Sandık Nöbetine Çağrı

‬Dün uzun yıllardır Amerika’da yaşayan profesör bir arkadaşımdan bir çağrı mektubu aldım. Eşim ve oğlumu da dahil ederek bana hitaben yazdığı bu mektupta, önümüzdeki seçimde mutlaka müşahitlik yaparak oy sandıklarına sahip çıkmamız çağrısında bulunuyor ve bu çağrısını olabildiğince duyurmamızı istiyor. Çok çarpıcı bulduğum için, burada aynen aktarıyorum:

”Sevgili Hülya, Adnan, Arda, merhaba–‬‬‬
İstanbul biletimi aldim, Cumartesi günü geliyorum. Önce bunu bir‬‬‬
haber vermek istedim. Görüşeceğiz, umarım.‬‬‬‬
Pazar günü de Oy ve Ötesi için sandık müşahidi olarak görev yapacağım.‬‬‬
Sizden de, affınıza sığınarak, eğer zaten karar vermediyseniz, sandık gönüllüsü‬ olmayı bir daha düşünmenizi rica etmeye karar verdim. Bunu arkadaş bildiğim‬ herkese şimdi söylemezsem içim rahat etmeyecek.‬‬‬
Bu seçimler çok kritik ve bıçak sırtında. Yüzde yarım fark bile, önümüzdeki yıllarımızı şekillendirecek iktidar yapılanmalarını, yeni anayasayı, başkanlık düzenini belirleyici olabilir.
Her sandıkta üç oyun çalınması, ülke genelinde %1 fark yaratiyor.
Her sandıktan 20 oy çalmayı beceren, ülke genelinde %7 kazanıyor. Müthiş bir fark.
İktidarın olabildiğince oy çalmak için bir sürü plan yaptığından,
ellerinden geleni ardlarına koymayacağından şüphesi olan var mı?
Ben, buna karşı bizim de elimizden geleni ardımıza koymamamız gerektiğine, iki elimiz kanda olsa bu Pazar günü bir seçim sandığının başında durup o sandıktaki oyları çaldırmamamızın o gün yapabileceğimiz en önemli şey, ve bir gün boyunca yaratabileceğimiz en önemli fark olacağına kani oldum.
Gönüllü olmak hiç zor değil; www.oyveotesi.org’da 5 dakikada kayıt oluyorsunuz, hemen birisi sizi arayıp temasa geçiyor, gerisi kolayca geliyor. Geç kalmış da değilsiniz. Ben ancak biletimi aldıktan sonra kayıt yaptırabildim. Ne yapmanız
gerektiğini öğrenmeniz için birkaç saat yetiyor.
Seçim güvenliği için canını dişine takmış deli gibi çalısmakta olan bir sürü genç gönüllü insan var. Ben Maltepe’deki İmam Hatip Lisesi’ndeki sandıklardan birinin sorumlusu olacağım. O okulda görev yapacak diğer genç çocuklarla whatsapp grubu üzerinden tanıştıktan sonra, acaba yapabilir miyim, jetlag’di şuydu buydu
diye mazeret üretip kararsızlık geçirdiğim için doğrusu utandım.
Tabii ki yapabilirim. Tabii ki sizler de yapabilirsiniz.
(Belki zaten yapıyorsunuz. Öyleyse işgüzarlığımı lütfen mazur görün.)
O gün her sandık başında bir AKP gönüllüsü olacak, bundan emin olabilirsiniz. Bir kısmı da sahtekarlık yapmak, oylarımızı, belki sizin attığınız oyu çalmak için orada olacak. Bundan da emin olabilirsiniz.
Çalıntı oylar yüzünden Pazar gecesini yine elem ve kederle televizyon başında geçirip derdimize yanmak, bilmemkaçıncı bir balkon zafer konuşması dinlemek zorunda kalmak … bunlar hep ihtimal dahilinde.
Ama tersi de ihtimal dahilinde. Başkanlik hevesini, dört yıllık yeni bir mutlak AKP iktidarını engellemek mümkün. Ve bu iki ihtimal bıçak sırtında dengede duruyor.
Oy ve Otesi’nin geliştirdiği sistem, yalnız oy verme sırasında değil, verilen oyların doğru dokümantasyonu yapılabilirse ilerki aşamalarda yapılacak sahtekarlıkları da (bilgisayara yanlış veri girişi gibi) ortaya cıkartacak kapasitede. Ama olabildiğince çok sandık başında bizim gibi birilerinin durmazsa ve oylar doğru
sayılmazsa buna imkan olmayacak.
Beşiktaş’ta, Beyoğlu’nda bütün sandıklarda müşahit var. Ama mesela Arnavutköy’de müşahitlik oranı ancak (dün itibarıyla) %1. (Yazıyla: yüzde bir.) Yani ihtiyaç çok!
Eğer Pazar günü sabahtan akşam 5’e kadar zamanınızı ayıramıyorsanız bile yapabileceğiniz başka bir fayda ve katkı olabilir. Kaydınızı yaptırın, birisi sizi arayacak, onunla konuşur anlatırsınız. (Ben de ilk olarak yalnız akşam gelip oy sayımında bulunsam olur mu filan diye sordum, sonra vazgeçip sabahtan gitmeye karar verdim.)
Bununla da kalmayın. Ikişer üçer arkadaşınız yok mu, ikna edebileceğiniz? Hala çok geç değil. (Benim bu uzun ve içli mektubumdan kopya cekebilirsiniz)
Uzattım, özür dilerim.
Ama gün bugün değilse hangi gündür arkadaşlar?‬‬‬‬
Sevgiler,‬‬‬
Güven‬‬‬”

Bu Güven, halen Harvard Üniversitesi’nin Felsefe Bölümü’nde hocalık yapan Güven Güzeldere’dir. Aslen bilgisayar mühendisliğinden gelmekle beraber, ‘felsefeci’ hatta düpedüz ‘filozof’ sıfatına hakkıyla yakışan ender akademisyenlerdendir. Çok sayıda değişik konularla ilgilendiği gibi, çok işi çok kısa zaman aralıklarına sığdırmakta da mahirdir. Onu akademik çalışmalarından bilmeyenler, Açık Radyo’daki programlarından tanımış veya duymuş olabilirler.

Tahmin edileceği gibi, Güven’in çok yoğun bir iş yükü ve temposu vardır. Fakat bütün bunlar yetmiyormuş gibi, Türkiye ile ilgili de hemen hiçbir şeyi kaçırmaz, ıskalamaz. Bu özelliklerini bildiğim halde, yukarıda aktardığım mektubunu okuyunca şaşırmadım değil. Güven, ikameti Amerika’da olduğu için, oyunu zaten önceden orada vermiş olmalı. Yani Türkiye’ye bir göz açıp kapama süreliğine gelişi, oy vermek için de değil, sadece oy sandıklarından birine sahip çıkmak uğruna anlaşılan. Buna ne denir? Pes doğrusu!

Yurtseverliği bu raddeye varmış birinin eylem çağrısından etkilenmemek, hatta çarpılmamak zor. Üstelik, mektubunda dile getirdiği oy hırsızlığıyla ilgili endişelerini paylaşmamak da zor. Ne var ki, eşim, oğlum ve ben, maalesef Güven’in çağrısına uyamayacağız bu sefer. Bizim de ikametimiz halen yurtdışında olduğu için, üç hafta önce havaalanında oyumuzu (tabii ki hepten HDP’ye!) vermekle yetindik ve sonrasını pek düşünmeksizin, seçim gününü de içine alan dönemi değiştirilmesi güç programlarla doldurduk. Mazeretlerimiz var, fakat Güven’in “iki eliniz kanda bile olsa” deyişiyle getirdiği ölçüt karşısında, bunların hiçbiri mazeret değil tabii.

Kendimizin gereklerine uyamadığı bir çağrıyı duyurmak pek hoş değil ama, duyurmamaktan iyidir diye düşündüm. Umarım, hareket edebilecek birilerine ulaşır.

Kimbilir, borcumuzu ödeme fırsatı da sanıldığından önce çıkabilir karşımıza. Kendisine de yazdığım gibi, önümüzdeki seçimin fevkalâde kritik olduğu konusunda Güven’le tamamen hemfikirim, fakat bu seçimi aynı derecede kritik olabilecek başka bir seçim de izleyebilir—hem de fazla beklemeksizin. Zira HDP barajı geçemezse, doğacak kaosun bir erken seçimi kaçınılmaz kılacağını düşünenlerdenim ben de. Üstelik, HDP barajı geçtiği taktirde de, bu sefer başka ve zıt nedenlerle gene bir erken seçimin gündeme gelmesi çok mümkün. O bakımdan, Güven’in “gün bugün değilse hangi gündür?” sorusunun cevabı, önümüzdeki Pazar’dan çok uzak olmayan başka Pazar’lar da olabilir.

Adnan Ekşigil

641240cookie-checkSandık Nöbetine Çağrı
Önceki haberGeçiyordum Uğradım kitapçılarda
Sonraki haber43 bin kamu işçisine bir parmak bal
Adnan Ekşigil
Adnan Ekşigil 1953’te Istanbul’da doğdu. UCLA’da (University of California at Los Angeles) siyasal bilimler okudu, 1974’te mezun oldu. 1975 – 1981 arasında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1980 darbesinin ardından, YÖK’ün de kurulmasıyla birlikte fakülteden ayrıldı. 1982 – 1987 yılları arasında Fransa’da yaşadı, çeşitli yayın ve çeviri işlerinde çalıştı ve gençliğinden beri hobisi olan tarımla bağlantılı bazı projelere katıldı. 1983 – 84 yıllarında Sorbonne’un (Université de Paris) Felsefe Fakültesi’nde en sevdiği Fransız düşünürlerden olan Jacques Bouveresse’in seminerlerini izledi ve DEA yaptı. 1991’de, Trakya’da önceden başlatmış olduğu kavak yetiştiriciliğini genişleterek, fide ve fidan üretimine dönük çiftlik kurdu. 1992 – 2004 yılları arasında, Boğaziçi Üniversitesi’nin Felsefe Bölümü’nde, Yeditepe Üniversitesi’nin de Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yarım ve tam-zamanlı olarak belirli aralıklarla dersler verdi. 2007’ten beri zamanının önemli bölümünü Kanada’nın Montreal kentinde geçirmekte olup, halen eski ve “arkaik” tohum koleksiyonculuğu, ağaç fidesi üretimi ve fidancılık ürünleriyle ilgili çeşitli ticari ve deneysel faaliyetlerde yer almaktadır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.