Şimdi acıklı ve sizi öfkelendirecek bir haberin hikâyesine hazır olun!
Eğlence vakti değildir, insanlığın nasıl zavallılaştığını bir kez daha, bir başka örnekle, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan ötekiler gibi görme zamanıdır.
Haberimiz ABD’den geliyor…
Florida Eyaleti’ndeki A&M Üniversitesi Kimya Fakültesi’ni geçtiğimiz yıl bitiren, okul süresince üniversitenin Amerikan Futbol takımında oynayıp göze giren, bütün eğitim hayatı boyunca not ortalaması 4 üzerinden 3.7 olan bir genç adamdan söz ediyoruz.
24 yaşındaki genç adamın adı Jonathan Ferrell‘dir, bir kusuru varsa, kimilerine göre, Zenci olmasıdır.
Ferrell geçen yıl, nişanlısıyla beraber yakında evlenip yerleşecekleri South Carolina Eyaleti’nin Charlotte kentine taşınmıştır. İşe güce başlamış, ev hazırlıklarına girişmiş, umut dolu bir hayatın başında sırasını almıştır.
Ama onun sırası çabuk sonlanır!
Eylül ayının ikinci Cumartesi akşamı, evine dönmekte olan Ferrell’in Toyota Camry marka otomobili kaygan yolda takla atar. Kazada muhakkak bir ölümden kurtulan Ferrell, arka camı kırıp dışarıya kendisini zorlukla çıkarıp kan revan içinde birkaç yüz metre yürüyerek talî yol üzerinde gelen geçen araçlardan yardım ister, kimse dönüp bakmaz.
Sonunda yol civarındaki banliyo evlerinden birisinin kapısına dayanır, kapıyı çalar, yalvaran bir sesle imdat dilenir. Sarah McCartney adlı beyaz Amerikalı bir kadının evi önündedir. Sarah korkuyla, panik içersinde kalıp kapıyı açmak, yardım elini uzatmak bir yana dursun hemen polise, 911 numarasıyla acil servisi arar ve ¨Kapımda bir Zenci var, eve girmeye çalışıyor!¨ diye durumu çığlık çığlığa bildirir. Ferrell o sırada kan kaybının son raddesine varmış gibidir, az daha dayanabilecek, sonra kesinlikle yere yıkılacaktır.
Polis ekiplerinden civarda bulunan en yakını duruma el koymak üzere olay mahalline gelir ve polislik mesleğinde öğretildiği gibi silahına sarılır, seslenir: ¨Kıpırdama, yere uzan, silahını bırak!¨ , vesaire vesaire…
Ferrell yardım geldiğini sanmış olmalıdır ki bir umutla yaralı, kan revan içindeki kollarını uzatıp polis memuru Randal Kerrick‘e doğru sendeleyerek yürümeye başlar.
Polis Kerrick’in de yaşı, ötekinden pek fazla değildir hani, 27’sinde, çiçeği burnunda tabancası belinde bir polistir.
Ama polisliğini hakkıyla yapacak, kendisine doğru yürümeye başlayan Ferrell’e 12 kurşun sıkacak, ikisi karavana olacak, 10 tanesi delikanlımızı yere serecektir.
Bütün bu olan biteni, mecburiyetten takılı bulunan polis otosundaki kamera saniyesi saniyesine kaydeder.
Ferrell’in elinde silah yoktur, kan kaybındadır, elinde silah olmadığını göstermek için çaba sarf etmektedir.
Sonra?
Sonrası yok…
Polis memuru Kerrick, dikkatsizlik ve işini ihmal ederek adam öldürmek kabahatinden, dikkat buyurunuz suçu değil, sadece kabahatinden tutuklanır.
Kefaletle serbest kalır, mahkemesi sonradan görülmek üzere…
Ferrell’in cenazesinde nişanlısı göz yaşı döker…
Evine girildiğini söyleyip olaya mahâl veren Bayan Sarah, pişmanlığını basına dile getirir, ¨Böyle olacağını bilemezdim, vah vah, aslan gibi delikanlıya yazık oldu!¨ der.
Otopsi sonuçlarına göre kaza yapan ve sonra polis kurşunlarıyla öldürülen Ferrall’in alkol ve uyuşturucu almış olabileceği yönündeki iddialar da temize çıkar.
Bu arada, Vivaldi Islığı diye son zamanlarda Amerikan kamuoyunda tâbir edilen bir gerçek de ortaya böylece gündeme gelir. Zencilerin, Siyahî Amerikan vatandaşlarının ötekilerden daha az entelektüel, okumuş, aydın olduğu varsayımı ve ön yargısı üzerine, ¨Eğer bir Zenci polis yaklaşırken Vivaldi’nin Dört Mevsim konçertosunu ıslık çalıp seslendirirse, biz onun iyi bir Zenci olduğunu anlarız!¨ diye sürdürülen bir ırkçı açıklamayı da burada belirtiriz.
Polis memuru, Ferrall’e kurşun sıkmadan evvel Vivaldi Islığı duymadığını söylemiş; Ferrall’in Mozart’ın Türk Marşı’nı seslendirmesini isterdik.
İşte hepsi bu!
Haberi okudunuz, Ferrall kaza öncesinde alkollü içki içmemişti ama şimdi içme zamanıdır:
Latin şair Horatius‘un dediği mısrayla söylersek, Nunc est Bibendum…
______________________
