Rusya ve AB arasında sıkışan ülke: Ukrayna

Geçmişte küresel sermayenin ‘turuncu’ devrimlerine sahne olan ve kısa sürede büyük bir umutsuzluk yaşayan Ukrayna’da bugün fiili bir iç savaş yaşanıyor. Başken Kiev’i sarmalayan ve onlarca insanın yaşamını yetirdiği, yüzlerce insanın yaralandığı çatışmanın merkezinde sanıldığı gibi demokrasi ve özgürlükler sorunu bulunmuyor. Bu ülkede gelişen politik kaousun diğer Doğu Avrupa ülkelerini kapsaması tehlikesi hesaba katıldığında sorunun çok daha boyutlanarak artacağı ve Avrupa genelinde bir krizi dönüşme tehlikesi olabileceği hesaplanıyor. Ukrayna üzerinde yürüyen hesaplaşma aynı zamanda Doğru Avrupa’dan Asya ya da tersten Asya’dan Doğu Avrupa’ya yönelik devam eden egemenlik çakışmasıdır. Ukrayna’nın iç politikasındaki yansıma bir bakıma Avrupa Birliği’nden yana olanlarla karşı olan yani Rusya’dan yana olan güçlerin çatışmadır. Bu çatışma bir bakıma Rusya-AB rekabetinin somutlaşmış bir ifadesi olarak karşımıza çıkıyor.

603500 km² yüzölçümüyle Ukrayna Avrasya’nın birkaç büyük ülkesinden biridir. Doğusunda Rusya, kuzeyinde Beyaz Rusya, batısında Polonya, Slovakya ve Macaristan; güneybatısında Romanya ve Moldova, güneyinde Karadeniz ve Azak Denizi ile sınır olan Ukrayna Doğu Avrupa’nın içlerine kadar uzanan tam bir Avrasya ülkesidir. Coğrafik olarak Asya ve Avrupa arasında geçiş köprüsü işlevine sahip olması onun jeo-politik konunu arttıran önemli faktörlerden biridir.

Ukrayna’nın tarihsel, kültürel, sosyal ve politik olarak bir dengeler ülkesi olarak bilinir, Nüfusun etnik yapısından geo-grafik konumuna kadar birçok alanda dikkatle izlenen ve bölgesel güçler arasında dengeler ülkesi olarak bilinir. Yaklaşık 46 milyon nüfusu bulunan Ukrayna’da yaklaşık 18 etnik grup bulunuyor. Ukraynalılar % 76,0, Ruslar % 19,2, Beyaz Ruslar % 0,6, Kırım Tatarları % 0,6, Moldovalılar % 0,5, Bulgarlar % 0,2, Macarlar % 0,3, Romenler % 0,3, Lehler % 0,3, Yahudiler % 0,2, Yunanlılar % 0,2, Ermeniler % 0,2, Tatarlar Kazan Tatarları) % 0,1, Çingeneler % 0,1, Azeriler % 0,1, Gürcüler % 0,1, Almanlar % 0,1, Gagavuzlar % 0,1. Doğal olarak ülke içindeki dengeyi Ruslar belirliyor. Örneğin Güney Ukrayna nüfusunun % 46’sını Ukraynalılar, % 46’sini Ruslar oluşuyor. Doğu bölgesinde % 63’ünü Ukraynalılar, % 34’ünü Ruslar, Kuzey’de % 79’unu Ukraynalılar, % 18’ini Ruslar, Merkez’de % 80’ini Ukraynalılar, % 17’sini Ruslar, çatışmanın merkezini oluşturan başken Kiev’de ise % 62’sini Ukraynalılar, % 30’unu Ruslar oluşturuyor. Rusya’yı Ukrayna’da güçlü kılan diğer önemli bir faktör de Rus nüfusunun Rusya önemli bir potansiyel oluşturmasıdır. Nüfus yoğunlukları az da olsa çok sayıda etnik grubun bulunması ve bunların çok önemli bir kısmının özerk bir statüde olması, Ukrayna’daki politik dengeleri de çok ciddi oranda etkilemektedir. Sayısal olarak küçük olan bu etnik grupların çok önemli bir kısmının Rusya ile yakın ilişki içerisinde olması ve Ukrayna’nın hemen her bölgesinde yayın olarak var olmaları, politik istikrarsızlığın bir başka faktörü olarak görülmekte ve Kiev de kim hükümet olursa olsun, bu etnik özerk bölgelerin durumunu dikkate almaksızın hareket etmesi son derece zordur.
26 Özerk ve yerel yönetimi bulunan Ukrayna’da Rusya bakımından stratejik öneme sahih olap Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin 26 bin km2 yüzölçümü ve yaklaşık 2 milyon nüfusu bulunuyor. Aynı şekilde Karadeniz’e açılması bakımından önemli bir bölge olan Sivastopol özerk bölgesinin 900 km2 yüzölçümü ve yaklaşık olarak 38 bin nüfusu bulunuyor. Bu iki bölgenin, Ukrayna’daki politik kaostan sonra Ukrayna’da ayrılabileceklerini açıklamaları ve aynı şekilde Doğu Ukrayna bölgesinin ayrı bir devlet şeklinde Kiev’den kopmasının gündeme gelmiş olması, Avrasya’daki dengelerin oldukça kırılgan olduğunu ortaya koyuyor. Ukrayna’nın bu düzeyde bir politik kaos içine girmesi özellikle AB bakımından çok daha ciddi sorunların oluşmasına yol açacaktır. Bölünme riski olan bir Ukrayna ne AB’nin , ne de Rusya’nın işine gelmeyeceği de biliniyor,

Avrasya ülkesi olarak ciddi bir gelişme potansiyeline sahip olan Ukrayna’nın yıllık gelişmesi hızlı % 4 ile 6 arasında değişiyor. Bu gelişme potansiyeli özellikle diğer Doğu Avrupa ülkelerinin çok ilerisinde bulunuyor. 2009 yılında GSYİH 113,5 dolar, 2010’da GSYİH 138,2 dolar, 2011’de ise GSYİH 164,8 dolar olarak gerçekleşmiş. Ayrıca Ukrayna’da Kişi Başına Milli Gelir, 2009’da 2.469 dolar 2010’da 3.013 Dolar, 2011’de ise 3.483 2011 yılında Ukrayna’ya yapılan doğru’dan yabancı sermaye yatırımları 49,3 milyar dolardır. Bunun % 25,6’sı yani 12,6 milyar doları Güney Kıbrıs’a aittir. İkinci sırada % 15 ile Almanya’nın doğrudan sermaye yatırımı 7,4 milyar dolardır. Hollanda ile Almanya geliyor. % 9,8 ile 4,8 milyar dolar, Rusya ise % 73 ile 4,6 milyar dolar yatırım yapmış.

Rusya ile sınır komşu olmasına rağmen doğrudan sermaye yatırımı bakımından dördüncü sıradan bulunuyor. Ancak ithalat ve ihracatta Rusya büyük bir farkla önde bulunuyor. Örneğin 2011 yılında Ukrayna’nın ihracatı 68,4 milyar dolardır. Rusya Federasyonu’nun ihracattaki payı %29, Türkiye %5,5, İtalya %4,4, Polonya %4,, Çin Halk Cumhuriyeti %3,2, Hindistan %3,1 ve Belarus %2,8’dir. 2011 yılındaki ithalat ise 82,6 milyar dolardır. Rusya Federasyonu %35,3 ile birinci sırada bulunuyor. Almanya %8,3, Çin Halk Cumhuriyeti %7,6, Belarus %5,1, Polonya %3,9, ABD %3,1 ve İtalya’dır %2,4. Ukrayna’nın ekonomisinin önemli merkezleri Rus iş adamlarının elinde bulunuyor. Verilere dikkat edildiğinde Ukrayna’nın Rusya ile bağımlılık ilişkileri tahmin edilenden çok daha fazla güçlüdür. Bu ekonomik, politik ve tarihsel bağlar nedeniyle Ukrayna’nın bölgesel politikalarını belirlerken Rusyasız hareket etmesi son derece zor görünüyor.

AB ülkelerine bakıldığında Ukrayna stratejik ekonomik bir merkez özelliğini taşımıyor. Ancak enerji boru hatları bakımından önemli bir işleve sahip olması ve Asya’nın derinliklerine açılan kapı bakımından önemsenen bir ülkedir. Tersten Ukrayna’nın Rusya ile politik yakınlaşması aynı zamanda Rusya’nın eski Doğu Avrupa ülkelerinin iç bölgelerine çok daha kolay nüfus etmesini sağlayacaktır, Bir bakıma ‘postsovyet’ bloğunun yeniden canlandırılmasında çok önemli bir rol üstlenmiş olacaktır. Bu bakımdan İki küresel güç arasında sıkışmış olan Ukrayna’nın politik tercihi tahmin edilenden çok daha zordur.

AB’nin uluslar arası ilişkilerde etkin olmanın en önemli halkası, enerji yataklarına yönelik oluşturulacak politikalardan geçiyor. Bu bakımdan, AB’nin oluşturmaya çalıştığı Avrasya ve Orta Asya politikası stratejik öneme sahiptir. Bu politikanın yaşam bulması öncelikli olarak Rusya ile olan ilişkiler ön plana çıkıyor. Rusya’nın Putin ile birlikte Avrasya ve Orta Asya bölgesinde yeniden egemenliğini tesis etmesi, uluslar arası stratejik dengeleri bütünlüklü olarak değiştirdi denebilir. Rusya’nın temel hedefi eski Sovyetler Birliği’nin tarihsel sınırlarına önemli oranda kavuşmaktır. Özellikle Doğu Avrupa’nın iç sınırlarına girmek için Ukrayna oldukça önemli bir konumda bulunuyor. Tersten AB de, enerji yataklarına yakın bir bölgeye kadar kendi sınırlarını genişletmek için Ukrayna, Moldova, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkeleri kendi egemenlik alanlarına dâhil etmek istiyor.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ‘turuncu devrimleri’ olarak bilinen ve Rusya’nın çevresine saran toplumsal hareketlerde ön plana çıkan Ukrayna iç politik yapısı nedeniyle bir türlü bir istikrar sağlayamadı. Rusya’nın AB’ne yönelik enerji yaptırım tehditleri, Ukrayna’nın politik geleceğini önemli oranda etkiledi. Bu bakımdan AB içerisine dâhil edilmeyen ve süreci çok yavaş işleten Brüksel bürokrasisi, Rusya ile olan stratejik ilişkilerine karşılık Ukrayna’ya yönelik mesafeli bir politika izledi. ABD’nin Ukrayna’yı NATO’ya alma çabaları, Almanya’nın muhalefetiyle karşılaştı ve engellendi.

Putin’in eski Sovyetler Birliği tarihsel sınırlarına ulaşmak için Ukrayna’yı dikkate aldı. Gelişme stratejisinin merkezinde Ukrayna’nın olması da bir tesadüfî değildi. Ukrayna’nın AB beklentilerinin karşılık bulmaması ve ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalması, Rusya’nın da enerji politikalarını bir baskı aracı olarak kullanması, bu ülkeyi yeniden Rusya’ya doğru yönlendirdi. Ukrayna’da ki iç çatışma esasen Rusya-AB rekabetinin en somutlaşmış biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Ukrayna’nın enerji koridoru olması bakımından en azında önümüzdeki 15-20 yıllık süreçte önemini koruyacaktır.

AB, Sovyetlerin Birliği’nin fiilen dağılmasından sonra eksenli bir Avrasya-Orta Asya politikası oluşturarak bölgesel ilişkilerde daha etkin olmaya yöneldiler. Bu politika esas olarak ABD ile Rusya arasında bir denge politikası olarak şekillendi denebilir. ABD fiziki sınırlar olarak Orta Asya’dan çok uzaktayken, AB tersine komşu sınırdır. Bu bakımdan AB’nin genel Avrasya stratejisinin belki de somutlaşmış biçimi Orta Asya politikasıdır. Böylelikle Orta Asya’ya yönelik belirlenen strateji fiilen yaşama geçirildi. 11 Aralık 1998’de Viyana’da yapılan AB Zirvesi’nde, “Yeni Bağımsız Olmuş Ülkeler” başlığıyla, Avrasya-Orta Asya ülkelerinin özgün durumları tespit edilerek, Avrupa Birliği’nin temel perspektifleri belirlendi. AB genel stratejisinde Avrupa-Avrasya coğrafyası üzerinde belirlenen jeo-stratejik yönelimde, Ukrayna öncelikli ülkeler arasında görüldü.

AB için son derece önemli olan enerji ihtiyacının karşılanmasında, hem de enerji taşınma güvenliği bakımından Ukrayna’ya önemli bir rol biçmektedirler. Özellikle Almanya’ya gelen doğal gazın yaklaşık olarak yüzde 40 Ukrayna üzerinden geliyor. Bu bakımdan AB’nin belirlediği politika, ABD’ninkinden yöntem ve işleyişte farklılık arz etmektedir. Enerji kaynaklarına bağımlılıkları nedeniyle Rusya ile bir çatışmaya girmeksizin, bölgesel ilişkilerde etkin olmanın yollarını arayan AB, enerji güvenliğini de son derece önemsemektedir. Çünkü Orta Asya’nın petrol ve doğal gaz eksenli ekonomik potansiyeli, AB bakımından stratejik öneme sahiptir. Bu bakımdan bölgede güvenlik ve politik istikrar olmadan, enerjinin taşınmasının güvenliği önemli sorunlara yol açacaktır. Özellikle boru hatları projesi bakımından da önemsenin bir sorundur.

AB’nin Orta Asya politikası, ABD’nin aksine, Rusya olmaksızın gerçekleşme şansının olmadığı biliniyor. Bu bakımdan enerji olarak bağımlı olduğu Rusya ile bölgesel bir çatışmaya girmeksizin bölgesel ilişkileri yönlendirmeye çalışıyor. AB, özellikle Orta Asya enerji yataklarından maksimal düzeyde yararlanmak için yeri stratejiler geliştirirken, özellikle Rusya’nın onay vermediği politikaların başarılı olma şansı pek bulunmuyor.

Hitlerin akıl hocaı Haushofer’in ‘kalpgâh’ konseptinde dünyanın enerji yatağı olduğu tespit edilen ve ayrıca en büyük toprak parçasını oluşturan Avrasya merkezde duruyordu. Ukrayna’nın kontrol altına alınması hem bu sahanın ele geçirilmesinde, hem re bütün Rusya’nın ele geçirilmesinde çok büyük bir aşama olarak görülüyordu. Almanya’nın Polonya ve Ukrayna üzerinde Sovyetlerin sınırlarına doğru ilerlemesini değerlendiren Haushofer “Kuzey ve Doğu Asya’yı içine alan bir kara bloğunun ortaya çıkması, hiç kuşkusuz çağımız dünya politikasının en büyük ve en önemli dönüm noktası” olarak tanımlar. Böylece Sovyetler Birliği’nin işgal başarılı olmuş olsaydı, Alman askeri stratejisinin jeo-politiğinin en önemli halkası tamamlanmış olacak ve ‘Avrasya, Avro-Afrika’ projesi fiilen yaşama geçirilmiş olacaktı. Alman işgalci ordularının Stalingrad savunması karşısında almış oldukları yenilgiyle, faşist Almanya’nın dünya imparatorluğu hayali fiilen son buldu.

Jeo-stratejik öneminden hiçbir şey kaybetmeyen Avrasya için Ukrayna önemli bir bölgedir. Örneğin Ekim 1954’de son şekli verilen Amerika’nın ulusal güvenlik politikasında belirleyici bir öneme sahip olan ‘anti-komünist’ mücadele politikasının arka planında ‘Avrasya’nın ele geçirilmesinde’ Ukrayna’ya özel bir yer verilmişti.

Putin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Rusya’nın uluslar arası politik prestijini kazanmakla kalmadı aynı zamanda eski SB’nin tarihsel sınırlarına ulaşmak için çok yönlü bir politika izlemeye başladı. Bir bakıma ‘postsovyet’ stratejisini yaşama geçirmek ve yeniden AB’nin sınırları içinde olan Doğu Avrupa’da etkin olmak için Ukrayna’yı politik etki alanında tutmaya özel bir önem veriyor.

AB, Rusya ile zorunlu stratejik ilişkiler nedeniyle, Ukrayna politikasında daha ürkek bir politika izliyor. Ancak Putin’in Doğu Avrupa’ya yönelik hamleleri karşısında çok daha sert bir duruş gösterebilir ve karşı hamlelere yönelebilir.

Bugünkü Ukrayna’daki politik kriz ne Rusya’nın ne de AB’nin çıkarlarıyla uyumlu görünüyor. Bu bakımdan sorunun politik olarak çözümü için atılan adımlar her iki taraftan da aktif olarak destekleniyor.

Ukrayna, bugünkü politik kaosu aştıktan sonra iki küresel güç arasında denge konumunu korumaya devam edecektir.
[email protected]

1608440cookie-checkRusya ve AB arasında sıkışan ülke: Ukrayna

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.