşama. Geri dönüşü olmayan aşama. Sonrası, Kıbrıs sorununun artık sonlanması ve dünya gündeminden düşmesi. İleriki yıllarda, 1963’de olduğu gibi gene iki halk arasında çatışmalar başlarsa, Kıbrıs konusu dünya gündemine zembille düşecek ama sonrasında da ne zembil kalacak ne de gündem.


2008 ve 2009 yılları Kıbrıs sorununun kökünden çözümünün son raundu olacak.  Masaya konacak çözüm planı, 1977 Denktaş-Makarios ve 1979 Denktaş-Kyprianou “Doruk Antlaşmaları”nın üzerine inşa edilmiş ve üzerinde biraz bizim “Evet” oylarımız nedeni ile oynanmış olan “Annan Planı” esas alınmış yeni bir plan olacak.
   
İçinde Türkiye’nin garantörlüğü olacak mı? Olacak.
Aslında bunu tartışmaya açmak bile abes. Türkiye’nin garantörlüğü, Kıbrıs Türk halkının ve tabii Türkiyemizin de “Kırmızı Çizgi”si.
İçinde Türkiye’nin, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının, Garanti Anlaşması Ekine göre “diğer Garantör ülkeler ile birlikte” (müştereken) veya “tek başına” (münferiden) müdahale hakkı olacak mı? Olacak. Bu madde de “Kırmızı Çizgi”lerden bir tanesi.
Bu plana göre, aynen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında olduğu gibi adada konuşlanmış Türk Askeri olacak mı? Elbette Olacak. Bu madde “Kırmızı Çizgi”den de öte, antlaşmaya “Kırmızı kalem”le yazılacak.
1974 sonrası adaya Türkiye’den gelen kardeşlerimiz, soydaşlarımız geri gidecek mi? Hayır gitmeyecekler. Şimdi onlar, 1974 sonrası güney Kıbrıs’ta doğan 300,000 Rum’dan çok daha fazla Kıbrıslı.
    
Türkiye Cumhuriyeti, “Kıbrıs Sorununa, adil ve kalıcı bir çözüm bulmak” konusuna 24 Nisan 2004 tarihinden itibaren büyük bir ağırlık koydu. Elindeki “% 65 Evet” oyları, 26 Nisan 2004 tarihli “Mali Yardım ve Direk Ticaret” tüzükleri ve 29 Nisan 2004 tarihli “AB Kıbrıs Tüzüğü) kendisine büyük kozlar verdi.
Türkiye’nin yıllardır devam eden ve gerek ekonomik alandaki gerekse de siyasi platformlardaki durdurulamayan yükselişi, elindeki kozlarla birlikte, Kıbrıs konusundaki çözüm girişimlerinde oynadığı role ve ağırlığa yeni bir görünüm kazandırdı.    


Artık ne Orta Doğu’da ne de Kıbrıs’ta, Türkiye’nin onaylamadığı bir çözümün veya gelişmenin hayat bulması ve sürdürülebilmesi olanaksız.


24 Nisan 2004 Annan Planı Referandumunda, Papadopulos’un 22 Nisan Cuma gecesi göz yaşları içinde Rumları “Hayır” oyu vermeye davet etmesinin ve oylamada çıkan %76’ya yakın “Hayır” oylarının tartışması ve bedeli, o günlerde yapılması gerekirken her ikisi de şimdi yapılıyor. 
Tartışmanın başlamasına neden olan olay, 17 Şubat Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Seçim ortamı daha kızışmadı. Hasımlar aynen Kırkpınar güreşlerinde olduğu gibi şimdi daha sadece birbirlerini yokluyorlar. Ortam Şubatın ilk haftasında sonra iyice kızışmaya başlayacak.
Geçmiş yıllarda alınan yanlış kararlar, Enosis ülküsüne aykırı söylenmiş sözler, yapılmış hatalar bir bir ortaya dökülecek bu kez. Takiyye’nin (gerçek düşünceyi saklamak) bini bir para edecek.


Özellikle AKEL, bu seçimi kazanmak için tüm ağırlığını ortaya koyacak ve “Makyavel” misali “hedefe ulaşmak için mubah olan her yolu deneyecek”.  EDEK (Sosyal Demokrat Hareketi) yanına çağırdığı gibi, Glafkos Klerides’in kurduğu DISY (Kıbrıs’ın yeniden Demokratik Birleşmesi) ile de kapalı kapılar ardında “Cumhurbaşkanlığı” ve “İktidara Ortaklık” pazarlığı yapacak ve bence işbirliğine ikna da edecek.


Türkiye, BM ve AB daha şimdiden, baskılara başladılar. 
Türkiye, uluslararası camianın 2008 yılı içinde ve büyük bir olasılıkla bahar aylarında yapacağı hareketi lehine çevirmek için Kıbrıs’taki başkanlık seçimleri öncesindeki durgun dönemi siyasi sorun açısından zekice kullanmaya başladı ve girişimlerini de gittikçe arttırıyor.
Türkiye’nin ABD, BM ve AB’de girişimlerde bulunması, Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanları ve BM Genel Sekreteri düzeyinde Kıbrıs sorununa ilişkin görüşmeler yapmaları ve Türk tezlerini ve haklılığını ortaya koymaları Tasos’u ve Hristofyas’ı kara kara düşündürmeye başladı.
Her ikisi de Bizans entrikaları çevirmek için manevra yapacak zamanın olmadığının farkında.
Seçimi kazanacak olan, ister istemez, ne kadar da gecikme mazereti yaratırsa yaratsın, masaya oturmak zorunda kalacak. 4 Mart 1964’den beridir BM Güvenlik Kurulu kararı ile Kıbrıs’ta tanına tek hükümet şapkası ile oturdukları masadan, Kıbrıs’ta, evli veya boşanmış iki tanınan devletle kalkacaklar.
Enosis hayali bitti. Bir daha çıkarılmamak üzere tarihin mezarlığına gömülecek.  


___________


* Prof. Dr.

656130cookie-checkRumların Enosis hayalleri son mu buluyor?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.