Saldır, çatış ve unut

Neredeyse iki ay oldu seçimler yapılalı. Gidişden memnun olanların bir kısmı da, artık memnuniyetsizleklerini belirttiler. 62 Hükümet’e, yönetim anlayışına, söylemlere, hele biraz dur dediler.

Sanki hiç bir şey olmadı, aynı söylemleri inatla sürdürme girişimleri devam ediyor. Değişen bir şey olmadı, değişmeyecek anlayışı adeta yerleştirilmek isteniyor. Ümit yerine ümitsizlik labirentinde dolaştırılarak, adeta ümit karartılmak isteniyor. Oysa bir şeyler değişti. Başladı.

Neleri çözümleyip, nelere ulaşmak istiyorduk. Bir saldırı, bir çatışma ve sorunlardan, çözüm arayşlarından uzaklaşma ve yabancılaştırma, nereye kadar. Nerde duracağız.

Üniversite eğitiminin yetersizliklerinden, eğitim sisteminin eksikliğinden bahsediyorduk. Unuttuk mu?

Gençlerin işsizliğinden, artan işsizlik sorunundan, yeni istihdam olanaklaranın açılamamasından bahsediyorduk. Unuttuk mu?

Asgari ücretin yetersizliğinden, bin lira olmasının, günde bir simit almak için bile bir gelişme sağlamadığını, bin beş yüz lira olması söylemini değerlendirmeğe başlamıştık. Unuttuk mu?

Doğanın katledilmesine, yeşilin hayatımızdan, çevremizden eksiltilmesine karşı çıkmıştık. Unuttuk mu?

Emekliler, geçim derdi sıkıntısını duyup, yılda iki maaş bayramlarda ikramiye söylemi içimizde kıpırdanma yaratmıştı. Unuttuk mu?

Çirkinleşmeye, beton yığınları ile soluk alamaz hale gelmemize, rant için kirlenmeye, karşı çıkmıştık. Unuttuk mu?

Soma’da, Ermenek’de ve daha bir çok yerde yitirdiğimiz canları artık yitirmiyelim diyorduk. Unuttuk mu?

Gerçek büyüklüğün, saygınlığın, yapılarda olmadığını, eskilerin deyimi ile şaşaalarla, artık uyutulmak istenmediğimizi, bu politikaların geçmişte kalması gerektiğini, alçakgönüllü, mütevazi politikaları gerektiğini konuşuyorduk. Unuttuk mu?

İşten çıkarılma, yargıda uzayan dava süreci, toplu iş sözleşmesi düzeninin tıkanması, direnişler, güvenceli bir çalışma yaşamı istiyorduk. Unuttuk mu?

Yolsuzlukları konuşur olmuştuk, yolsuzlukların hesabını soracaktık, yolsuzlukları ortaya çıkarıp, hukuk sistemi içinde cezalandırılmasını ve önlenmesini bekliyordk. Unuttuk mu?

Asansör düşmeleri, inşaattlarda çöküntüler, iş kazaları, iş cinayetlerine dönüştü. Çalışma ortamı ve çalışma ilişkileri güvenli olsun, insanlar ölmesin, sakat kalmasın diyorduk. Unuttuk mu?

Memurlarla ilgili toplu görüşme adı altında ki senaryoyu yeniden yeniden sahneye koymayalım diyorduk. Unuttuk mu?

Bunları ve benzer konuları konuşmuyoruz. Bu konular gündemimizin gerisine düşmeye başladı. Neden. Bunları düşünmüyormuyuz, yaşamıyormuyuz. Bize ne yaşatılmak isteniyor görmüyormuyuz?

Gencecik daha yaşamının baharıında, çocuklar, gençler öldürülüyor, içimiz sızlıyor. Kim öldürüyor, ya da öldürtüyor. Nereden çıktı bu çatışma.

Evinde oturan emniyet görevlisinin, başına kurşun skılıyor. Kim sıkıyor, kim sıktırıyor. Nereden çıktı bu çatışma.

Yolda giderken, askere kurşun sıkılıyor. Kim bu kurşunu atan. Ona o silahı alan veren güç kim. Bu çatışmaya kim sokuyor bu insanları.

Hasneye ateş açıyoruz. Yatırım yapılırken üretimi engelliyoruz. Yolda, barajda iş makinalarını yakıyoruz. Neden, sürsün mü karanlık, bunu mu istiyoruz. Kim yaptırıyor bunları. Kim kimi kullanıyor. Anlayamıyormuyuz?

Ülke sınırları içinde adeta bir birimize yabancılaştırılıyoruz. Kim yapıyor, kim körüklüyor, kim kullanılıyor. Çatışma ile ne olacak.

Sınır komşularımızın neredeyse tümüyle sorunlu hale geldik. Dün dosttuk, bu gün düşman sözcüğünü kullanmak dahi istemiyorum. Neden ve nasıl kim getrdi bizi bu hale, komşularımızla çatışmayla nereye varacağız.

Bir söylem saldırısıdır gidiyor, adeta bir çatıışma kültürü, yaşam biçimi haline getrilmek isteniyor.

Bir birimize kurşun sıkıyoruz. Ülke sınırları dışına çıkarak, yeni sorunlar yumağını adeta örüyoruz.

Barışın hakim olması gereken bir dünya da, barış sözcüğünü kullanarak, barışa en fazla ihanet edilenleri yaşamaya başladık.

Toplu taşıma araçlarına binmeden, toplu bir arada olmaktan çekinir, korkar hale geldik. Nasıl geldik, nasıl getirildik. Bu hale gelinmesinde bizlerin eksikliğini de düşünmek gerekmiyor mu?

Unuttuğumuz sorunlar var, çözüm arıyorduk. Ufuklar açılıyordu. Adeta bunları konuşmamamız için yeni yeni gündemler yaratılıyor. Bunlara seyircimiyiz? Asıl gündemi konuşmaktan niye yabancılaştırılıyoruz.

Yine eskilerin deyimi ile, “bindik bir alamete”, nereye gidiyoruz. Sanırım bir tiyatro oyunun adıydı. Nereye Payidar?

Unutmayalım. Unutturulmak istenen, çözüm aradığıımız sorunlarımızı, gerçek gündemimizi unutmayalım. Bunları konuşmağa başladık. Bir şeyler değişiyordu. Bu değişimin önüne set çekilmek isteniyor. Göremiyormuyuz?

Ne güzel şarkılarımız vardır. Anlam yüklü sözcüklerle bizi duygu seline kaptırır.

Ne güzel bir şarkıdır. “Ben seni unutmak için sevmedim.”

Bize dayatılan gündeme kaptırıp gitmeyelim. Onaylamadıklarımıza karşı çıkalım ki acıları yaşamıyalım. Unutmayalım.

Saldırı ile, çatışma ile, silahla, bomba ile, suikastla öldürerek, ne insanlar ne toplumlar bir yere varabilmiştir. Acılardan başka ve sevgisizlikden başka.

Silahı üretenler, silahı satanlar, kar edenler, bunu kullanarak rant sağlayan ülkeler, politikacılar, tarihlerinde en büyük kıyımları, katliamları, soykırımları yaparak, zenginliklerini arttıranlar. Bu gün bunların demokrasi havarisi kesilip, ahkam kesmelerine ve çatışmayı besleyip, sonra bunu sürdürmek isteyip de, açıklamalarına ne demeli. Unutmamalı, farkında olmalı, kullanılmamalı. Nereye götürülmek isteniyoruz?

Zor günler yaşıyoruz. Geleceğimizi karartmadan adım atmak zorundayız.

Hava sıcak ve gittikçe daha da ağırlaşıyor.

Seçim olalı neredeyse iki ay oldu. Bir Hükümet değişikliği bile olmadı daha.

Bir şeyler değişmeye başladı. Bu değişimi engelleme girişimleri ve yabancılaşma. Yaşamak istediklerimiz ve yaşatılanlar.

Unutmayalım.

1459260cookie-checkSaldır, çatış ve unut

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.