Geçen hafta İngiltere en çok Afganistan’ı konuştu… Afganistan’a “özgürlük ve hürriyet” götürme misyonunu sona erdiren Birleşik Krallık, Camp Bastion üssünde bayrağını gönderden indirdi.
İngiltere ulusal basını; “Kazananı olmayan savaş” diye verdiği 13 yıllık müdahalede 453 Birleşik Krallık askeri ve milyarlarca sterlinin heba olduğu görüşünde birleşti…
Oğlunu Afganistan’da yitiren gözü yaşlı annenin ”Oğlumun hayatına değmezdi, yazık oldu” sözleri de basına yansıdı.
Afganistan’da Afganistanlılar için ise durum farklı. Onlar yurt savunması yaptılar…
***
İzzeddin Kocava, 70’li yıllara kadar Irak Türkmenlerinin beyiydi… 35 yıl topraklarından uzak sürgün yaşadı.
2002’de “Londra Hürriyet”te haber peşinde koşarken Kocava ile tanışmıştım. Londra’da yalnız yaşayan Türkmen Bey’i iki laf etmek için gazeteye ara sıra uğrardı…
Babayiğit, güleryüzlü ve hoş sohbetti. Her halinden görmüş geçirmişliği belliydi. Anlattığına göre; o dönemde Türkiye’nin Türkmenlere yönelik politikaları ve MİT’in entrikalarını eleştirince Ankara ile arası açılmış. Ankara kaynaklı suikastlardan kıl payı kurtulunca da soluğu sığınmacı olarak Londra’da almış…
Dönemin Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Müfit Özdeş’in tanımıyla “Kerkük’ün sahibi” Kocava, MI6’nın kendisine, işbirliği karşısında teklif ettiği parayı pulu reddederek yoksulluk içinde 2004’de yaşamını yitirdi.
2003’ün ilk aylarıydı… ABD ve Birleşik Krallık uluslararası bir koalisyon gücü oluşturup “Irak’ı özgürleştirmeyi” planlıyorlardı. Kocava’yla karşılıklı çaylarımızı yudumlarken “Gerçekten müdahale olur mu dayı?” diye sormuştum. “Yok yiğenim. Olur mu öyle şey!” dedi ve eklemişti, “Irak başka bir ülkeye benzemez, çok farklı bir etnik yapıya sahiptir. Çok karışıktır. Irak’a müdahale, arı kovanına çomak sokmak gibidir. ABD ve İngiltere’nin bu kadar akılsız bir işe girişeceğini sanmam… Eğer girerlerse de bir daha çıkamazlar…”
Çok geçmedi… 2003 Mart’ında “Saddam’ın kimyasal silahlarını engelleyeceğiz” yalanıyla Irak’a müdahale edildi…
Rahmetli Kocava’nın dediği çıktı. ABD ve İngiltere, Irak’ta Vietnam’dan beter olacağa benziyor… Irak’a atılan düşmanlık tohumları onlarca yıllık bir savaşı besleyecek güçte…
***
Geçen hafta bizim toplumumuzun gündeminde ise 1 Kasım Dünya Kobani ile Dayanışma Günü’nde Trafalgar Meydanı’nda gerçekleşen 5 bin katılımcılı destek yürüyüşü ve Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri vardı…
İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu geçen Haziran’da sancılı bir genel kurul sonrasında yeni yönetimini belirlemişti. Federasyon geleneksel cumhuriyet bayramı kutlamasını geçen Cuma akşamı büyük bir çoşkuyla gerçekleştirdi… Federasyon genel kurulundan küskün ayrılanlar ne yazık ki baloya da katılmadılar… Oysa tam tersini yapmaları ve bir sonraki kurulda kendilerini göstermeleri gerekmez miydi? Bir de protesto edilen yeni yönetim değil de baloymuş görüntüsü ortaya çıktı…
Bugün eski Osmanlı topraklarında yaşanan kaosu düşününce Türkiye’nin eciş bücüş de olsa demokratik yapısı ve ekonomik gelişimi az uz değil tam 91 yıl önce kurulan cumhuriyete bağlı olduğu söylenebilir.
Keşke diyorsunuz, Türkiye’de 29 Ekim demokrasisi evrimleşebilseydi, çoğunluğun sistemi çoğulcu ve katılımcı bir yönetime dönüşebilseydi, Kürt sorunu barışçıl olarak çözülebilseydi, sosyal hukuk devleti gerçekten oluşturulabilseydi…
Keşke diyorsunuz, biz de güneşli ülkemizde, sevdiklerimizle birlikte yaşayıp buralara yalnızca gezmeye gelseydik… Keşke…