Sendikacılar, sendikalar ve politikacılar

AK Parti içinde, halen eski Hak-İş Genel Başkanı’nın ikinci dönem yeniden milletvekili seçilmiş olduğunu görüyoruz. İktidar partisi milletvekili olarak geçen dönem, çalışma yaşamına ilişkin düzenlemelerde ki katkısını değerlendirmek gerekir.

Muhalefet Partisi CHP içinde de, DİSK eski Genel Sekreteri, ön seçimi alarak TBMM’ne ikinci kez seçildi.

Değişik sendikal örgütlenmeler içinde yer alıp da, TBMM’ne gelen, daha sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da yapan sendikacı milletvekilleri de oldu. 1970 sonrasında bu Bakanlarla da çalışma durumunda kaldım. Hepsi rahmetli oldu, ışıklar içinde olsunlar. Bunlar arasında bir sendikacı milletvekilini özellikle belirtmek isterim. O da, BAHİR ERSOY. Milletvekili ve Bakan olarak, sendikacı kimliğini ön planda tutan, davranış ve eylemlerini buna göre düzenleyen ve kişiliğinden, kimliğinden, hiç bir zaman taviz vermeyen bir insandı. Adeta, sendikacı olarak doğmuştu.

Önceleri parti liderleri, seçim öncesinde Türk-İş’in kapısını çalarak, seçilecek sıralara koymak üzere, aday bildirmelerini isterlerdi. 90’lı yıllara gelirken bu uygulama yöntemi bir yana bıraklıdı. Bakanlığa sendikacı milletvekilinin getirilmesi de, 2000’li yıllar ile birlikte hayal oldu.

63.Hükümet’in kuruluşu ile ilgili çalışmalar başladı. Koalisyon gerçekleşmesi halinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bir sendikacı milletvekilinin getirilmesi gündeme bile gelmiyor. Öte yandan üç dönem tek başına iktidar olan AK Parti döneminde de, sendikacı milletvekilleri olmasına karşın, hiç bir dönemde Bakanlık için adları bile geçmedi.

Seçim öncesinde, Türk-İş’in kapısını çalan da olmadı sanırım. Ayrıca, seçim öncesinde Türk-İş’in bu konuda bir istemi ve görüşmesi oldu mu bilemiyoruz. Bazı dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinin bile, bu konuda işe yaramadığını göstermektedir.

Seçim öncesinde, seçim ile ilgili ve istemlere ilişkin politikalar belirlenip, bunlar yapılmalı diye, Türk-İş’in siyasi partilerin kapısını çaldığına ilişkin basında bir bilgi yer almamıştır.

Seçimlerden bu yana da, yeni kurulacak Hükümet ile ilgili, Hükümet Programı’n da şunlar yer alsın şeklinde bir açıklamasına rastlanmamıştır. Bu konu da bir istem mi yoktur acaba diye düşünmekten insan kendini alamıyor.

Hükümet kurulurken de, Türk-İş’in bu konuda ki istemlerinin gerekliliğinin de, duyulacağını sanmıyoruz. Bu etkinlik ve güçlülük ile bağlantılı bir sonuç.

Türk-İş seçimlere giderken, sessiz sedasız kendince bir başarı da elde etmiştir. Bu yıl kamu seköründe çalışan işçilerle ilgili toplu iş sözleşmesi dönemi başlamıştır. 1.1.2015 den itibaren uygulanacak toplu iş sözleşmeleri bağıtlanacaktır. Yetki işlemeleri sonuçlanan sendikalar, kamu işveren sendikaları ile görüşmelere başlamıştır. Türk-İş ile Hükümet arasında imzalanan bir Protokol ile yapılacak sosyal haklar ve ücret zamları belirlenmiştir. Ve bu ilkeler çerçevesinde, sözleşme metinleri oluşturulmuş ve oluşturuluyor. Grev söz konusu değil. Uyuşmazlık da yok. Yani anlaşma oldu.

Bu sözleşme görüşmelerini tamamlayıp, toplu iş sözleşmesi nihai metinlerini oluşturma sürecinde, genel seçimlerle pek ilgilenme olanağını bulamamış da olabilirler.

Üç dönem, AK Parti Hükümetleri döneminde, Türk-İş’in Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığa ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yaptıkları görüşmelerde sundukları raporları alt alta getirip, bütün olarak değerlenditrerek, ne istediler ve ne olduğunun bir değerendirmesini yapmaları gerekir.

Aslında, ülke çapında bir çok üniversite bünyesi içinde,Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümleri var. Bu bölümlerde master ya da doktora tezi olarak, bu konular ele alınsa, sanırım ilginç sonuçlar orataya çıkar. Ayrıca ileriye yönelik sağlılklı bir değerendirme yapılabilir.
Yeni politikalar üretilebilir.

Sendikalarda son yıllarda yaşanan kısır döngü ve erime süreci durdurulabilir. Kamu oyu nezdinde sendikalar, yeniden güven tazeleme yollarını arayabilirler. Örgütlenme artar. Demokrasi içinde büyük kazanç olur.

Işıklar içinde olsun, geçtiğimiz yüzyılda, Prof.Dr. Alpaslan IŞIKLI hocamızın doktora tezini alıp, şimdi yeniden bir okumakda yarar var. Nerelerdeydik ve nerelere geldik. Ve daha önemlisi, nereye gidiyoruz.

Amaç, TBMM’ne sendikacı ya da danışman milletvekili transfer etmek olmamalı öncelikle. Sonra orada sendikacı kimlikleri bir yana bırakılıyor çoğu zaman. Geçmişte örnekleri çok. Ne iltifatlarla, reklamlarla geldiler, sonra da ne ağlamalar oldu. Bunlar yaşandı hep, yinelemek de yarar yok. Bilen biliyor. Bunları dikkate almazsak, yine yaşayacağız. Yeniden, yeniden.

Sendikal bilinç ve istemlerle donanımlı milletvekili olması önemli. Bu konuda kamu duyarlılığının geliştirilmesi gerekiyor. Türk-İş’in kuruluşunun yarım asrı bile geçtiği günümüzde, basın açıklamaları ile bu günü kutlama ile yetinirsek, bu sonuçlarla karşılaşmak kadar doğal bir durum söz konusu olamaz.

2015’den, 2023 e doğru gidiyoruz. Cumhuriyet ile birlikte Türk Sendikacılı’nın gelişimini bilimsel olarak araştırmak, değerlendirmek ve öneri geliştirmek, kısa vade de hemen bir sonuç getirmeyebilir. Ancak, TBMM’ne sadece milletvekili gönderme düşüncesinden, daha yararlı olabiceğini şimdiden söyleyebiliriz.

Önümüze bakmakdan ve vahlanıp durmaktan sıyrılarak, geleceğe doğru bakmak için vakit her zaman için vardır.

Ama bunun için önce, başımızı kaldırmak gerekir.

_________________

* Bodrum. 30 Haziran 2015. Salı. [email protected]

1573980cookie-checkSendikacılar, sendikalar ve politikacılar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.