Henry Bickersteth WestmorelandDeki Kirkby Landsdale’de bir doktorun oğluydu. İstemeden de olsa babası ile ayni mesleği seçmişti. Doktorluk mesleğine babasının yanında başladı..
Tek sorunu yaşadığı beldenin sönük bir yer olması değildi, yaptığı işi sevmiyordu. Onun istediği hareketli bir yaşam içinde istediği işi yapmaktı. İstediği işin doktorluk olmadığını biliyor, ama ne yapacağına karar veremiyordu. Bu kararsızlık içinde fizyolojiyle ilgileniyordu.
Düşlerinde Londra vardı. Bir sınava girerek oraya gitmeyi başarabilirdi. Sonunda sınava girdi, gitti. Ama o kadar çok kendini derslere ve çalışmalara kaptırdı ki, sağlığı bozuldu. En istediği şeyleri bile yapamaz oldu. Çaresizdi, doktorluğa döndü.
Lord Oxford’un özel doktoru oldu. Bu özel görev de onu doyuramıyordu. Mutlu değildi.
Özel doktorluk görevindeyken bir çok defa İtalya’ya gitti. Dünyayı gezdi. Çok seyahat ettiği için ufku durmadan genişliyordu. İtalyanca’yı öğrendi. İtalyan EDEBIYATI da onu bir süre oyaladı.
Orduya girmeye kalkıştı, başaramadı.
Herkes ona sabırlı olması için öğüt veriyordu. Çalışkanlık yetmemişti. İstemediği tek şey olan doktorlukla yaşamını sürdüremezdi. Edebiyat bile ondan daha çok ilgisini çekiyordu. Özellikle İtalyan EDEBİYATI.
Sonunda ne oldu dersiniz?
Belki çok şaşıracaksınız, ama çok okuyan adam HUKUKCU oldu.
Baroya kabul edildi. Hiç para kazanamıyordu. Yılmadı, devam etti. Etraftaki dostları ona bakıyordu. Birkaç dava derken değeri anlaşıldı. Kazanç kapısı açıldı. Yirmi sekiz yaşında başlayan HUKUK yaşamı onu manen doyurmaya yetecek gibi görünüyordu. Borçlarını da ödedi. Aç susuz geçirdiği günler geride kaldı.
Sonunda bu çalışkan, arayış içindeki adam Master of Rolls oldu.
Lordlar kamarasına girmeyi başardı, BARON LONSDALE olarak yerini aldı.
